Erdoğan'ın misyonu!
Başbakan Erdoğan’ın “Kapansak bile misyon bitmez!” sözlerinden bizzat Genel Başkanı tarafından AKP’nin kapatılmasının kabullenildiği sonucunu çıkarmak mümkündür sanırız.
Kendilerini böyle bir sonuca taşıyan birkaç sebep olabilir. “Hukuk siyasallaştı” diyebilirler. İktidar dönemlerini soğukkanlı bir şekilde değerlendirmiş ve “Evet, kapatılacak sebepler üretmişiz!” sonucuna varmış da olabilirler.
“Kapansak da misyon bitmez” diyerek belki de her zaman yaptıklarını yapıyor, “mağdur ediliyoruz” mayasıyla kamu vicdanını kabartıp Mahkeme’yi kabaran bu vicdan altında kımıldayamaz hale getirmek istiyor da olabilirler. Amma bütün bunlar teferruattır ve aslolan Erdoğan’ın “Misyon bitmez” sözleridir. AKP’nin misyonu nedir? Sorsanız onlar elbette “Demokrasi” diyecekler, “Halkın iradesi” diyeceklerdir. Oysa Türkiye’de sandığa yansıyan hiçbir zaman “halkın iradesi” olmamıştır ve dolayısıyla AKP de “Halkın iradesi” bir iktidar değildir. Biliyorum bu tür ifadeler meselenin künhüne vakıf olamayanları çıldırtıyor. “Yahu adam neredeyse yüzde 50 oy aldı, halkın iradesi bu değilse, o nedir?” diye hop oturup hop kalkıyorlar.
Kızmıyorum, mazurdurlar?!
Defalarca yazdık, “Seçim, farklı olanlar arasında yapılan bir tercih”tir. Türkiye’de partilerin birbirlerinden farkları yoktur. Cümlesi, “AB devlet politikasıdır” demektedir, cümlesi NATO’cu, cümlesi ABD’ci, cümlesi “Serbest piyasa ekonomisi” taraftarıdır. Hal böyle olunca seçim sadece Batı’nın Türkiye için önerdiği reçeteleri hangi diyetisyenin bu topluma uygulayacağını belirlemenin adıdır, milli iradenin değil. Bugün “milli irade” Türkiye’de ABD üslerini istemekte midir? Bugün “milli irade” “Ne pahasına olursa olsun Avrupa Birliği” diyenleri iktidar koltuğunda görmek mi istemektedir? Bugün “milli irade” Türkiye’yi yönetenlerin “Büyük Ortadoğu Projesinde Eş Başkan” olmasını istemekte midir? Bugün “milli irade” Türkiye’ni nesi var nesi yoksa bir iki yıllık kârları karşılığı dün bu toprakları işgal edenlere satılmasını istemekte midir? Bugün “milli irade” Irak’ın kuzeyinde Kerkük ve Telafer’de Türkmenleri katleden ve topraklarına el koyan Barzani ailesinin devleti ile el sıkışılmasını istemekte midir? Soruları sayfalarca uzatabiliriz ve bunların hiçbiri “milli iradenin” talebi değildir amma AKP işte bütün bunları ve daha fazlasını yapmakta ve sonra da “Ben milli iradeyim” diyebilmektedir. Bu trajik bir durumdur. Çünkü Türkiye’de uygulanan “irade” Türk milletinin “milli iradesi” değil, ABD’nin iradesidir, AB’nin iradesidir.
Seçimlerin “milli iradenin” vatandaş ve dünyada Türk’ün iradesini hakim kılmak için değil yabancı iradelerin Türkiye’de etkin olmasını sağlamak için yapıldığı bir gerçektir. Yani, Kurtuluş Savaşı gibi yalnız Türk milleti için değil bütün mazlum milletler için muhteşem bir örnek olan o zaferden sonra tren makas değiştirmiş, vagonlar Türk’ün suyunu müstevlinin değirmenine taşımaya başlamıştır. O saatten sonraki seçimler makinist ve diğer tren personelini yenileme seçimleridir, güzergâh değişmediği için her seçim sonrası kazanan hep ABD ve ortakları ile onların Türkiye’deki görevlileri olmuştur.
Türk siyasi tarihinde ABD’ci olmayan bir iktidar gösterebilir misiniz?
Erdoğan’ın AKP’si de bu sürecin en son ve en fanatik ürünüdür. O kadar fanatik bir üründür ki, ABD projelerinde “Eş Başkanlık” AKP’ye nasip olmuş, Türk askerinin başına çuval geçiren ABD, AKP tarafından, “Büyük devletler özür dilemez” diye savunulmuş, AKP’li yöneticiler Beyaz Saray’larda, “Bizi süpürmeyin, kullanın” bile diyebilmişlerdir. Bütün bunların ve iktidar icraatlarının hangisi “milli irade” ile bağdaşabilir? AKP icraatları tek tek halkoyuna sunulsa acaba bir tanesi için sandıktan “Evet” çıkar mı?
İşte AKP’nin ve diğerlerinin “misyonu” budur ve ufukta bu misyonun değişeceğine dair en ufak bir belirti yoktur. Yani Erdoğan, “Kapatılsak bile misyon sürecek” derken belki başka bir şey kastetmektedir amma, aslında, tarihi ve acı bir hakikati dillendirmektedir.