Erhan Aydın eşine kavuşmalıdır!
Erhan Aydın çalışkan bir Türkolog'dur. Kamuoyu onu tanımaz ama biz meslektaşları kendisini çok iyi tanırız. Son olay vesilesiyle kamuoyu da Erhan Aydın adlı bir profesörün varlığından haberdar oldu.
Erhan Aydın ne üzerinde çalışmaktadır? Bu sorunun cevabını biz Türkologlar çok iyi biliyoruz. Bence kamuoyunun da bilmesinin sırasıdır.
İnönü Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Erhan Aydın'ın ana çalışma alanı Köktürk harfli metinlerdir. Köktürk yazısı, Batı bilim dünyasında "Runik" terimiyle ifade edilir. Batılıların Runik dedikleri Köktürk yazısı, Türklerin en eski yazısıdır. Millî yazıdır ve büyük bir ihtimalle Türklerin kendileri tarafından icat edilmiştir. Mesela ok seslerini veren harf tam bir ok biçimindedir. Ya seslerini veren harf tam bir yay biçimindedir. Zaten eski Türkler yay değil ya derlerdi. At seslerini veren harf, bir atlının kuş bakışı resmi gibidir. Eb sesini veren harf çadıra benzer. Eski Türkler çadır için eb (bugünkü ev - Erhan Aydın'a göre o dönemde de ev okunmalı.) kelimesini kullanırlardı.
Bu benzerlikler birçok Türkolog tarafından belirtilmiştir. Haydi, iki benzerliği de ben ifade edeyim. Ant seslerini veren harf, tıpkı bir çanaktır. "Yemin etmek" kavramının Türkçede ant içmek olarak anlatılması boşuna değildir. Çünkü eski Türkler yemin ederken, bazen kafatasından yapılmış kap içindeki kanı içerlerdi. Böylece ant içmiş olurlardı. Alt seslerini veren harf de bir insanın belden aşağısının yani alt kısmının görünüşüne benzer.
İşte Erhan Aydın'ın çalıştığı alan budur, yani atalarımızın bu yazılarla yazmış oldukları metinlerdir. Kitaplarından birkaçının adını verirsem konu daha iyi aydınlanır: Orhon Yazıtları, Uygur Kağanlığı Yazıtları, Yenisey Yazıtları.
Orhun ve Uygur anıtlarıyla Yenisey yazıtlarındaki metinleri birçok Türkolog yayımladı. Çok eski ve önemli metinlerin farklı bilim adamları tarafından birden çok yayınının yapılması tabiidir. Nitekim Thomsen ve Radloff'tan beri bu metinler birçok dilde defalarca yayımlanmıştır. Bence Erhan Aydın'ın bu alanla ilgili iki eseri önemlidir: Türk Runik Bibliyografyası ve Eski Türk Yer Adları.
Daha önce Türk Runik Kaynakçası adıyla yayımlanmış ilk eserde Köktürk harfli metinlerle ilgili 2000'den fazla kaynağın künyesi bulunmaktadır. 1700'lerden günümüze kadar. İkinci eser, Köktürk harfli metinlerde geçen yer adlarının açıklanmasına ayrılmıştır. Yer adları bugüne kadar, kimler tarafından nasıl okunmuş, nasıl açıklanmış? Bu yerler hangi coğrafyada bulunuyor, bugünkü adları ne? İşte Aydın eserinde bu sorulara cevap bulmaya çalışıyor.
Olayları izleyen okuyucular niçin Erhan Aydın'dan bahsettiğimi anlamışlardır. Erhan Aydın, Çin uyruklu bir Uygur hanımla evlidir. Beş yıl önce Pekin'deki Min-zu Üniversitesi'nde çalışırken Mihriban Hanım ile tanışmış ve onunla evlenmiştir. Evlilik hem Çin, hem Türkiye yasalarına göre gerçekleşmiştir. Aydın, Pekin'deki görevi bitince tabii olarak Türkiye'ye dönmüş ve eşini de yanında getirmiştir.
Mihriban Hanımın ailesi Urumçi'de yaşıyor. Bir süre önce annesinin hastalandığını öğreniyor ve Urumçi'ye gidiyor. Urumçi, bizim Doğu Türkistan dediğimiz, Çin'in Şincan Uygur Özerk Bölgesi dediği bölgenin merkezidir.
Şu anda Mihriban Hanım Çin'de tutsak. Erhan Aydın eşinin Çin'den niçin gönderilmediğini bilmiyor. Çünkü Çin'e giderken her türlü evrak usulüne uygun olarak düzenlenmiş. Erhan Aydın siyasi ve ideolojik işlerle de meşgul olan birisi değil. Ama eşi Çin'de alıkonulmuş durumda. Aydın, önce Türk devlet yetkililerinden yardım istiyor; sonuç alamayınca da durumu sosyal medyada duyuruyor.
Şimdi sormak bizim hakkımız değil mi? Çin nasıl bir devlettir? Aynı soruyu Türkiye için de sorabiliriz. Türkiye Cumhuriyeti, vatandaşlarının hak ve hukukunu korumakla yükümlü değil midir? Daha fazla sorup da esmayı üstümüze sıçratmayalım. Mihriban Hanım'ın Çin'den çıkmasına müsaade edilmeli, Erhan Aydın eşine kavuşmalıdır. Kavuşmalıdır ki huzur içinde daha nice eserler versin.