VAN’daki katliamların ilk hedefi olarak Osmanlı yönetici ve dinî liderleri ile aileleri seçilmiş görünüyor. Bu yöntem, yani bir sivil direniş tertipleyebilecek kapasitedeki insanların önce öldürülmesi, Balkanlarda görülen modelin tekrarıydı ve bir plan dâhilinde hareket edildiğinin göstergesiydi. Ancak Van’ın Müslümanları bir direniş örgütlemeye fırsat bulamadan, etkili biçimde ve çabucak yok edilmişlerdi. İleri gelenlerin haince işkenceye tâbi tutulmaları ancak yoğun nefret sonucu olabilirdi. Van’da İslamiyet’e ait ne varsa yerle bir edilmişti. Sadece antik değeri olan üç bina dışındaki tüm camiler yakılmış veya yıkılmıştı. Müslüman mahallelerin tamamı yerle bir edilmişti. Ermeniler işlerini bitirdiğinde ve Osmanlılarla Ermeniler arasındaki iç çatışma sonlandığında, Van bir şehirden çok, eski bir harabeye dönmüştü. (Tüm Van şehrinde, bir elin parmaklarıyla sayılabilecek kadar az bina ayakta kalmıştı.)
Osmanlılar Van’ı tahliye ettiğinde, kaçmayı başarabilenlerin çoğu, yollarda Ermeni haydutların saldırısına uğradılar. Bir kafileden yaklaşık 400 kişi Erciş-Adilcevaz arasında öldürüldü. Bunlara ilaveten, Ermeniler Hakkâri’ye doğru kaçmaya çalışan 300 kadar Yahudi’yi de öldürdüler. Diğer mülteciler ise yollarını, gelip geçen her Müslüman’a hücum eden Ermeni haydutlarla silahlanmış Ermeni köylüler tarafından kesilmiş vaziyette buldular.
Müslüman köylülerin anlattığı hikâyelerin hepsi birbirine benziyordu; köylerine veya yakınlarındaki köylere Ermeniler hücum ettiğinde, Müslümanlar taşıyabildikleri mallarını alıp kaçmışlardı. Yollarda ise Ermeni haydutlar önce onların mallarını gasp etmiş, sonra kadınlara tecavüz etmiş ve erkeklerin de büyük bir kısmını öldürmüştü. Her zaman değil ama çoğu kez bir kaç kadın ve çocuk da öldürülmüştü. Sağ kalan köylüler imkân dâhilinde güvenliğe doğru aç ve çıplak halde yola koyulmaya terk ediliyordu. Köylüler hem evlerinde hem de yollarda kendilerini savunmaktan acizdiler, çünkü genç Müslüman erkekler cephede askerdi. Sadece çok yaşlı ve çok genç erkeklerle kadınlar geride kalmışlardı. Ermeni çeteleri ise hiç askere alınmamış, ordudan firar etmiş veya Kafkasya’dan gelmiş genç erkeklerden oluşuyordu.
Aşağıdaki kısa alıntılar, Van Vilayetinden kaçıp Mamüretülaziz’e [Elazığ’a] sığınabilen mültecilerin ifadelerinden alınmıştır.
[Abdi ile Reşit Molla’nm anlattıklarından:] Gevaş ve Van’ın boşaltılması üzerine, Bitlis’e bağlı Tab köyünden Hajo, Keşiş Serkis, Onnik, Mako ve Parso adlı Ermenilerin rehberlik ettiği 500 kişilik Kazak ve Ermenilerden oluşan karma bir birlik, Gevaş’taki Karkar köyüne saldırdı. Ateş ederken evleri hedef aldılar, erkekleri ve bebekleri katlettiler, kadınları kirletirken o kadar zorladılar ki birçokları anında öldü. Sadece bir kaç düzine köylü zorlukla kaçabildi.