Ergenekon'daki son dalganın arka yakası...
Ergenekon operasyonları sadece psikolojik hareket değil aynı zamanda örtü ya da gündem saptırma görevini de görmeye başladı.
Ne zaman AKP’yi zora sokacak bir şey olsa hemen bir Ergenekon operasyonu yapılıyor ve gündem altüst ediliyor.
Hatırlayın geçmişte yapılan pek çok operasyon da ilginç süreçlerde gerçekleştirilmişti.
Gelin bugün son operasyonla nelerin örtülmek istendiğini sorgulayalım:
1) Ergenekon’un son dalga operasyonu öncesinde Türk kamuoyu İsrail’in Gazze’ye yaptığı katliama endekslenmişti. Neredeyse bütün Türkiye İsrail’deki vahşeti sorgular ve tepki koyar hale gelmişti. Tayyip Erdoğan’ın başlangıçta hamasetle siyasi faydaya dönüştürmek istediği hadise somut tutum alma noktasına gelince hesaplar bozuldu, çünkü Erdoğan’ın İsrail’e karşı değil tavır alma, Parlamentomuz tarafından kınanmasına izin verme niyeti bile yoktu. Bakıldı ki iş istismar sınırlarını aşıp ciddi bir hal alıyor, bir imdat aranır noktaya gelindi. Derken birden ilahi bir tesadüf (!) herhalde Ergenekon dalgalarının yenisine şahit olundu ve Filistin gündemi tepetaklak oldu.
2) Son dalga öncesinde Gazze’deki katliam sebebiyle Türkiye’de müthiş bir İsrail ve ABD karşıtlığı uç verdi. Toplum koro halinde İsrail ile ABD’ye karşı tempo tutup bu iki emperyalist merkeze karşı bilenirken aaa o da ne; Ergenekon’da büyük bir dalga daha!.. Tesadüfe bakar mısınız?
3) Ekonomik krizin binleri, on binleri ve yüz binleri işsiz bırakıp sorun sosyal bir buhrana dönüşürken toplum zihninin aylardır bir soruşturma çerçevesinde sansasyonel bir şekilde meşgul edilmesi pek çok çevrede Ergenekon konusunun örtü ya da gündem saptırması olarak kullanıldığı yorumlarının yapılmasına sebep oluyor. Son dalgaya start verildiği gün Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşu TOFAŞ’ın bile yüzlerce işçiyi çıkarmak zorunda kalması ve sanayi üretiminin yıllardır ilk kez yüzde 14 civarında gerilemesi, yapılan operasyonun zamanlaması bağlamında var olan kuşkuları derinleştiriyor.
4) Son dalganın yine bazı belediyelerle ilgili iddiaların ayyuka çıktığı günlere denk gelmesi de pek çok çevrede manidar bulunmuş ve iddialara örtü yorumuna sebep olmuştur.
5) Bir başka boyut TSK’ya karşı, yani onu yıpratmak amacıyla sistematik olarak yürütülen psikolojik harekâtın soğumaması için bu operasyonların belli bir zaman aralığıyla sürdürüldüğü iddiasıdır.
6) Hülasa Ergenekon’un son dalgası için oluşan ortak kanaat, operasyonun hem gündem saptırması hem de sis bombası hüviyetli olduğu ve zihinlere kuşku düşürmeyi amaçladığıdır.
Öyle uzun boylu allame olmaya gerek yoktur. Biraz muhakeme kabiliyeti olan biri, Ergenekon’un neye alet edildiğini ve kime hizmet ettiğini rahatlıkla çözebilir.
Ergenekon’da amaç üzüm yemek olsaydı, bu konu bu denli politize edilmez ve sonuca gidilirdi. Oysa hakim kanaat, Ergenekon’un, üzüm yemekten ziyade bağcı, yani AKP muhaliflerini dövmek için kullanıldığıdır.
İNKITA...
Yine Tayyip beye koşsana Nuray hanım!
