Siyasi konum
1915’e yönelik asılsız savların önümüzdeki 24 Nisan’da ABD Başkanı Joseph Biden ve dolayısıyla ABD yönetimi tarafından resmen “soykırım” olarak tanınması büyük olasılık. Başkan Biden ve Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in “soykırm” yanlısı olduğu bilinmektedir. Ocak ayı başında Ermeni lobisine yakınlığı ile ün yapmış ABD Senatörü Robert Menendez, Senato Dışilişkiler Komitesi Başkanı oldu; ardından Ermeni lobisinin önde gelen “ANCA” örgütünün başkanı Raffi Hamparian’ı ofisinde kabul etti. Bunu takiben 100’den fazla Temsilciler Meclisi üyesi ve 38 senatör Biden’e mektuplar göndererek “Ermeni soykırımı”nı tanımasını istedi. Bu gibi girişimlerde Rum lobisi Ermeni lobisine destek veriyor.
ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, 24 Nisan bildirisi ile ilgili olarak Biden yönetiminin Kongre ile istişarede bulanacağını belirtti. Bu istişarenin ne şekil alacağını tahmin etmek zor değil. Kongre’nin iki kanadı da (Temsilciler Meclisi ve Senato) 2019 yılı sonlarında “soykırım”ı tanıma kararı almıştı. 2020 seçimlerinden sonra Kongre’nin “soykırım” tarafgirliği devam ediyor. Senato ve Temsilciler Meclisi başkanları “soykırım” savını destekliyorlar.
Yeni gelişmeler
Kongre’nin “soykırım” kararlarından sonra ABD Milli Kütüphanesi, Osmanlı Ermeni öldürmeleri ile ilgili konuların bundan böyle kütüphane fişlemelerinde “soykırım” etiketi altında kaydetileceğini belirtti.
Daha vahimi, “Ermeni soykırımı” konusunun ABD eğitim sistemine sokulması çabaları ivme kazandı. ABD Öğretmenler Federasyonu 3 Şubat 2021’deki bildirisinde “soykırım” konusunun okul müfredatına girmesini desteklediğini açıkladı. Günümüzde ABD’de en az 11 eyalette “Ermeni soykırımı” okullarda öğretiliyor; bu sayının artması bekleniyor. California eyaletinin güneyinde, Ermeni lobisinin çok etkin olduğu bir bölgede “LAUSD” adlı bir “konsolide okul” yönetimi daha da ileri giderek 6 Ekim 2020’de aldığı bir kararla 24 Nisan’ı resmi tatil ilȃn etti. Uygulama önümüzdeki yıl başlayacak. “LAUSD,” 600,000 öğrencinin eğitimini sağlayan 1,300 münferid okulu kapsıyor.
“LAUSD” okullarında öğrencisi olan Türk asıllı ebeveynler doğal olarak bu son gelişmeden çok rahatsız. Çocuklarının okullarda taciz edildiklerinden şikayetçiler; tatil kararı ile çocuklarının ruhsal sağlığından ve güvenliğinden endişeliler. Bir avukat aracılığı ile “LAUSD” yönetiminden tatil kararının feshi talep edildi. Sonuç henüz bilinmiyor; gerekirse dava açılabilir.
California’da çok yeni yeni bir girişim de, Ermenilerin kökenini, tarihini vb. içeren bir eğitimi okul müfredatına sokma çabaları. Ermenilere verilebilecek bu ayımcılık ABD yasalarına ters düşebilir. Girişim, Ermeni kökenli ABD vatandaşlarının ne kadar cüretkȃr ve pervasızca davrandıklarına bir örnek.
Los Angeles yakınlarında bir Türk lokantası geçtiğimiz Kasım ayında Ermeni bozguncuları tarafından “Türkleri öldüreceğiz” tehditleri ile saldırıya uğradı. Bu bölgede Azeri Türkleri de geçtiğimiz Temmuz’da radikal Ermeni unsurları tarafından saldırıya uğramış, yaralanmalar olmuştu. Bu arada Ermeni sorununda Türk dostu bir ABD’li avukata tehdit geldi.
Son günlerde ABD medyasında Biden’ın “soykırm”ı tanımasını öneren makaleler yayınlandı.
Gelinen nokta
Bu gelişmeler gösteriyor ki, Ermeni sorununda Türkiye için “tehlike” çanları çalıyor. “Soykırım”ın Biden yönetimi tarafından tanınması Türkiye aleyhine yeni toprak ve tazminat davalarını körükleyebilecek. ABD Yönetimi’nce uygulanacak yaptırımlar da gündeme gelebilir. Bir takım ticari yaptırımları içeren 2 yasa tasarısı hȃlen California eyaletinde gündemde bile.
Şimdiye dek “soykırım”ı tanımayan ülkeler bu yönde adım atmaya cesaretlenecek, Türk ulusu daha fazla haksız olarak insanlık dışı bir suçla karalanacaktır. Yurt dışında yaşayan Türk toplumu ve çocukları yeni tehdit ve tacizlere mȃruz kalabilecek.
ABD’deki Türk diyasporası birkaç örgüt aracılığı ile son aylarda Ermeni sorununda birtakım girişimlerde bulunuyor; örneğin, eğitim için konferanlar düzenlenmesi, yeni bir TV kanalın açılması, ve bazı politikacılarla diyalog. Bu girişimler çok yerinde; ancak geç kalındı. Bir seçenek olabilecek adli girişim için gereken mȃliyet başlı başına bir sorun.
