Erdoğan'ın "aldatıldım" diyemediği husus...
Önce, Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın'dan işittik;
"Olağanüstü şartlar gerektirdiğinde belli sorunları çözmek için ilgili birimlerimiz yani istihbarat birimimiz doğrudan ya da dolaylı belli temaslar kurabilir."
Sonra Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ pekiştirdi;
"Devlet yönetimi, siyasiler arasında doğrudan bir görüşme yoktur.. Fakat istihbarat örgütleri gerektiğinde görüşebilirler."
Suriye rejimi ile Türkiye arasında kapı arkasında yapılan görüşmeler böylece resmi hüviyete bürünmüş oldu. Uzun süredir bu sütundan yeri geldiğince perde arkası bilgilerine yer verdiğimiz, "Türkiye ile Şam rejimi arasında görüşmeler yapılıyor" haberleri de teyit edildi. Ancak, Bekir Bozdağ'ın sözlerindeki bir garipliğin altını çizmeden geçemeyeceğim. "Devlet yönetimi ve siyasiler arasında doğrudan bir görüşme yoktur" derken Türkiye adına görüşen istihbarat örgütü herhangi bir özel sektör kuruluşu mu?.. MİT, bizim haberimiz yokken özelleştirildi mi?.. Veya MİT bu görüşmeleri yaparken devleti yöneten siyasilerden talimatını almadan kafasına göre mi iş yapıyor?.. Hoş!.. Milletin aklı ve zekasıyla alay eden bu açıklamalar, "Google'ı bulan Abdülhamid'in" yanında çerez kalır ya!..
Bu itirafların yarım yamalak kalmasının arkasındaki gerçek ne biliyor musunuz?.. "Katil Esed"den keskin dönüş yapılamaması... Dönülecek, dönülecek de gerekli zeminin henüz oluşturulamaması... Hem Şam rejimi ile kapı arkası diyalog kuran sadece istihbarat kuruluşlarımız değil. Bunun dışında bazı devlet kuruluşlarımız ve sivil konumda ağırlıklı isimler de devrede... Bizzat R. Erdoğan'ın onay ve talimatıyla... Anlayacağınız, gizli kapaklı yürütülen bu görüşmeler sadece Rusya ve İran'ın zorlaması ile yapılmıyor. Ankara'da devlet katmalarının da yoğun uğraşı var. Ama dengesizce yürütülen dış politikanın ağır bedellerini onarmak hiç de öyle göründüğü gibi kolay olmuyor. Siyasilerin tavır ve tutumlarındaki belirsizlikler. Neredeyse ayda bir değiştirilen taraflar, hezeyanlar, kişisel öfkeler, zamansız önü arkası düşünülmeden verilen beyanatlar hem sahada hem masada karşımıza yeni zorluklar çıkarıyor.
Cumhurbaşkanlığı sözcüsü, İbrahim Kalın'ın ucundan verdiği bilginin perde arkasında ne yattığına gelince... Saray üst düzey kaynaklarından ulaştığım bilgilere göre, R.Erdoğan, Esad ile doğrudan görüşmemekte direniyor. Nedeni ise şöyle açıklanıyor; "Erdoğan kendisine bu teklifi getirenlere, 'Esad ile kesinlikle görüşmem. Görüşmeyi kabul edersem bunu tabanıma anlatamam. Aldatıldım diyerek izah edemem. Zafiyet gösteremem. Bunu tabanım asla kabul etmez. Esad'ın gitmesi uzak bir ihtimal değil' diyor."
Bunun da bir ön nedeni var... Ankara'daki devlet koridorlarından edindiğim bilgi; kapı arkası görüşmeler sırasında Şam rejimi yetkililer de Esad'ın Erdoğan gibi direnç gösterdiğine dikkat çekiyor. Esad da, "Bana 'katil' diyen Erdoğan ile doğrudan görüşmem" diyerek tepki koyuyormuş.
İki ülke rejimleri farklı farklı görünüyor ama...
***
Irak'a Marshall yardımı hakkında dün kaleme aldığımız yazıya bugün de yeni bilgiler ekleyelim. Amerikan kaynakları ile yaptığım görüşmelerden edindiğim izlenimlerle... ABD tarafı, Türkiye'ye Fırat'ın doğusunda PKK/YPG varlığını kabul ettirdiğine kesin bir gözle bakıyor. Anlayacağınız, zaman kazanan ABD, Irak'ın kuzeyindeki sözde Kürt devleti gibi Suriye'de işleri yoluna koymuş havasında. Konuşmaların satır aralarından çapulcu başı Barzani'ye "referandumun zamanı değildi" diye neden kızdıkları da ortaya çıkıyor. Hafızam beni yanıltmıyorsa Irak'ta seçimler bu Mayıs ayı içerisinde yapılacak. ABD tarafı, Abadi'nin seçimleri kazanarak tekrar iş başına gelmesini istiyor ve işlerin bundan sonra daha kolay yoluna gireceğine, aynı zamanda bölgede İran'ın etkisinin bu şekilde kırılacağına inanıyor. Barzani'nin aceleciliğine bu yüzden kızıyor. Yoksa, Kuzey Irak'taki sözde Kürt devletinden vazgeçmiş değiller. Irak'a yardım planını da buna göre ayarlıyorlar. Aynı Suriye'ye planladıkları Marshall yardımı gibi Suriye topraklarında Fırat'ın doğusunda kurdurmayı düşündükleri sözde Kürt devleti için de kesenin ağzını açmış durumdalar. Öğrendiğime göre, ilk etapta zamana yayılmak üzere yüz milyar doları gözden çıkarmışlar. Bunu da ABD'li şirketler üzerinden havale etmeyi düşünüyorlar. O şirketlerle de görüşmeler yapılmış ve "bölgedeki Kürt ortaklarınızı da tespit edin" denilmiş.
Türkiye giderek daha da karmaşıklaşan Suriye ve Irak denklemi içinde boğuluyor!.. Ancak müjdeli bir haberim var; Google'ı bulan Abdülhamid'den sonra, Facebook, Whatsapp, Instagram ve Twitter'ı bulan Osmanlı Padişahlarını da açıklayana büyük ödül verilecek. Siz, en iyisi mi buna kafa yorun. Sizlere kolay gelsin!..
Son not; İttifak yasası tamam... AKP, baskın seçim için aday listelerinin hazırlıklarına başladı. Söylenen o ki; hali hazırdaki AKP grubunun önemli bir bölümü çizik yiyecek...