Ermeniler iftiralarının ateşiyle baş başa!

Ermenistan, asırlık iftiralarının gazabıyla sanki yanıp tutuşuyor.

Bu yıl, Nisan ayında dünyaya yine yalanlar yayamayan Ermenistan üstelik, siyasi bunalımlarla adeta can çekişiyor.

Ermenistan'da Serj Sarkisyan'ın istifasının ardından muhalefet ile hükümet arasındaki görüşmelerin de çökmesiyle on binlerce muhalifin yeniden sokaklara dönüşü, esrarengiz işaretler taşıyor.

Her ne kadar, yeni Cumhurbaşkanı Armen Sarkisyan, ülkenin "ciddi bir sınavdan geçtiği" uyarısında bulunurken krizi çözmek için siyasi partilerin "meyili" hissedilmiyor.

Böylece, çok uzun yıllardan beri, özellikle Nisan ayı sonlarında Türkiye'ye karşı büyük yalan kampanyası yürüten Ermeniler birbirlerine girmiş bulunuyor.

463 bin Türk ve Kürt

Aslında, tarihi gerçekleri hiç kimsenin örtemediği, "Milleti Sadıka"nın Osmanlı'ya isyan ederek ordusunu da arkadan vurduğu gerçeğini dünyaya kabul ettirmemizin zamanı geçiyor.

Bu arada, Ermeni isyanında en az 463 bin Türk ve Kürdün katledilerek toplu mezarlara gömüldüğü bilgileri ve belgeleri Başbakanlık arşivinde duruyor.

Bu süreç için, dev kampanyaları başlatıp, çeşitli dillerde Ermenilerin, giriştiği "tedhiş" olaylarının çoğu, arşivlerde bütün vahametiyle dünyaya açılmayı bekliyor.

Tarih gerçekleri haykırıyor

1877-1878 savaşının sonunda Ruslar galip gelerek Osmanlı topraklarına Ayastefanos'a, yani Yeşilköy'e geliyor.

Ermeni Patriği gayet keyifli bir şekilde arabasına binerek, Yeşilköy'e gidiyor 'Bizi Osmanlı'dan koruyun ve kurtarın' diyor.

Bu olaydan sonra yani 1877'den itibaren, devamlı olarak Ermeniler ayaklanıyor.

En az 100 isyan çıktığı biliniyor.

Nereden bakılırsa bakılsın, tarih boyu Ermenilerin Osmanlı İmparatorluğuna karşı ayaklanmaları çatışmaları ve katliamları görülüyor.

Bir bakıma yeni bir Haçlı dayanışması sergileniyor.

Durum açıkça böyle iken ve "gerçekler" arşivlerde yatarken özellikle Ermeni diasporasının her yıl tekrarladığı ve nihayet 2015'te 100 yılı bahane ederek dünyaya kabul ettirmek istediği yalanından sonra, önce "özür diletmek", "tazminat talep etmek" en sonunda da "toprak talep etmek" gibi haince bir plan peşinde olduğunu, dünyaya belgeleriyle izah etmemiz gerekiyor.

Broşür, dergi, kitap ve cd dağıtmamız öncelikli yer alıyor.

Türkiye'ye davet edilecek, tarafsız bilim adamlarının katılımıyla seminerler hazırlandıktan sonra, sonuçlarının çeşitli ülkelerde medyaya ulaştırılması, televizyon ve gazetelere reklam verilmesi de öncelikler arasına giriyor.

Hatta, bir Devlet Bakan'ının hayati önem taşıyan kampanyaya "Koordinatör" seçilmesi ve emrine bütün imkanların verilmesi icap ediyor.

Yani, Türkiye'nin önemli 6 Osmanlı vilayeti, Sivas'tan Çukurova dahil, Doğu Anadolu Ermenistan'a geçecekmiş gibi bir metni özellikle saklıyor.

Ermenistan'ın niyeti hatta asıl hedefi, Türkiye'yi "soykırımcı" dünyaya kabul ettirip sonra da parçalaması bir gerçekken, bunu görmezlikten gelmek, "gaflet" ve "dalalet" sınırlarını aşıyor.

Özellikle, Ermeni diasporasının faaliyetlerine "dur" demenin yolları artık sadece "diplomasi"den geçmiyor.

Dünya kamuoyuna, gerçekçi belgelerle hitap etmek ve Ermeni yalanını bütünüyle zihinlerden çıkarmanın dönemi Türkiye'yi adeta zorluyor.

Ermenilerin, ellerinde soykırım yapıldığına dair "geçerli" bir mahkeme kararı bulunmadığını hatırlattıktan sonra bazı önemli ayrıntıları da belirtmemiz öne çıkıyor.

ABD'nin eski Başkanlarından Ronald Reagan'ın yaptırdığı geniş bir araştırma sonunda Türklerin soykırım yapmadıkları tespit edildiğinden hiçbir ABD Başkanı, "Türkler soykırım yaptılar" diyemiyor.

Öte yandan, Ermenilerin ısrarla arşivlerini açmadıklarını buna mukabil Türk arşivlerinde isteyen herkesin araştırma yapabileceğini, bütün dünya kamuoyuna duyurmamız öncelikli yer alıyor.

Ne var ki, Türkiye baskın bir seçimin arifesini yaşıyor.

Buna rağmen özellikle dış politikada sahayı boş bırakmamak ve gerçekleri haykırmak her Türk vatandaşına millî bir görev olarak düşüyor.

Yazarın Diğer Yazıları