Erdoğan'ın sınır ötesi oyunu!
MHP’nin diplomat milletvekili Deniz Bölükbaşı’ya göre, Irak’la imzalanan Terörle Mücadele anlaşması sınır ötesi kara harekatına imkân tanımıyor.
Anlaşma metnine bakıyoruz, sınır ötesi operasyonla ilgili olan 4. madde, sonradan düzenlenmek kaydıyla boş bırakılmış.
Bölükbaşı’ya göre, boş bırakılan maddeye gizli ekler yapılmış ve bu şart konmuş.
Bu iddiayı seslendiren sıradan biri değildir.
Deniz Bölükbaşı, 2003’deki Irak işgali sürecinde, Türkiye ile ABD arasında yapılan malum görüşmelerin diplomasi patronuydu. Dahası, milletvekili seçilene kadar da Dışişleri Bakanlığının önemli bir bürokratıydı. Dolayısı ile böyle birinin söylediklerini tahmin diye değil, bilgi diye anlamak gerekiyor.
Buradan hareketle, meğer Başbakan’ın önceki akşam Çek Cumhuriyetine giderken sınır ötesi bir harekât gündemde değil demesi de boşuna değilmiş!
Dahası, örgütün silahları teslim etmesini bekliyoruz sözleri de manidardır.
İyi de o zaman oynanan bu oyunlar neden?
Günler ve haftalardır, girdik, gireceğiz demeler niçin?
Caydırıcılık olsun diye mi dediniz?
Gördük işte ortada cayan filan yok.
İnanmak istemeyiz ama Erdoğan’ın sözleri sadece blöf amaçlı veya amiyane tabirle kolpaysa eyvah ki eyvah.
Bundan böyle Türkiye’nin gırtlağını sıksalar, edilecek hiçbir sözün hükmü olmayacak.
Bir Başbakan kendini bu kadar bağladıktan sonra nasıl geri adım atabilir?
Tayyip Erdoğan herhalde bir oyun kurmuş, oynuyor ama burada söz konusu olan şahsı veya partisi değil, devlettir.
Düşünüyorum da yoksa Genelkurmay Başkanının yaptığı basın sohbeti de böyle bir kaygının deklarasyonu mudur?
Yok yok, Türkiye böyle bir harekattan geri adım atamaz.
Atarsa imajı yerle bir olur, caydırıcılığı güme gider.
Hayır, göstermelik bombalamalar ve nokta operasyonları da imajı kurtarmayacak.
Babacan’ın, eş zamanlı istihbarat akımı başladı beyanı, belli ki böylesi şova dönük operasyon oyununun işaretidir.
Yapılması gereken sıfır noktasına yığılan on binlerce askerle sınırı geçmek ve uygun bir noktada tampon bir güvenlik bölgesi tesis etmektir.
Bunun dışında yapılacak her şey, sorunu ertelemek ve mes’elenin üstünü örtmek olacaktır.
Soruyorum ABD, 10 PKK’lıyı teslim etse sorun çözülmüş mü olacak veya Kandil’deki yer altı inlerine çekilen örgüte, dağı-taşı bombalayarak zarar mı verilecek?
Mes’ele, sadece PKK teröristini etkisiz hale getirmek değil, psikolojik üstünlük kazanmak ve kararlılığın sergilenmesidir.
Bunun yolu da topyekûn bir harekatla mümkündür.
Hal bu iken AKP’nin buna izin vermeyeceği de artık kesinleşmiş gibidir..
Erdoğan devletinin güvenlik birimlerini dinleyeceğine, yandaşı istemezük korosuyla, ABD ve Barzani’yi dinliyor.
Tablo bu ise, her gün gencecik çocuklar hâlâ niye ölüyor?
AKP’ye yüzde 46 oy verenler bunu sorgulamalıdır.
HÂLÂ ANLAMIYORLAR...
Meclis’i Kandil dağına çevirenler!
