"Ergenekon" suçlu mu, masum mu?
“Ergenekon” uzun zamandır tartışılıyor, ancak neyin nesi olduğu bir türlü anlaşılamadı. En sade ifadesiyle kimimize göre, milli destanımız ve milli savunmamızın, kimimize göre de “darbeci” bir örgütün adı. Milli destanımız için açıktan bir şey söylenmiyor, ama milli savunmamız için bir şeyler mırıldanıyor, “darbeci” lerin ise aynı zamanda demokrasi düşmanı olduğu vurgulanıyor. Kafalar gibi niyetler de oldukça karışık.
Son tutuklamalar tartışmaları alevlendirdi. Görüldü ki, sorun çok daha derinlerde. Ortaya nasıl bir iddianame çıkacak bilmiyoruz. En ciddi bilgimiz, serbest bırakılanların yaptığı açıklamalar ve soruşturmanın çok uzun sürmüş olması. Buna göre, soruşturmayı yürütenler bir şeylerden emin, ancak bunun ispatı için geçen zaman yetmemiş. Dava açılıp savunmalar yapıldığında meselenin gerçeğini öğrenebileceğiz.
Soruşturma faslı böyle, ama bizim için önemli olan ülkenin sürüklendiği karmaşa ortamıdır. Adeta bir psikolojik harekât yapılıyor. Yalanlar, ağır suçlamalar, hakaretler hem de iri cinsinden, havalarda uçuşuyor. Kime faydası varsa, kamplaşma keskinleşiyor, derinleşiyor, toplum gerginleşiyor. Buna tesadüf denebilir mi? Yoksa, önümüzde bir proje mi var? Nereye sürükleniyoruz?
Konuyu açmak için “Ergenekon” un üzerinde biraz duralım.
Ergenekon’un birinci anlamı: “Destan” da anlatıldığına göre; Bir savaşta düşman oyununa gelen Türkler yenilince, gençleri esir, büyükleri tamamen katledildi. İl Kağan’ın oğlu Kayı ile yeğeni Tokuz Oğuz hanımlarıyla birlikte esaretten kaçıp, gizli bir bölgeye yerleşti, adına da “Ergenekon” denildi. Burada çoğalıp, bir “bozkurt” un yol göstermesiyle tekrar tarih sahnesine çıkarak, yer yüzünün en büyük devletini kurması.
İkinci anlamı: Birinci Dünya Savaşı’nı kaybeden Osmanlı Cihan Devleti’nin bütün toprakları, bugünkü vatanımız dahil işgal, Türk Milleti de esir edildi. Millet yok olmakla karşı karşıya iken, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının ortaya çıkıp tekrar, milli mücadeleyi başlatması ve İstiklal Harbi ile vatanı kurtarıp, Türk Milleti’nin bağımsızlığını kazanması.
Üçüncü anlamı ise; a) “Milli direniş teşkilatının,” b) Soruşturma konusunun adı olması.
Bu “Milli direniş teşkilatı” nedir onu açalım. Önce Osmanlı Cihan Devleti’nde “Teşkilat-ı Mahsusa” ya benzer bir misyonu temsil ettiğini hatırlatalım. Bilindiği gibi, soğuk savaş döneminde Türkiye “Hür Dünya” blokunda yer alarak, NATO’nun da üyesi oldu. Muhtemel bir savaşta eğer NATO güçleri yenilirse, SSCB işgaline karşı üye ülkelerde savaşacak, “Silahlı Direniş Teşkilatları” kuruldu. Bunun teknik adına “gayri nizami savaş-özel harp” deniliyor.
Türk vatanını düşmandan, Türk Milleti’ni esaretten kurtarıp, Türk Devleti’nin bağımsızlığını kazanması için kurulan teşkilatın adına da üçüncü “Ergenekon” denilmesi.
Buradaki tarih şuuruna ve derinliğine bakıp heyecan duymamak mümkün mü?
Bugünkü tartışmalar iki safhalı. Birincisi, soğuk savaş dönemiyle ilgili. Sovyetler, ülkemizdeki gayri nizami savaş düzeninden rahatsız olduğu için, etkisizleştirilmesi ve dağıtılması amacıyla müthiş bir kara propaganda kampanyası başlattı. Tabii en büyük desteği de, medyaya sızmış yandaşlar ve aydınlar arasındaki örgütlü güçlerden aldı.
İkincisi ise soğuk savaş sonrasına rastlıyor. Bunun kaynağında da, ABD, AB ve Batı yanlısı oluveren eski komünistler var. Bölgemizdeki sınırları yeniden çizmek isteyen ABD, soğuk savaş bitti, artık bu gayri nizami savaş gücüne ihtiyaç kalmadı, bu dağıtılmalı diyor, Türkiye’ye devamlı baskı yapıyor. Halbuki bugünkü dünya, “asimetrik savaş” denilen, terörle karşı karşıya. Dolayısıyla, ülkelerin buna göre yapılandırılmış, milli direniş güçlerine ihtiyaçları çok fazla.
Ülkemizde bu tartışmalar sürerken, adli bir soruşturma da devam ediyor. İşte burada karşımıza adına “Ergenekon” denilen yapılanmanın veya bazı eski mensuplarının ya da diğer kişilerin, yasadışı işlere giriştiği iddiaları çıkıyor. Bu iddia ne kadar gerçek, sabredip göreceğiz. Bunun tek yolunun, hiçbir istismara fırsat vermeyen hukuk yolu olduğu muhakkak.
Hukuka itiraz olamaz da, medya şimdiden suçluları bulmuş teşhir ediyor, haklarında hüküm veriyor, infazlar yapıyor. Sorumlular seyirci gibi. Kimsenin suç işleme imtiyazı olmadığına göre, bunun önüne niçin geçilmiyor?.
Sonuç: Ucu ABD’ye kadar uzanan meselenin önemli yanı da burası olsa gerek.