Erdoğan Yenişafak okumuyor mu?

Yazı başlığımız, “MİT Erdoğan’a bilgi vermiyor mu?” yahut, “Başbakan MİT’ten aldığı bilgileri niçin değerlendirmiyor?” da olabilirdi. Hatta, “Bu ülkede Milli Güvenlik Kurulu yok mu?” diye de sorabilirdik.
Mesele şu.
Yenişafak yazarı İbrahim Karagül 10 Nisan 2008 tarihli yazısında diyor ki:
“1996 yılında Aydınlık dergisinde yayınlanan ve kendisine ait olduğu iddia edilen bir söyleşide, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis’in CIA tarafından öldürüldüğü, Genelkurmay’ın da bundan haberdar olduğu öne sürülüyor. Ona göre Genelkurmay soruşturmayı bilerek saptırdı. (..) CIA ajanları tarafından Barzani, Talabani ve PKK’ya yapılan silah sevkıyatının önüne geçti. (..) Gıda konteynırları içinde gönderilen silahları ilk kez o buldu. O silahlar daha sonra Güneydoğu’da PKK’lılardan çıktı.’”
Ve devam ediyor Karagül:
“Burada dikkat çekici bir başka şey var: Uzunca bir süredir, Kuzey Irak’taki gruplara ve tabii ki PKK’ya verilen silahları, İsrail’den bölgeye yapılan sevkıyatı, çok özel birimlerden bazı kişilerin CIA ve Mossad’la birlikte sevkıyatı yönetmesini, füzeler ve patlayıcıların bir kısmının Türkiye’de belirli yerlere gönderilmesini, karanlık bir trafiğin devletin belli birimlerince bilinmesine rağmen devam etmesini ısrarla hatırlatıyorum.”

Karagül, Bitlis’in engel olduğu sevkıyatların bugün açıkça yapıldığını ama kimsenin önemsemediğinin altını çiziyor. “O dönemde tek yönlü bir trafik vardı. Şimdi çok yönlü, Türkiye içlerine kadar uzanan bir trafik var. O dönemde PKK’ya silah veriliyordu. Şimdi Türkiye’ye de getiriliyor. O dönemde sadece belli istihbarat örgütleri belli amaçlar için yapıyordu. Şimdi farklı güçler farklı amaçlar için yapıyor” diye, adeta çığlık atıyor.

İşte biz de bu yüzden Sayın Erdoğan’ın Yenişafak okuyup okumadığını merak ediyoruz. Ve biz işte bu yüzden herhalde Karagül’ün bildiklerinden MİT’in de haberi vardır ve Başbakana mesele açılmıştır diye düşünüyor ve işte bu yüzden, “Başbakan mı MİT’i dinlemiyor, yoksa MİT mi başbakanı bilgilendirmiyor?” diye endişeye kapılıyoruz. Ve soruyoruz, “Türkiye’de bir MGK yok mu? Bu konular MGK’da konuşulmuyor mu?” diye sormak zorunda kalıyoruz.

Dikkat buyurunuz, bu satırlar iktidarın desteklediği ve iktidarı destekleyen bir gazetede çıkıyor. Allah’ı var Karagül benzer endişeleri defalarca Türk kamuoyu ile paylaştı, elde ettiği bilgiler bıçağın kemiğe dayanmış olduğunu gösteriyor ki, şu günlerde yeniden tekrarlamak durumunda kaldı.

Karagül, Eşref Bitlis döneminde silah sevkıyatlarının belli amaçlar için belli istihbarat örgütleri tarafından yapıldığını, şimdi ise farklı güçler tarafından farklı amaçlar için bir silah trafiği odağı haline geldiğini söylüyor ya, biz de, “Acaba bugün o farklı amaçlardan biri de, Barzani’nin Türkiye içersinde hedeflediği operasyonlar” olamaz mı diye sormadan edemiyoruz.
Tabii biz bu soruyu şairane ilhamlarımızdan üretiyor değiliz. Bizi böyle düşünmeye sevk eden onlarca sebepten biri de “PKK’nın Mardin sorumlusu AA”nın itirafları:

“PKK suikastlar için 1 ton patlayıcı satın aldı. Sığındığım yakınım beni IKDP’nin istihbarat birimine götürdü. Bu birim vasıtasıyla Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Merkezi’nin (UNESCO) Dohuk’ta bulunan temsilciliğinden bana mülteci formu düzenletildi. (...) PKK, IKDP’nin istihbarat birimiyle işbirliği içerisinde. IKDP, Türkiye’deki cephaneliklerin yerini göstermem için bana baskı yaptı.(..) Barzani kendi istihbarat teşkilatını kurarak Türk ajanları üzerinden istihbarat faaliyetleri yürütüyor.”

Özetle PKK, Barzani ve Birleşmiş Milletler ile Türkiye’deki Barzaniciler el ele.
Tabii bütün bu birliktelikler CIA ve Mossad’sız olmaz, olamaz.
Karagül’ün sesi de belki de bu Barzaniciler yüzünden AKP doruklarından duyulmuyor, çünkü onlar, iddialara göre iktidara Karagül’den çok daha yakınlar...

Yazarın Diğer Yazıları