Nuray Başaran’ın Star TV’deki torpilli temsilcilik dönemi nihayet kapandı. Başaran’ın o göreve gelmek için dönemin İçişleri Bakanı Aksu’dan, Aydın Doğan’a çok yakın olan Hüsamettin Özkan’a kadar pek çok ismi devreye soktuğunu Ankara’da pek çok kişi biliyor. Nuray hanım bu aracı bulma işlerini iyi beceriyor. Geçmişteki Akşam Gazetesi Temsilciliği’ne de Hüsamettin Özkan sayesinde erişmişti. Sırası gelmişken Nuray Başaran’a seslenmek isterim. Nuray hanım sahi Star TV’den kovulurken daha önce yaptığın gibi Tayyip beye niye koşmadın ve himmet istemedin? Nuray hanım böyle bir şeyi ne zaman mı yaptı?.. Bizim Akşam gazetesinin patronajı ile Ankara Temsilcisi olarak anlaştığımız gün... Nuray hanım bizim olayı duyar duymaz kendini Tayyip beyin yakın çevresine atıyor ve şunları söylüyor: “Başbakanımızın azgın muhalifi Sabahattin Önkibar, Akşam’a Ankara Temsilcisi oldu. Ne olur engelleyin!..” Konu Başbakan’a aktarılıyor ve o gün kalemimiz kırılıyor, yani bizim Akşam’a gidişimize engel olunuyor... Bu olayın Mehmet Emin Karamehmet bağlamında, yani çok yakın iki şahidi var. Biri eski Sanayi Bakanı Ali Coşkun, diğeri de AKP’de halen politika yapan (ki gerekirse açıklarım) kamuoyunun yakından tanıdığı ünlü politikacıdır. Ehh Nuray hanım ilahi adalet tecelli etti ve ayak oyunları ile sürdürdüğün sözde gazeteciliğin inkıtaya uğradı işte! Söyleyecek çok söz var da dengim değilsin!
BEKLİYORUZ...
Akif Beki, Guam için niçin susuyor?
Erhan Göksel’in iddiası yenilir yutulur değildir ve dahası Göksel bu iddiayı Flash TV’de aylar öncesinde dillendirmiştir. Tekrar edelim Erhan bey, Akif Beki’nin CIA’nın eğitim ve harekât merkezinin bulunduğu okyanusun ucundaki Guam Adası’na gittiğini ve pasaportunda böyle bir mührün bulunduğunu söylüyor. Normal şartlarda yapılması gereken, bu esrarengiz gezinin olup olmadığı noktasında açıklamanın yapılması ve yapıldıysa da gerekçesinin sunulması, yani o adaya neden gidildiğinin ikna edici biçimde açıklanmasıdır. Aylar geçti Akif Beki bunu yapmadı. Belki unuttu ve atladı diye düşünerek iki gün önce biz de yazdık, yine susuyor. Sorarım size, Akif Beki o zaman ortaya atılan iddia ve imaları kabullenmiş mi oluyor? Akif Beki’den hem de derhal açıklama bekliyoruz. Sütunumuz kendilerine açıktır. Bu konuyu susarak geçiştireceğine inanıyorsa yanılıyor.
HAYRET...
Evinde kroki saklayan istihbaratçı polis olur mu?
Ben bu işten bir şey anlamadım. Anlayan varsa beri gelsin. Emniyet Genel Müdürlüğü’nde özel harekâtın başında görev yapmış ve Susurluk olayında yargılanıp hedef olmuş bir isim nasıl oluyor da evinde gizli silah deposunun krokisini bulunduruyor? Bir insanın böyle bir şeyi yapması için ya salak ya da gizli amaçlı olması lazım ki İbrahim bey hiç biri değildir diye düşünüyoruz. Kuvvet komutanlarının bile evinin arandığı bir iklimde Susurluk sorumlusu gösterilen biri nasıl olur da evinde silah deposu krokisini saklar? Böyle bir kroki var idiyse İbrahim Şahin saklayacak başka yer mi bulamadı? Belli ki işin içinde başka işler var!..