Ergenekon'da yedinci dalga ve generalin partisi!
AKP medyası Ergenekon bahsinde, “Daha bunun 7’nci, 8’inci dalgası da olacak!” demişti, öyle de oldu; nitekim dün yedinci dalga ile dalgalandık.
Çok samimi söylüyorum, ben operasyonların bâzı gazeteler yazdığı için yapıldığına inananlardan değilim, yalnız, o gazeteler olacakları nasıl bilebiliyor; ona şaşıyorum.
Yani öyle operasyonlar oldu ki, noktası virgülüne, mâlûm gazetelerde yazdığı gibi başladı, sürdü, neticelendi ve hiç kimse de çıkıp sormadı:
“- Bu bilgileri nereden aldınız? Size bu istihbaratı veren polis mi, savcılar mı, yoksa mahkeme kayıtlarını tutan memurlar mı?”
Evet, soruşturmanın gizliliği her gün defalarca ihlal edilmesine rağmen bu konuda parmak oynatılmadı ve başka birkaç şey daha oldu, asıl dikkatimizi çeken bu. Bunlardan biri Haham Tuncay Güney için “kırmızı bülten” çıkarılmaması. Diğeri, “Darbe Günlükleri” nin soruşturma kapsamı dışında tutulması...
Bu iki konu Türkiye’de enine boyuna tartışıldı, tartışılıyor. Pek konuşulmayan ve fakat benim içten içe merak ettiğim konu, bütün bu olup bitenler içersinde iktidarların, MİT’in, polis ve adliyenin konumu...
Şöyle geriye yaslanıp bugüne kadar olup bitenlerin bir kısmını hatırlamaya çalışalım.
Ve “Tamam” diyelim, yazılanlara-söylenenlere bakılırsa ortada adına, “Ergenekon” denilen bir oluşum var...
İddialara göre bu “Ergenekon” un PKK ile bağlantısı var, hatta o kadar ki, PKK’ya silah bile satıyor. Yetmiyor bu “Ergenekon” Irak’ın kuzeyi ve Afganistan’dan temin edilen eroini Avrupa ve Amerika’ya pazarlıyor. Hatta o kadar ki meşhur uyuşturucu kaçakçısı Nejad Daş’ın Akdeniz’de üç ton uyuşturucu ile batırıldı diye bildiğimiz gemideki “mallar” bile aslında batırılmamış, bahsedilen “Ergenekon” yönetimi tarafından Avrupa’ya pazarlanmış.. Dahası bu “Ergenekon” meşhur JİTEM’ci Cem Ersever’i de katletmiş. Yine iddialara göre Hrant Dink’i vurdurtan da “Ergenekon”, kirli örgüt Hizbullah’ın “domuzbağı” cinayetlerini işleyen, işleten de.. Çok daha ilginci, Eşref Bitlis Paşa’nın katilinin de “Ergenekon” çetesi olduğu neredeyse “kesinmiş” gibi iddia edilir hale geldi.
İnsan, “Ne Ergenekon’muş be!” demekten kendini alamıyor, öyle değil mi?
Neyse, diyelim ki, bunların cümlesi gerçekten “Ergenekon” un işi..
Peki bütün bu pis işler Türkiye’de olurken adliye mekanizması meselenin hiçbir yerinde yok muydu? Polis teşkilatı henüz kurulmamış mıydı ve MİT toptan “yurtdışı göreve” mi gönderilmişti? Ve tabii, siyasetçiler meselenin neresindeydi?
Velhasıl 50-60 kişilik bir “çete” polise, adliyeye, MİT’e, bakanlara ve başbakanlara rağmen Türkiye’yi onlarca yıl teslim almış, eroin ticaretinden Jandarma Genel Komutanı’nı bir suikastla öldürmeye, TSK’ya ait silahları PKK’ya vermeye ve Kırıkkale’deki MKE’ye ait fabrikayı havaya uçurmaya varacak kadar çılgınca işler yapmışlardı da, MİT uyumuş, polis izine çıkmış, adalet teşkilatı da bu kişilere mi çalışmıştı?
Bu mümkün mü?
Değil..
Değilse, niye bahsettiğimiz alanlarda bir soruşturma, bir operasyon yok!
Cevabını bulamadığımız soru bu...
General parti kurarsa!
Sayın Erol Bilbilik, Ulusal Kanal’da bir generalimizin siyasi parti kuracağını söylemiş, biz programı izleyemedik.
Bazı okuyucular telefon açıp soruyor:
“- Olaydan haberin var mı ve bu general kim?”
Hayır, olaydan haberimiz yok ve siyasi parti kurmayı düşünen generali de bilmiyoruz.
Yalnız böyle bir ihtimal üzerine söyleyeceklerimiz var.
Efendim, Erol Bilbilik eserleri ve fikirlerinden fevkalade istifade ettiğimiz bir değerli büyüğümüz.
Yalnız şunu kesinlikle söyleyebiliriz ki bir generalin kuracağı bir parti tutmaz, aksine bu AKP ve onun gibilerin işine yarar. Bu general kim ve ne kadar vatansever olursa olsun, kuracağı partinin seçim neticesi Meclis’e bir tek milletvekili bile sokamamak olarak tecelli eder.
Çünkü bu millet askerini seviyor, ama siyasette değil, kışlada..
Halkın sevdiği ve inandığı bir asker bir siyasi partiye girerse sadece partisine oy kazandırır; işte o kadar...