Biri komisyon görüşmelerinde PKK’dan gerilla diye söz ediyor, diğeri kulisde, PKK’nın silahlarını susturma iradesine sahibiz ama (...) diye devam ediyor... Sanki TBMM mensubu değil de Kandil dağı sakinleri... Devlet bunlara her ay milyonlar ödüyor, VIP salonlarını açıyor ve mahrem bilgilerini emanet ediyor... Biz kapatılmalı ve yasalar ne diyorsa o yapılmalı dedikçe, kimi çevreler zaten amaçları kendilerini kapattırmak, aman oyuna gelmeyelim diyor.. Bu kesimin anlamadığı şey, bunlar yani, DTP var oldukça problemin süreceğidir. Kangren olan bir uzvu kesip atmazsanız, kangren yayılır ve sorun daha da büyür.. Türk kamuoyu haftalardır Kandil dağına harekatı tartışıyor. Yahu Kandil’in harekat merkezi veya uç komutanlığı TBMM’de, bunu görmüyor musunuz? Adam PKK adına pazarlık kartını açarak, silahları istersek sustururuz ama, diyor siz hâlâ şöyle mi olur, böyle mi olur diyorsunuz.. Bizdeki bu pısırıklığı ve vizyonsuzluğu gördükten sonra İsraillilerin devlet anlayışına vallahi imreniyorum... İsrail Meclisinde biri, devletiyle ilgili buna benzer bir laf etse ne yaparlar biliyor musunuz? Kazığa oturtmak hafif kalır.. Son söz, devlet kutsaldır.. Gereği yapılmalı.
DALGALI KİŞİLİK...
Nil Demirkazık, Erdoğan için bana ne demişti?
Nil Demirkazık’ı Flash TV’de tanıdım. Flash patronu Ömer Göktuğ, Demirkazık’la beraber bir grubu Bursa’da bir otele kapatıp günlerce beyin fırtınası içerikli bir program serisi yaptı. O programı izleyenler Nil Demirkazık’ın dalgalı kişiliği ile PKK’ya bakışındaki esnekliğe tanık olmuşlardır.. Nil Hanımla program öncesi süreçte Flash TV’de bir kez karşılaştık. Demirkazık, bu karşılaşmada bana aynen şunları söylemişti: “Siz AKP ile Tayyip Erdoğan’dan ne istiyorsunuz? Niye boyuna ona muhalefet ediyorsunuz. Tayyip Bey kutsanmış, seçilmiş biri, bunu unutmayın. O, benim Atatürk’üm..” Güldüm ve “mübarek olsun” diyerek muhatap olmadan arkamı dönerek yürüdüm.. Düşünüyorum da insanın evrim geçirmesi yoksa böyle mi oluyor? Önce AKP’ci, sonra PKK’cı..Yok yok AKP’ye haksızlık yapmayalım. AKP’nin bu kadından kurtulmak için çok uğraştığına da ben şahidim..
YERİNDE KARAR
DP’de iptal ve çıkış yolu?
Demokrat Parti’de olağanüstü kongrenin iptal edilmesi yerindedir. Bu kongre eğer iptal edilmeseydi, parti daha bugünden parçalara ayrılacak ve bütünleşme hiçbir zaman olmayacaktı. Oysa şimdi kazanılan 6 aylık sürede bunun gerçekleşmesi en azından ümittir. Daha önce de yazdığımız gibi DP, bugün için seçmenini büyük ölçüde yitirmiş yani iflas etmiş eski bir esnaf gibidir. Dolayısı ile yapılması gereken şey, iflas halindeki dükkanın anahtarını almak değil, oraya müşteri çekecek projeleri geliştirmektir.. Bunun için de dükkâna yeni bir vitrin ve dizayn gerekiyor. Dahası, yeni müşteri çekmek için yeni sözler gerekiyor. Bunun yolu da şudur: 1) Demirel, Cindoruk, Ağar ve Çiller gibi akil adamlar mutabakata varmalı ve ortak hareket etme kararını almalı. 2) ANAP’la mutlaka birleşilmeli 3) Liderlik için yeni bir isim bulunmalı. 4) Yeni açılımlar yapılmalı... Bunlar yapılmayıp şahsi hırs ve inatların peşinde sürüklenilir ise, AKP’yi aşmanın imkânı ve ihtimali yoktur.