Erdoğan’ın Kıbrıs atağının arkası (1)
Başbakan Erdoğan’ın Barış Harekâtının yıldönümünde KKTC’ye giderek hepimizi heyecanlandıran hamaset yüklü konuşmalar yapması, büyük bir memnuniyet uyandırdı. Ancak konuşmanın Kıbrıs milli meselemizin özüyle ilgili ifadelerine gelince durumun çok farklı olduğunu gördük.
Erdoğan şöyle diyor: “Şunda hiç bir tereddüt yoktur ki BM parametreleri çerçevesindeki çözüm, mevcut müzakere sürecinde liderlerin ortak açıklamalarındaki mutabakatlarına uygun biçimde bulunacaktır. Bu çerçevede yeni ortaklık, ‘iki kesimli, iki toplumlu’ ve ilgili Güvenlik Konseyi kararlarında tanımlandığı şekliyle siyasi eşitlik temelinde bir federasyon olacak, bu ortaklığın, tek uluslar arası kimliğe sahip bir Federal Hükümetinin yanı sıra, eşit statüye sahip bir Kıbrıs Türk Kurucu Devleti ve bir Kıbrıs Rum Kurucu Devleti bulunacaktır.”
Şimdi de 7.7.2011’de Cenevre’de toplanan BM Kıbrıs grubunun, 5 aşamalı yol haritasının ilgili cümlesine bakalım.
“1251 sayılı karar olmaya devam ettiğini yineledi. Bu Kıbrıs Rum tarafı açısından çok önemli addediliyor. Çünkü o kararda ” Kıbrıs sorununda istenilen çözümün iki bölgeli, iki toplumlu, tek egemenliği, tek uluslar arası temsiliyeti, tek vatandaşlığı, siyasi eşitliği, toprak bütünlüğü olan ve ülkenin bağımsızlığını güvence altına alacağı federasyon olacağı, ayrılmayı veya herhangi bir devletle birleşmeyi yasaklayan bir çözüm olacağı belirtiliyor.
Annan planındaki “eyalet/vilayet” anlamına gelen “kurucu devlet” ve BM parametrelerinin Türkleri, Rum devletinin azınlığı konumuna düşüreceği açık değil mi?
BM yol haritası üzerine Ortam gazetesinin haberinden bazı bölümleri okuyalım:
“Uluslar arası konferans çağrılabilir... Yol haritasına göre, görüş birlikteliği olursa uzlaşmaya varılamayan bütün konuların ele alınacağı ‘Uluslar arası Konferans’ çağrılacak. Konferansın oluşumu konusunda ise Güney Lefkoşa’nın; Kıbrıs Cumhuriyeti’nin temsil edilmesine ilişkin tezi anlayış buluyor. Ancak bu yerine getirilecek gibi görünmüyor. Uluslar arası konferansta anlaşmaya varılırsa o zaman da anlaşmaya imza atılacak ve 2012’nin ilk aylarında ayrı referandumlara sunulacak.
Hedef 2012 Haziran öncesi Birleşik Kıbrıs... BM’deki projeye göre hedef, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB dönem başkanlığını devralacağı 2012’nin ikinci yarısından önce bir anlaşmaya varılması öngörülüyor. Bu başarılamazsa kesin çıkmaz ilan edilecek ve Barış Gücü’nün adadan çekilmesi gündeme gelecek.
Hristofyas’ın duruşu...
Kıbrıs Rum tarafı Hristofyas’ın ağzıyla, iki bölgeliliğin peşinen dayatılacağını, çünkü çoğu Rum’un Kıbrıs Türk idaresi altına geri dönmekle ilgilenmediğini, takas veya tazminatı tercih ettiğini belirtti. Bu, Kıbrıslı Türklerin Türk bölgesinde mülklerin ve nüfusun çoğunluğuna sahip olacağı anlamına geliyor. Mülkiyet toprakla birleştirilebilir, bu da Kıbrıs Rum tarafının Kıbrıs Rum idaresi altına toprak verilmesi karşılığında mülkleri vereceği anlamına geliyor.,
Kim ne kazandı...
Kathimerini gazetesi, tarafların Cenevre’deki kazanımlarını detaylandırarak özetle şunları kaydetti: Başkan Dimitris Hristofyas’ın kazanımları: Kıbrıs Rum tarafı uluslararası konferans, Türk tarafı dörtlü veya beşli konferans talep etti, Kıbrıs Rum tarafı istediğini aldı. Paralel Müzakere: Rum tarafı Mülkiyet ve Toprak başlıklarının paralel müzakeresini istedi ve aldı. Egemenlik: Rum tarafının ezeli tezi BM kararları temelinde çözüm ifadesi ile yeniden teyit edildi.
Türk tarafı ısrarla istedi ve takvimleri istemeyen Kıbrıs Rum tarafının aksine istediğini aldı. Türk tarafı BM’nin ‘hakemlik’ olmadan rolünün artırılmasını elde etti. Gazete, paralel müzakereler ve egemenlik konularının ise Rum tarafı için gri zaferler olduğunu belirterek özetle şunları yazdı: “Paralel Müzakereler: Genel Sekreter’in paralel müzakerelere ilişkin açıklamasında net şekilde söylenmese de önemli konuların önümüzdeki üç ay içerisinde görüşülmesi gerekiyor. Bu da Genel Sekreter’in Cenevre görüşmesi sırasında yaptığı paralel müzakerelere ilişkin açıklamayla birlikte okunduğunda Rum tarafının bu noktada kazandığı ortaya çıkar. Cenevre’de bulunan diplomatik kaynakların gazetemize söylediğine göre Genel Sekreter ‘Mülkiyet’in Toprak’la birleştirilmesi müzakerelerin doğal uzantısıdır ve iki başlığın örtüştüğü aşikârdır’ dedi. Genel Sekreter görüşme sonundaki açıklamasında dile getirmediğinden bu, gri de olsa Rum tarafının zaferidir.”
Konumuza yarın devam edeceğiz.