Osmanlılar, Ermeni âsîlerin gerek Ermeni köylüler gerekse Ermeni ihtilalinin liderlerinin yerleşik bulunduğu Doğu’daki şehirlerde yaşayan Ermeniler tarafından rahatça desteklendiğini biliyordu. Bu nedenle köklü bir tedbir olarak, halen savaş ortamı olan veya muhtemel savaş sahası olacak yörelerde yaşayan Ermeni halkı zorunlu göçe tâbi tutmak kararı aldılar. Bu konuda ilk emirler 26 Mayıs 1915’te gönderildi. Zorunlu göçün amacı, yöredeki Ermeni nüfusun yoğunluğunu seyreltmek ve onları savaş bölgesi ile önemli tesislerin bulunduğu yerlerden uzakta tutmaktı. Yeni yerleşim yerleri tren yollarının en az 25 kilometre uzağında olmalıydı. Yeni yerleşim yerlerinde, Ermeni nüfusu toplamın %10’undan az olmalıydı.
İstanbul’un niyetlerinin Ermenileri huzur içinde taşıyıp yeniden yerleştirmek olduğu belliydi. Bu konuda gerçekliği kanıtlanabilen Osmanlı evrakları, göçe çıkartılan Ermeniler için ilginin en azından resmiyette var olduğunu belirtmektedir. İzlenecek yol hakkında ayrıntılı yöntemler İstanbul’da yazılmış ve illere gönderilmişti. Bunlar mültecilerin mallarının satış yöntemini, mültecilerin yeni yerleşim yerlerinin ekonomik açıdan geride bıraktıkları yerlerinin ayarında olmasını, sağlık ve temizlik konuları ile benzerlerini kapsamaktaydı. Kısaca, hepsi de kâğıt üzerinde iyi görünüyorlardı. Problemlerin nereden kaynaklandığını ise yeniden yerleştirme kanununun 1 ve 3. Maddeleri göstermektedir:
Madde 1: Yeri değiştirilenlerin taşınmaları için yapılacak hazırlıklar, yerel yöneticilerin sorumluluğudur.
Madde 3: Ermenilerin yeni yerleşim bölgelerine nakil edilmeleri sırasındaki can ve mal güvenliği, yiyecek temini, konaklama yerleri ve dinlenmelerinin sağlanması o sırada bulundukları bölge yöneticisinin sorumluluğudur.
Her seviyedeki devlet memurları, bu konuda gösterecekleri ihmallerinden sorumlu tutulacaklardır.
İnsanların kitle halinde göçünü gözetmesi beklenen yöneticiler ise, o sırada Ermeni ihtilalcilerine karşı gerilla savaşı ve Ruslara karşı da düzenli ordular ile konvansiyonel bir savaş yürütmekle meşguldüler. Asayiş temin etmek için ellerinde çok az sayıda güç vardı. Zaten ihtilalcilerle mücadele etmeye yeterli olmayan cephe gerisinde kalan az sayıdaki jandarmaların, bir de Ermeni göçmen kafilelerini koruyabilmeleri beklenemezdi.
Doğudaki Osmanlı yöneticileri ya Ermeni kafilelerini çok sıkı koruma altında göç ettirmek veya bölgelerinde yaşayan Müslüman halkı (ve kendilerini) Ermeni âsîlerine karşı korumaları için jandarmaları yerlerinde tutmak arasında seçim yapmak zorunda kaldılar. Çoğu insanoğlunun, onlarınkinden farklı bir karar alacağı şüphelidir; onlar kendilerinden olanı korudular. Jandarmalarını Ermenileri korusun diye göndererek, başka Ermenilerin masum halka saldırmasına olanak sağlamanın akılsızlık olacağını düşünmüş olmalılar.
(Devam edecek)