AKP'de Erdoğan'dan sonra gelen en önemli koltuk olan Genel Başkanveklliği koltuğunda oturan Numan Kurtulmuş'a 23 Haziran tekrarlanan İstanbul seçimi sürecinde söylediği “23 Haziran'ı geçelim, ondan sonra gerekirse siyasi bakımdan tövbe istiğfar ederek yanlışlarımızdan kurtulacağız" sözleri hatırlatılmaya devam ediyor.
Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde danışmanlığını da yapan Karar yazarı Akif Beki, Kurtulmuş'a "'Avans ister gibi, böyle absürt pazarlık olmaz" tepkisi gösterdi.
Daha önce de birçok isim Kurtulmuş'a ifadelerinden dolayı tepki göstermiş, Kurtulmuş cephesinden bir yanıt gelmemişti.
Beki, "Tövbe’cilerin AK Parti’den tasfiyesi" başlığıyla yayımlanan yazısında Kurtulmuş'un ifadelerini hatırlatarak şunları kaydetti:
Ahmet Taşgetiren önceki gün haklı olarak sormuştu; "Tövbe işi ne oldu, hani Numan Kurtulmuş söz vermişti" diye...
Bir cevap da dün geldi; tövbe beklentisi, tövbeye çağıranlardan Davutoğlu ve arkadaşlarıyla birlikte AK Parti'den istifa etti. İstifa etmese de zaten ihraç edilecekti.
Kurtulmuş'un seçim vaadi, az kalsın unutuluyordu bile. Taşgetiren hatırlatmasa kimin aklına gelirdi.
Önce Babacan ve arkadaşları, umut kalmadı diyerek istifa etmişlerdi. Şimdi de Davutoğlu ve arkadaşları pes ettirildi, ayrılmaya zorlandılar.
Hatalardan tövbeye, iç muhasebeye, yanlışlardan dönmeye çağıranlar bir bir terk ediyor partiyi. Etmeyene de kapı gösteriliyor.
Bir nevi 'tövbe' talebinin tasfiye sürecine tanık oluyoruz.
Yanlışların düzeltilmesini isteyenler, kendilerini düzeltmeye davet ediliyor. Parti yönetiminden uzatılan karşı tövbe teklifini kabul edilemez mi buldunuz! Tek seçenek bırakılıyor; yolunuza gitmek...
Babacan gibi Davutoğlu da 'düzelme ve düzeltme imkanı kalmadı' diyerek ayrılmaya mecbur tutulduklarını söylemediler mi?
Ama sorsanız; uyarı ve özeleştirilerini geri çekmedikleri, tövbeye yanaşmadıkları için asıl onlar düzelecek ya da düzeltilecek halden çıktılar. AK Parti'ye başka seçenek bırakmadılar.
Oysa İstanbul tekrar sandığa götürülürken, iki seçim arasında söz vermişti Numan Kurtulmuş.
“Biz de siyaseti biliyoruz, eksikleri hataları görüyoruz, önce 23 Haziran’ı geçelim, ondan sonra gerekirse siyasi bakımdan tövbe istiğfar ederek yanlışlarımızdan kurtulup yola devam ederiz" buyurmamış mıydı?
'Şimdi ders vermenin sırası değil, siz sandıkta bizi düzeltmeyin, seçimi alalım biz kendi kendimizi düzeltiriz, merak etmeyin' taahhütleri verilmemiş miydi rahatsız seçmene?
Seçim atlatıldı ama gidici oyları tutmaya yetmediği için midir, her nedendirse geriye dönüp o sözlere bakan yok.
'Nasılsa işe yaramadı, etkili olmadı, gayrimemnunları ikna etmedi' diye mi pabucu dama atıldı 'tövbe'nin?
'Giden gitsin, kalan sağlar bizimdir' şeklindeki açık kapı politikasına bu yüzden geçildi muhtemelen.
Öyleyse, verilen o sözleri unutmak ve 'tövbe'den vazgeçmek durumu iktidar için iyileştirir mi, daha da mı kötüleştirir, soru bu.
Benim bir cevabım var, aslında seçimden önce de yazdım durdum, fakat beğendiremedim.
Dedim ki 'hele bir kazanalım, önce ödülü alalım, sonra yarışırız' mantığıyla siyaset yapılmaz...
Dedim ki 'önce oy verin sonra hatalarımı düzeltirim' demek, 'önce geçer not alayım sonra sınavı veririm, önce cennete gideyim sonra günahlarımdan arınmaya bakarım' demekten farksızdır...
'Avans ister gibi, böyle absürt pazarlık olmaz. Seçimin doğasına aykırı. Sandıkla birlikte tövbe kapısı da kapanır, madem hataları biliyorsunuz ve tövbe edeceksiniz kapanmadan edin bari, elinizi tutan mı var, ertelemek de niye' bile dedim.
Dedim ama dinletemedim, kulak asan olmadı.
'Tövbe' vaadi, sonucu değiştirmedi diye askıya alınmıştı, şimdi buzluğa da kaldırıldı. Bir dahaki seçimin ertesine kadar mı? Aynı şeyi deneyip bu kez farklı sonuç almayı umarak mı?