ERZURUM KONGRESİ ÖNCESİ VE SAFAHATI (18 Ağustos 2013)

ERZURUM KONGRESİ ÖNCESİ VE SAFAHATI (18 Ağustos 2013)

ERZURUM KONGRESİ ÖNCESİ VE SAFAHATI

Mustafa Kemal Paşa’yı ve arkadaşlarını tevkif edemem

Bir iki gün içinde ve bilhassa ertesi sabah, vaziyet iyice aydınlanmıştı. Vilâyete üstüste emirler verildiği gibi, harbiye nazırı Nâzım Pş. (bu zat Çini Fabrikai Hümayunu Müdürü ve Askerî Fabrikalar Müdürü Umumisi iken Harbiye Nazırı olmuşmuş!) tarafından Kâzım Karabekir Paşa’ya zorlu bir tevkif ve kongreyi dağıtma ve gereğinde vilâyetçe alınacak tedbirlere yardım edilmesi emri verilmişti.
Nâzım Paşanın yine bu şifreli emrinde On Beşinci Kolordu Kumandanlığına ve Üçüncü Ordu Müfettiş vekilliğine (Kâzım Karabekir) şu emir tebliğ ediliyordu:
"- Kemal Paşa ve Refet Bey’in hükümete muhalefetlerinden hemen derdestleri ile İstanbul’a izamları Babıâlice tensip edilmiş ve mahallî memurini mülkiyesine de evamiri lâzime ita kılınmış olduğundan, kolorduca ciddî muavenette bulunul-ması ehemmiyetle mercudur."
Kâzım Karabekir Paşa merhumun ilk günden itibaren olduğu gibi, bu andaki celâdeti de aşikârdır. Bir an tereddüt göstermeksizin harbiye nazırına şu sert ve kat’î cevabı gönderdi:
"Bir ferdi millet olarak vatanın selâmet ve tahlisine çalışan Mustafa Kemal Paşa’yı ve arkadaşlarını tevkif edemem. Tevkif teşebbüsü de kanuna aykırı olur. Bu emrinizin arzettiğim sebeplerle Kolorduca infazına imkân yoktur".
Mealini naklettiğim bu telgraf Kâzım Karabekir Paşa’nın millî mücadelenin başında vatan hizmetinde Mustafa Kemal Paşa ve İstanbul hükümeti hakkında muhafaza ettiği hareket, tavır ve zihniyetini tebarüz ettirmek bakımından büyük bir değer taşıdığı gibi, vilâyet makamı ve diğer sivil makamlar da aynı zihniyete ve aynı görüşe sahip bulunuyorlardı. Hepsi de Mustafa Kemal Paşa’nın ve arkadaşlarının tevkifi hakkındaki emirleri red cevabı ile karşılamışlardır.
Bu hakikati, bu zihniyet ve şuuru bütün çıplaklığı ile tebarüz ettirmek için bizzat benim hakkımdaki iki tevkif emrinin nasıl infaz edilmediğini tafsilâtı ile anlatayım:
Damat Paşa hükümeti tevkif emirlerini yıldırım gibi sağa sola yağdırırken, beni de ihmal etmemişti.
Vali Münir Bey, şahsî mazeretleri münasebetiyle Erzurum’dan ayrılmıştı. Kendisine kadı Hurşit Efendi vekâlet ediyordu. Kilis’li olan ve millî mücadele ruhunun en şuurlu simalarından biri olan Hurşit Efendi aynı zamanda da espritüel ve hoşsohbet bir zattı.
İstanbul’dan tevkifim hakkında kendisine yapılan tebligat şuydu:
Numara
Fevkalâde
Zata mahsustur, bizzat hallolunacaktır.
"Erzurum’da bulunduğu ve oradaki ihtilâlcilerle birleştiği istihbar kılınan Bitlis valii sabıkı Mazhar Müfit Bey’in gerek tehcir meselesinden ve gerekse Bitlis’te vali iken hükümeti celile aleyhinde tebeai sadıkai efradı iğfal ve ihlâl ile binlerce müsellâh çeteler teşkil ve devlet ve millete karşı bir harekâtı ihtilâliyeye sevketmek fikri fasit ve mel’unanesinden dolayı divanı harpçe muhakemesine karar verildiğinden merkumun (!) firarına meydan verilmiyerek derdestiyle mahfuzen İstanbul’a izamı ehemmiyetle tavsiye olunur."
Hurşit Efendi bu telgraf emrini aldıktan sonra bir suret çıkartıyor ve bana yazdığı bir tezkereye bağlıyor.
Bana yazılan tezkerenin sureti de aynen şuydu:
"Erzurum’da Bitlis valii sabıkı Mazhar Müfit Beyefendi’ye
Atufetlû efendim hazretleri,
Sureti bâlâya yazılan şifreli telgrafnamei samii cenabı sadaretpenahî mucibince, divanı harbi örfide muhakeme edilmek ve asılmak arzu buyurulduğu takdirde Dersaadeti teşrifleri manut-u reyi âlileridir. Olbapta.."
Vali vekili Elhac Hurşit
(Devam edecek)