AKP iktidarı Ermeni sorununda Türk tezini dünya çapında savunma yönünde geç kalmıştır. Bu konuda Türkiye’nin beklentisi, 24 Nisan’da Biden “soykırım” mı?, “Büyük Felaket” mi? diyecek endişesinin çok ötesinde olmalı. Gerek tarih ve gerekse hukuk, Türkiye tarafındadır. Soykırım suçunun tanınması için 1948 Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi’nin şart koştuğu tek bir yetkili mahkeme kararı yok. 1915-16 Osmanlı Divan-ı Harp ve 1919-21 Malta Yargılamaları, 2003 AB Adalet Divanı kararı, 2015 AİHM İsviçre-Perinçek ve 2016 Fransa Anayasa Konseyi kararları da Türk tezini destekliyor.
Kaldı ki, soykırım suçunu ancak bireyler işleyebilir; bu suçu bir gruba, topluma, ya da ulusa yüklemek, Soykırım Sözleşmesi’ne aykırı.
Fanatik Ermeni iftiraları ile mücadele eden bir sivil Türk grubu (FEYM), CİMER kanadıyla Aralık ayı başında 21 Nisan’ın “Van Katliamını Anma Günü” olarak ilȃn edilmesi yönünde devlet yetkililerine öneride bulundu, hatırlatmalar yapıldı. Ne ki, devlet tarafından bu yönde bir adım atıldığına dek bir işaret yok. 21 Nisan 1915, bir gün önce başlayan Van İsyanı’nın ertesi günü vahşete dönerek Ermeni milisleri tarafından şehrin ateşe verildiği ve Müslüman halkının katledildiği tarihi gün. İsyanının ardından Çarlık Rus ordusu 17 Mayıs’da kolayca Van’a girdi; ve olay Ermeni tehcirine yol açtı.
Van’da yaşanan vahşetin 24 Nisan öncesi dünya çapında anılması, ve 1985 yılında yapıldığı gibi, Türk yanlısı akademisyenlerin hazırlayacağı bir bildirinin ünlü bir ABD gazetesinde bir ilȃn sayfası olarak yayınlanması bulunduğumuz aşamada ȃcilen büyük önem taşımaktadır. ABD’deki diplomatik misyonlar bu girişimlere katkıda bulunmalı.
Tarihten notlar
Devlet arşivlerine göre, başta Türk olmak üzere yaklaşık 518 bin Müslüman sivil halkı Anadolu’da 1914-1921 yıllarında Osmanlı ordusunu arkadan vuran Ermeniler tarafından hünharca öldürüldü; suçlular adalet önünde hesap vermedi. Bunun yanı sıra Ermeni katliamı ve Rus istilasından kaçmak için batıya göç eden Türklerden yaklaşık 1 milyon kişi yollarda öldü. Ek olarak ABD’li tarihçi Prof. Dr. Justin McCarthy’e göre 413 bin Müslüman 1914-21 yıllarında Trans-Kafkasya’da yaşamını yitirdi. Böylece toplam Müslüman kaybı 2 milyona yakın.
Tehcirde iddia edilen 1.5 milyon Ermeni kaybı ise insafsız bir yalan. Dokuz ay süren tehcir sürecinde zorunlu göçe mȃruz kalan yaklaşık 440 bin mülteciden kasit dahil, çeşitli nedenlerle ölenlerin sayısı 56.600. Suç işleyenler adalet önünde hesap verdi; 67 suçlu idam edildi. Milletler Cemiyeti resmi kayıtlarına göre 200 bin Ermeni, Osmanlıya karşı savaşan İtilaf Devletleri cephesinde savaşta öldü. Rus tarihçisi A.A. Lalaian’a göre 1. Ermenistan Cumhuriyeti’nde (1918-1920) hastalık ve sefaletten ölen Ermeni sayısı 195 bin.
Arşivler gösteriyor ki, 1. Dünya Savaşı sürecinde Ermeni İsyanı’ından kaynakların ölümlerde Müslümanların kaybı Ermenilerinkinden çok daha fazla olmuştur. Buna karşın, Türk hükümeti 1915 olaylarına ilişik olarak Ermeni tarafına taziye mesajları gönderirken karşı taraftan bu yönde bir jest, veya pişmanlık mesajı gelmemiştir. Savaş sonrası Osmanlı Ermeni nüfusundaki azalmanın ana nedeni, başta Fransa ve ABD olmak üzere dış ülkelere göç oldu.
Ermeni tarafı Soghomon Tehlirian (Talat Paşa’nın katili), Drastamat Kanayan, Varoujan Garabedian gibi adı teröre karışmış katillerini kahraman gibi kabullenir ve adlarına anıtlar dikerken, Türkiye 1973’den bu yana Ermeni terörüne şehit düşen 31 diplomatını saygıyla anan bir anıt dikmedi. Son bir habere göre Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan’ı 1982’de öldüren Hampig Sassounian adlı katil, yakında California’daki hapisten şartlı tahliye edilecek; ardından sınır dışı edilmesi bekleniyor. Şüphe yok ki, tahliyesinin ardından bu terörist Ermenistan tarafından bir “kahraman” muamelesi görecek.