Eren Erdem'in "suç ortakları(!)"
İnsanlar derdimin kişiler olmadığını, partiler olmadığını, siyasi mahalleler olmadığını...
Korumaya/kollamaya çalıştığımın "ilke"ler, "değer"ler, "ölçü"ler olduğunu...
Varmaya çalıştığım tek adresin "adalet" olduğunu...
Kılavuzumun akıl, mantık ve vicdan olduğunu...
Anlayana kadar...
Kendini nasıl, hangi kimlikle tanımlarsa tanımlasın, akla, mantığa, vicdana gelip de "aslında doğru söylüyor" diyene kadar...
"Nasıl anlaşırım" endişesinin kalemime çelme takmasına izin vermeden...
Yazmaya devam edeceğim...
Gerekirse -cevabını almadığım müddetçe- her gün aynı soruları sorarak...
Mermere damlayan su gibi, sağıra yatanların kulaklarını tırmalayana kadar "pıt... pıt... pıt..."; unutturmaya çalıştıkları garabet durumları hatırlatmaya, tutarsızlıkları ifşaya devam edeceğim...
O iğreti "adil", "ilkeli", "sağduyulu", "sorumlu" maskeleri çekiştirip duracağım, bir türlü oturtamayacaklar yüzlerine!
***
Hafta başına kadar "CHP Milletvekili" olan, halihazırda CHP Parti Meclisi Üyesi Eren Erdem, 9,5 yıldan 22 yıla kadar hapsinin istendiği dava kapsamında, Eylül ayında görülecek duruşması dahi beklenmeden, İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi'nce tutuklandı.
Daha önce birçok gazetecinin de aylarca tutuklu kalmasına yol açan "Silahlı terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek"le suçlanan Erdem hakkındaki diğer iddialar "Gizli tanığı deşifre etmek" ve "Soruşturmanın gizliliğini ihlal"...
Geçtim gazeteciyi, terör belasından canı belki de bir daha hiç soğuyamayacak kadar sık ve çok yanmış bir ülkenin sıradan vatandaşı olarak, herhangi bir terör örgütüyle, herhangi bir şekilde bağ kurmuş, herhangi bir yolla ona destek olmuş kim varsa, hukuk eliyle layığı neyse bulsun; bunu peşinen belirteyim.
Ama kişilerin hukuk eliyle layıklarını bulabilmesinin çok temel bir şartı var;
Soruşturmalarının da, kovuşturmalarının da "adil" olması.
***
Savcılık makamının, Erdem hakkındaki suçlamaları güçlendiren kanıtlarından birinin "MİT TIR'ları operasyonuna ilişkin tutanakları bulundurması ve yayması", diğerinin de "Erdem'in Zaman gazetesine operasyon yapıldığı gün gazeteye giderek destek olması" olduğu belirtiliyor.
MİT TIR'ları konusunda "ifşaat" suç ise, neden hiçbir savcı, CNN Türk ekranlarında, "Vallahi de Billahi de o TIR'lar Türkmenlere gitmiyordu" demişliği bulunan AKP Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş'e "gel bakalım buraya" demiyor?
FETÖ'nün medya ayağını oluşturan yayın organlarına yapılan operasyonları kınamak ve yayın organlarına destek olmak suç ise;
Neden hiçbir savcı, bu köşede daha önce tekraren yazdığım üzere, aynı konumdaki Bugün'e operasyon yapıldığı gün gazeteye giderek destek veren MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Celal Adan'a, MHP İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter'e, o gün MHP İstanbul İl Başkanı olan, 24 Haziran'da İstanbul'dan milletvekili seçilen Mehmet Bülent Karataş'a "gel bakalım buraya" demiyor?
***
Ben bu insanların hiçbiri için "tutun, tutun, tutun" diyor yahut bu insanların hiçbirini, herhangi bir şeyle suçluyor değilim.
Sadece en başta da vurguladığım, yapılanların "adil" olduğuna inanmamızı sağlayacak bir "ölçü" arıyorum;
Bir fiil "suç" ise niye aynı fiili işleyen herkes için "suç" değil?
Bir fiil "suç değil" ise niye aynı fiili işleyenlerin bir kısmı "suçlu" ilan ediliyor o fiili işledikleri sebebiyle?
Mantıklı bir izahat bekliyorum...
***
"Işbara'nın uşağıyım" yazmak da suç mu amirim!
Medyanın en "kafa" kadınlarından biri Pucca; çoğunlukla, günlük hayatımızda, hepimizin başına gelen ama "karizmayı çizdirmemek" için, "havamız sönmesin" diye filan gelmiyormuş gibi yaptığımız saçmalıkları paylaşıyor;
Beceriksizliklerini, yanlış tercihlerini, bozduğu diyeti, tutturamadığı saç rengini, yırtılan taytını, oğlunu yetiştirirken yaptıklarını, daha çok yapamadıklarını...
Hesaplarını "ay benim reklam bebeği kıvamındaki tontiş bebeğim" pozlarıyla bezemek yerine -ki maşallah, ballı lokma tadında, tam da öyle bir bebeği var aslında- ağlayan, bağıran, çıldırtan(!), memnuniyetsiz, suratsız, haşarı anlarını da paylaşıyor... İnsanlar altına ciddi ciddi -çünkü hepsinin çocukları Alman mürebbiyeler elinde büyüdü- esefle kınayan mesajlar yazıyor...
"Örnek insan", "örnek anne", "örnek eş" olmak gibi iddiaları yok; bu "iddialar"la giyinilen yapaylıklardan uzak; onlarla dalga geçiyor bolca...
(Siyaset arası magazin mi kovalıyorsun diyen olursa; Işbara doğduktan sonra, onun oğlu Batı'yla gülümseten maceraları da radarıma girdiği için epey malumatım var sosyal medyası hakkında...)
İşte bu Pucca'nın attığı "Tabii Batı'nın uşağıyım... Başka neyi olcam, baya uşaklık yapıyorum... Canım Batı, uşağınım, köpeğinim hatta... Batı kalp ben" tivitinden sonra, polis dayanmış baba evinin kapısına! Cep telefonlarını incelemeye almışlar, evde terör örgütüne dair kanıt aramışlar...
Uşağıyım dediği Batı, kadının 7/24 hakkında paylaşımda bulunduğu oğlu!
'Allah'ım sen aklıma mukayyet ol'dan ötesini diyemiyorum!
Misal şimdi memlekette Mao'cu bir iktidar olsa...
Ben de "Işbara'nın askeriyim" diye bir tivit atsam...
"Stratejik ortağımız Çin için tehdit oluşturmak, uluslararası ilişkileri bozmak" gibi suçlarla evim mi basılacak?