Türkiye Yayıncılar Birliği, 2022 Yılı Türkiye Kitap Pazarı Raporu’nu yayımlandı. Yayıncılar Birliği hazırladığı raporda, Türkiye’nin kitap üretiminde 7 yıl gerilediğini vurgularken, 2015 yılının rakamlarına geri dönüldüğünü açıkladı. Ücretsiz yardımcı kaynak dağıtma uygulamasına da dikkat çekilen raporda Millî Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) Türkiye’nin en büyük yayıncısı konumuna geldiği ortaya koyuldu.
Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk, maliyet artışı ve kağıt krizinin sektörü daralmaya ve üretimi azaltmaya zorladığını dile getirdi.
MALİYETLER VE KAĞIT KRİZİ SEKTÖRÜ DARALTTI
Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk, “2022 yılını değerlendirdiğimizde, kâğıt fiyatlarının Türk lirası bazında yüzde 300 arttığını gördük. Bütün ithal ürünlerin ve malzemelerin de fiyat artışıyla beraber yayınevleri, kendi yayın planlarını gözden geçirerek bazı planlarını daralttılar, azalttılar. Tabi bununla beraber aynı zamanda satışlarda da bir gerileme oldu” dedi.
Kocatürk şunları söyledi:
“GEÇMİŞTE TÜRKİYE’NİN KÂĞIT FABRİKALARI VARDI…”
Kâğıt krizinin şöyle bir noktası var. Bizim çağrılarımızdan da bir tanesidir. Geçmişte Türkiye’nin kâğıt fabrikaları vardı. Bu kâğıt fabrikaları, teknoloji olarak geri olduğu söylenerek özelleştirildi ama özelleştirilen fabrikalardan 3 tanesi kâğıt üretir hale geldi. Ve hatta onlardan da şu anda sadece bir tanesi Balıkesir Kâğıt Fabrikası, kâğıt üretiyor. Dalaman Kâğıt Fabrikası da yeni yeni üretmeye başladı. Ama örneğin Dalaman’daki fabrika daha çok fotokopi kâğıdı üretiyor ve bu içeride üretilen kağıt miktarı, Türkiye’nin ihtiyacı olan kâğıdın yüzde 1-2’sidir. Kâğıt fabrikalarının kapanmış olması, aslında bize kâğıdın stratejik bir ürün olarak ne kadar önemli olduğunu da gösterdi.
“KAPATILAN KÂĞIT FABRİKALARININ MAKİNALARI HURDA FİYATINA SATILDI”
Kâğıt fabrikaları, bir özelleştirme furyası ve modasıyla kapatıldı. Kapatılan kâğıt fabrikalarının makinaları hurda fiyatına satıldı. Fabrikaların arazileri, üç otuz paraya satıldı. Sonradan o arazilere, katma değer yaratılmış olan yeni binalar yapıldı. Dolayısıyla bu kâğıt krizlerini yaşamamak için, kâğıt fabrikalarının ve kâğıt endüstrisinin devletin teşvikiyle özel sektör tarafından tekrar kurulması gerektiğini söylüyoruz. Devletin daha çok ambalaj kâğıdı üzerine çalışması var. Ege’de, Ödemiş ya da Nazilli’de ambalaj fabrikası kuruldu. Bu konuyla ilgili geçmiş dönemde, Sanayi ve Ticaret Bakanı’yla yaptığım görüşmelerde devlet tarafından teşvik edilerek özel sektörün kâğıt fabrikası açmasının gündemlerinde olduğu söylendi ama ne yazık ki herhangi bir gelişme olmadı.”
“YARDIMCI KAYNAK KİTAPLARI BELKİ DE BİR SEÇİM YATIRIMI OLARAK ÜCRETSİZ DAĞITILMAYA BAŞLANDI”
Kocatürk, MEB’in ücretsiz yardımcı kaynak dağıtımının sektördeki daralma ve üzerindeki etkisini ve uygulamanın işlevselliğine ilişkin şunları söyledi:
“Bildiğiniz gibi, ders kitapları ücretsiz dağıtılıyordu. Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), 2021’de yardımcı kaynak kitapları dağıtmaya başladı. Bundan 4-5 yıl önce MEB, yardımcı kaynak kitaplara ihtiyaç olmadığını ders kitaplarının zaten eğitime yeteri kadar destek verebileceğini söylüyordu. MEB okullarına çocukların okuma kültürünün geliştirilmesiyle ilgili hikâye kitaplarının sokulması bile engellenirken, yardımcı kaynak kitapları belki de bir seçim yatırımı olarak ücretsiz dağıtılmaya başlandı. Yardımcı kaynak kitap, geçmişte öğretmenin seçeceği bir ihtiyaca göre yayıncılardan ve kitabevlerinden temin edilirdi. Her öğrencinin aynı ihtiyacı olduğunu düşünerek basılmış olan yardımcı kaynak kitapların ne kadar fayda sağladığını ne MEB ne öğretmenler ölçebiliyor.
“MEB, PAZARIN LİDER YAYINCISI HALİNE GELDİ”
Bu kitaplarının dağıtılmasının sektörde yarattığı şudur; eğitim yayıncılarının, kitabevlerinin satışları düştü ve kitabevleri yavaş yavaş kapanmaya başladı. MEB açıkladığımız gibi, yayıncılık sektörünün yüzde 29,5’inde yer alarak sektörün en büyük yayıncısı ve pazarın lider yayıncısı haline geldi. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey görülmedi ve görülmüyor. Bu da ülkenin diğer yayıncılarının pazarda ürettikleri kitaplara rakip kitap üreten bir devlet anlayışıyla yürüyor. Bunun ne kadar fayda sağlandığı da çok tartışılan bir nokta.
“DEVLETE DİYORUZ Kİ, ‘KİTAP KART’ PROJESİNİ HAYATA GEÇİRİN”
Evet bu yardımcı kaynaklara ihtiyacı olan yoksul insanlarımız var, biz burada itiraz etmiyoruz. Ama öğretmenin seçtiği kitabın okutulmasının şöyle bir faydası var: Öğretmen öğrencisinin hangi alanda, ne kadar, hangi kitaplara ihtiyacı olduğunu biliyor. Şimdi siz merkezi olarak tüm bu kitapları basıp gönderirseniz, gönderdiğiniz bu kitapların hiçbir anlamı kalmıyor. Çünkü o öğrencinin ihtiyacı yok. Biz burada devlete diyoruz ki, ‘Kitap Kart’ diye bir projemiz var. Siz Kitap Kart’ın içine buraya harcayacağınız rakamı öğrencilerin harcayabileceği şekilde koyun, öğrenci gitsin kitabevinden öğretmeninin kendisine söylediği kitabı Kitap Kart’ın içindeki parayla satın alsın. Sizin merkezi olarak gönderdiğiniz kitabın ne kadar faydası olduğu ortada ve yoksul çocukların da bundan faydalanamadığını sınav sonuçlarına baktığımızda görüyoruz. Sınav sonuçlarından çıkan şu ki, daha çok özel okullarda okuyan çocuklar başarılı. Çünkü oralarda, her türlü yardımcı kaynağın ve temel ders kitaplarının sınırsız şekilde öğrenciye ulaştırıldığını ve o kaynaklarla eğitim gördüklerini biliyoruz. (ANKA)