Erol Dok Ağabey'in aziz hatırasına

Yönetilme anlamında, kamu otoritesini temsil edenlerden, resmî organlardan ve güvenlik bürokrasisinden bağımsız milliyetçilik...

Sivil milliyetçilik... Yönetim ve etkileşim biçiminin emir-komuta kalıpları içinde kalmayan, ferdin iradesine imkân tanıyan milliyetçilik...

Her türlü korkudan, dedikodudan, fitneden, içe dönük mücadele kültüründen ve entrikadan uzak milliyetçilik...

Aklı ve iradesi, sözde liderlerin, şeflerin, hocaların, reislerin, başkanların cebinde değil, kendi beyninde bulunanların oluşturduğu milliyetçilik...

Küresel güçlerden ve onlarla iş birliği hâlindeki yerlilerden, her türlü bağlantıdan bağımsız milliyetçilik...

Sivil toplum anlayışını benimseyen, kendi içinde demokrasiyi hiçbir şerh düşmeden işleten ve aksayan yönlerini kendi içinde değiştirme kudretine sahip milliyetçilik...

Sloganla idare etmeyen, içerik üreten, ürettiği içeriği toplumun diğer kesimlerine benimsetebilen, saygı duyulan milliyetçilik...

Aşiretler gibi yönetilmeyen, en tepedeki ikna edildiğinde topyekûn ikna edileceği var sayılamayan, diğerlerinin görevi ''yönetici yanlışlarını kutsamak'' değil, ''denetlemek'' olan milliyetçilik...

Muktedirlerin ''zamanın ruhu''na göre ihtiyaç duyduklarında değerlendirdikleri, düşmanlaştırmaları gerektiğinde ise ''günah keçisi'' yapabildikleri ''mobil ideoloji'' değil, millî varlığın korunması ve devletin yönetilmesi konusunda iddia sahibi ve özgüveni yüksek milliyetçilik...

Hukuk, bilim, kültür, sanat ve çevre hassasiyeti taşıyan, bilgiyi hamasete tercih eden, hiyerarşinin en tepesine ''sivil anlayış''ı yerleştiren, ''mutlak itaat'' yerine ''hür düşünce''yi esas alan milliyetçilik...

Ait olduğu milletin ''tartışmasız iyiliği'' gibi bir temel ön yargıdan hareket etmek yerine, gerçeklerle yüzleşen ve o milletin ''iyi olması ülküsü''nü amaç edinen milliyetçilik...

Dün nasıl ''şehirlileşme''nin önemi üzerine fikir geliştirilmişse, bugün de hızla gelişen bilgi ve iletişim çağını doğru yorumlayıp, ''kas gücü''nden ziyade ''beyin''le anılmayı hak eden milliyetçilik...

İlgi sahası sadece ''güvenlik''le sınırlı olmayan, yönetme yeterliliği konusunda rüşt ispatına ihtiyaç duyulmayan, mensuplarının samimiyetine olduğu kadar birikimine de saygı duyulan milliyetçilik...

"Ülkede radikal sol dışında her siyasî akım Cumhurbaşkanı ve Başbakan çıkarmışken, devletin kurucu felsefesi ''milliyetçilik'' olmasına rağmen, biz niye çıkaramadık?" sorusunu dert eden, bu soruya ön yargıdan ve taassuptan arınmış biçimde objektif cevap arayan milliyetçilik...

''Millî devletin jandarması'' olan değil, o millî devleti yönlendiren ve jandarmayı da tayin eden milliyetçilik... Sadece ''vatan uğruna ölme iradesi'' değil, o ''vatanı yönetme kapasitesi'' de takdir edilen milliyetçilik...

Yönlendirilen değil, yönlendiren milliyetçilik... Hâkim güçlerden renk alan değil, renk veren milliyetçilik... Devleti yönettiğini zanneden değil, gerçekten yöneten milliyetçilik...

***

Üzerine birlikte dertlendiğimiz, epeyi tartıştığımız bir konuydu… Son hâlini ona gönderip "Mutabık mıyız?" diye sormuştum… O da "Sen yaz, ben okumadan da mutabık olurum" deyince, "Abi bu tavır, sivil milliyetçiliğe ters" cevabını vermiş, gülüşmüştük…

Aynı yola baş koyup, aynı ülkünün peşine düşüp, aynı derdi paylaşmaktan şeref duyduğumuz Erol Dok Ağabey''i kaybettik… Dünyanın belki de en çocuksu milliyetçilerinden, en romantik idealistlerinden biriydi… Ne yaşadıysa, kendinden çok, başkaları ve uğruna bedel ödediği milleti için yaşadı… Ölümüzde, dirimizde, varlığımızda yokluğumuzda, sevincimizde üzüntümüzde, hapsimizde gözaltımızda hep yanımızdaydı… Son nefesinde, son fotoğraf karesinde bile kardeşlerinin yanındaydı…

Katıksız bir Türk milliyetçisi olarak yaşadığı dünyadan ''Nöbetçi Galip Erdem'' olarak ayrıldı… İstikamet sahibi olarak yaşadı, istikamet sahibi olarak can verdi… Allah rahmet eylesin…

Yazarın Diğer Yazıları