Erdoğan’ın ilk mağlubiyeti!
Suriye, Türk keşif uçağını düşürüp iki pilotumuz şehit olunca, Erdoğan, ABD Başkanı Obama’ya, “Fırsat bu fırsat, Suriye’ye girelim” telkininde bulunuyor fakat Obama Erdoğan’ın bu teklifini geri çeviriyor...
Sizce Erdoğan’ın bu “Suriye takıntısı” neden?
NATO kibarca, “Beni ilgilendirmez amma benim adıma sen halledersen gözüme girersin” makamında “Yürü be koçum” diyerek sırtımızı sıvazladı.
Rusya, İran ve Çin, “Biz Esad’ın yanındayız” çizgisini hâlâ muhafaza ediyor. Dışişleri Bakanı Clinton, Rusya ve Çin’e bedel ödetmekten bahsediyor. Çünkü onlar sessiz kalsa biliyorlar ki, Erdoğan sınırı geçecek, Türkiye ile Suriye’yi savaştıracak. ABD de böylece yeni Haçlı Seferi’nin adı olan Büyük Orta Doğu Projesi’nde, Eş Başkan Erdoğan eliyle elini kana bulamadan bir kale daha düşürecek. Özal da Bush’u Irak’a çullandırmak için ikna etmemiş miydi? Hikâyenin özeti bu ve bu özet bize Erdoğan’ın şartlar oluştuğunda bir “Türkiye-Suriye savaşını” ciddi ciddi düşündüğünü açıkça göstermekte. Bu savaş İsrail’in işine yararmış, bölge halk ve devletleri arasında yüz yıllık husumetlere ve belki de yeni bir dünya savaşına yol açarmış; zatı şahanelerinin pek umurunda değil...
Yine de...
Kabul edelim ki biz Türkler, Erdoğan’ın Suriye politikası konusundaki yol haritasına ya destek veriyor, ya alabildiğine karşı çıkıyoruz; yani, “taraf” ız.
Öyleyse Erdoğan, Suriye bahsinde niye bu kadar gözü kara, bunu anlayabilmek için bir “tarafsız göze” ihtiyaç var.
Türk hükümetinin uyguladığı Suriye politikası acaba dışarıdan nasıl gözüküyor, bizce aşağıdaki satırlar “bir tarafsız göz” olarak bu konuda ciddi ve çok önemli ipuçları vermekte..
“Kapılarını 35 bini aşkın Suriyeli mülteciye açtı, Suriye Ulusal Konseyi’nin kurulmasına öncülük etti, Özgür Suriye Ordusu’na sığınak (ve belki silahları) sağladı ve askeri müdahale için sessizce ABD nezdinde lobi yaptı. (...)Suriye Devlet Başkanı Esad’ı devirme çabalarında hiçbir ülke Türkiye kadar ileriye gitmedi.”
Bu satırları İngiliz haftalık haber dergisi Economist’in “Hassas Denge” başlıklı analizinde Türkiye için yazıldı. Dergi, “Türkiye’nin Suriye politikasının, kamuoyundan destek sağlamada başarısız olduğunun” da altını çizdi.
İşte işin özü bu son satırda yatmakta...
Evet, Erdoğan’ın Suriye politikası Türk kamuoyundan destek bulamadı. Erdoğan ne derse desin, Türk milleti Suriye ile savaşmak istemiyor. Şehit pilotların anne babaları bile, “hayır” diyorlar, “Türkiye, Suriye ile savaşa girmesin.” Farkında mısınız, Erdoğan’ın başına on yıllık iktidarı boyunca böyle bir şey ilk defa geliyor. Bugüne kadar Erdoğan ne söylerse söylesin ve o söylediği ülkenin ne kadar aleyhine olursa olsun Türk kamuoyundan yüzde 40’ın üzerinde kimi zaman yüzde 50’leri aşan bir destek görürdü. Çünkü insanlar bunda “bir hikmet” ararlardı. İş peşine binip, ortada hikmet falan olmadığı açıkça görülünce, Türk milleti, Erdoğan’a bu sefer “hayır” dedi, “yanlış yoldasın” . Sayın Erdoğan’ın bu ilk mağlubiyeti. Millet; “Hayır, bu konuda sana inanmıyorum, bana doğruları söylemiyorsun” diyor ve işte Erdoğan’ın içine sindiremediği de “inandırıcılığını yitirme kâbusu” ve işte bu mağlubiyet.
O istiyor ki...
ABD, NATO veya kim olursa olsun Esad’ın işini bitirsin. Onlar bitiremiyorsa, Rusya ve Çin aradan çekilsin, Suriye’yi destekleyen İran da İsrail ve ABD tarafından halledilsin, Esad’ın işini Türkiye bitirsin. Maliyet ne olursa olsun amma kendisi haklı çıksın, Esad’sız Suriye’nin Türkiye ile ilişkileri Esad’la Türkiye’nin ortak Bakanlar Kurulu toplantıları yaptığı günlerdeki haline gelsin; Türk halkı bunu görsün ve bir defa daha, “Erdoğan haklı imiş” desin... Ve kendisi de şu andaki kamuoyu mağlubiyeti ile değil, işte öyle olumlu bir
kamuoyu algısıyla seçimleri kazanıp Köşk’e çıksın...
Hesap bu...
Evet, Erdoğan şu anda mağlup.
İşin tuhafı bu mağlubiyette anasından danasına muhalefetin hiçbir payı yok. Erdoğan’la aynı çizgide olmasalar da, payları
sıfıra yakın.
Bu sefer Erdoğan kendine yenildi. Kendi yanlışına yenildi. Vicdanların sesi ilk defa
Erdoğan’ın sesini bastırdı...