Ergenekon derken...
Ergenekon tahliyelerinin başlaması, bütün yurtta sevinçle karşılandı. Sıranın Balyoz tutuklularına gelmesi temennileri ve ümidi topluma birden hakim oldu. Anlaşıldı ki, yıllarca süren baskı ve zulüm, “sahte delillerle” ve “kumpaslarla” uydurulan suç ve suç örgütü iddiaları, vatandaş vicdanında yer bulamamış. Ama yaratılan “korku toplumu” ortamında bir sinme ve sessizlik olmuş, tepkisizlik bundanmış. Türk Milleti yeni yeni kendine gelmeye başladı. Anladı ki; egemenliğimizin omurgası şanlı ordumuzun yüksek komutanları ile seçkin aydınlar, düşmanca duygularla cezaevlerine doldurulup, yere göğe sığmayan, akıl almaz korkunç suçlamalarla, itibarsızlaştırılmaya, gözden düşürülmeye çalışılmış. Yapayalnız bırakılan devletimizin seçkin kadroları, iktidar ve malum medya tarafından peşinen, mahkum edilmek istenmiş. Teröristbaşı ile İmralı’da “Mutabakat” a varan siyasi iktidarın başı, bu tablodan çok memnun görünüyordu. Zira 5 Kasım 2007’de ABD Başkanı Bush’la “Ergenekon” konusunda yapılan anlaşmanın gereği başarıyla gerçekleştiriliyordu. “Devletin dönüştürülmesi” dedikleri, “çok ortaklı bir yapıya geçilerek, 2023’te Türkiye Cumhuriyeti’nin tasfiyesi”nin en büyük engeli aşılıyordu. Bunun için, Allah’ın her günü, büyük bir keyifle, “derin devleti”, “çeteleri”, “teröristleri”, “darbecileri”, “cuntaları” temizliyoruz kampanyası sürdürülüyordu. Sanki ülkemiz düşman işgaline uğramış gibiydi.
Türk Milleti uyandı. Bu uyanışta, 17-25 Aralık yolsuzluk, rüşvet, kara para ve rant operasyonlarının rolü büyük olmuştur. Özellikle suçlamalara karşı paniğe kapılıp “can derdine düşen”, devlet düzenini alt-üst eden; “hukuk da, kanun da, devlet de, millet de, milli irade de benim” diyen zihniyet de uyanışı hızlandırdı. Kısaca, “öküz ölmüş, ortaklık bozulmuş” “Ergenekon”dan çıkış başlamıştır. Artık olanlar oldu, “zararın neresinden dönülürse, kârdır” diyerek geleceğimize bakacağız. Şimdi sıra, Balyoz ve diğer davalarda diyeceğiz.
Kamuoyu yorumları
Yaşadıklarımızın değerlendirilmesi böyle. Bir de kamuoyunun yorumları var. Onları da ciddiye almak gerekiyor. Kısaca özetleyelim: Deniliyor ki;
Bir: İktidarın Ergenekon tahliyelerini destekler görünmesi, seçimlerin hatırı(!) ile, yapılan usulsüzlük ve mağduriyetlerin sorumlusu “cemaat” denilerek, kendini temize çıkarmak ve sempati kazanmak içindir. Nitekim, Ergenekon tahliyelerinde siyasi iktidarın payı olmamıştır. Ama bu gelişme, bölücü teröristlerin ve bebek katili örgüt başının serbest bırakılması için kullanılacaktır. Bu ihtimali abartılı bulup, “Canım bu kadarı da olmaz” diyenler varsa, 2003’ten bu yana “olmaz canım” denilen nelerin olduğu düşünmelidir. Dağıtılmış, bölücü terör örgütü, bugün devletle pazarlık yapacak ve ülkemizi bölecek konuma nasıl geldi? Daha önemlisi, İmralı’da yatan idam mahkumu teröristbaşıyla, Ocak 2013’te varılan mutabakatta, “çatışmazlık”, “özerklik”, “Kandil dahil bütün bölücü teröristlerin serbest bırakılması” yok muydu? Siyasi iktidarın, “şehit cenazesi” gelmiyor (Bu da yanlış, şehit cenazesi her yerden geliyor), “aman barış sürecine zarar vermeyelim” söyleminin karşılığı, “İmralı mutabakatı” gereğince, vatanımızın bir parçasının bölücü terör örgütüne terk edilmesi, rahatça devlet inşa etmesine göz yumulması değilse nedir? Bu yorumlara katılmayanlar, 21 Mart Nevruz’dan, 30 Mart yerel seçimlerinden ve bebek katilinin doğum günü olan 4 Nisan’dan sonra, Diyarbakır ile Doğu ve Güneydoğu’da neler olacağını takip etmelidirler.
Esasen, Adalet Bakanlığı’nın Meclis’ten çıkardığı beş yargı paketinin de sadece bölücü teröristlere yaraması, Ergenekon ve Balyoz tutuklularının lehinde tek hükmün yer almaması, düşündürücü değil mi? Tutukluluk süresinin 5 yılla sınırlanması da “İmralı mutabakatı” nın gereği olarak yapılmıştır.
İki: Çok önemli ve uyarı mahiyetindeki diğer yoruma gelince; bölücü teröristler serbest bırakılırsa, bölgede “Özerklik/ Bağımsızlık” ilanı ve uygulamasıyla her yerde büyük kargaşa olabilecektir. Bugün bile Türkiye kaynıyor. Gerginlik had safhada. Güvenlik güçleri sadece Erdoğan’ın şahsına yönelik demokratik gösterilerle, ölümüne mücadele ediyor. Güneydoğu’da etnik devlet inşasına, Türk bayrağının gönderden indirilip yerlerde sürüklenmesine, bölücü terör örgütünün inşa ettiği “paralel devlete” dönüp bakan da, dile getiren de yok. Böylesine provokasyona açık bir ortamda, olayların ülkeye yayılması karşısında;“Ergenekoncular çıktı, Türkiye’yi karıştırdı, intikam peşinde koşanlar anarşiyi hortlattı, ekonomi krize girdi” cinsinden propagandalarla, yeni oyunlar oynanabilir.
Başbuğ, sanki bu yorumları biliyormuş gibi cezaevinin kapısında şöyle konuştu: “...bütün samimiyetimle söylüyorum ki,.... şu an içimde hiçbir şekilde nefret ve intikam duyguları taşımıyorum. Çünkü inanıyorum ki, nefret ve intikam duyguları duyanlar aslında kendilerini de felakete sürüklerler. Nefreti sevgi alt eder. Bizim tek bir isteğimiz var, adalet...”