Erdoğan: Trump ile aramızı bozmaya çalışıyorlar

Erdoğan: Trump ile aramızı bozmaya çalışıyorlar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD ziyareti dönüşünde yaptığı açıklamada, ABD Başkanı Donald Trump'ın Türkiye-ABD ilişkileri için samimi bir şekilde çalıştığını savunarak, "Trump ile aramızı bozmaya çalışan çevreler var" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD ziyareti dönüşü gazetecilere yaptığı açıklamalarda dikkat çeken ifadeler kullandı. Ziyaret öncesinde ABD yönetimine sert sözlerle yüklenen Erdoğan, ziyaret sonrasında ABD Başkanı Trump'ın hakaret içeren sözlerle dolu mektubunu görmezden gelerek, 'Trump ile aramızı bozmaya çalışan çevreler var' dedi.

Erdoğan dönüş yolunda şu açıklamalarda bulundu:

ABD ziyaretindeki görüşmelerimizde Suriye’deki gelişmeler, ABD ile vardığımız 17 Ekim mutabakatı, PKK/YPG terör unsurlarının bölgeden tamamen çıkartılması, DEAŞ’la mücadele, DEAŞ’lı tutukluların durumu, siyasi sürecin ilerletilmesi, güvenli bölgenin kurulması, S400, Patriot ve F35 programı, NATO’daki dayanışmamız, 3-4 Aralık’ta Londra’da yapılacak olan NATO Liderler Zirvesi ve genel olarak terörle mücadele konuları üzerinde yoğunlaştık. FETÖ konusunu da ayrıca konuştuk. Tabi ABD’deki siyasi ortamı da ele aldık.

TRUMP SAMİMİ BİR ÇABA İÇERİSİNDE

Bu sorunların karşılıklı saygı ve milli çıkarlar temelinde çözümü için Sayın Trump’ın samimi bir çaba içinde olduğunu söyleyebilirim. Trump’a karşı olan çevrelerin ilişkilerimizin bozulması için yoğun bir çaba içinde olduğunu da ifade etmemde fayda var. 1915 olaylarıyla ilgili tasarının bir yaptırım yasasıyla birlikte Temsilciler Meclisi’nden geçirilmesinin temel sebebi de zaten bu. Özellikle Ermeni meselesi ve 1915 olaylarıyla ilgili olarak hem Sayın Trump’a hem Beyaz Saray’da buluştuğumuz senatörlere detaylı bilgi verdim ve tarihi hadiselerin siyasileştirilmesinin büyük bir hata olduğunu kendilerine anlattım. Sayın Trump’ın Oval Ofis’e davet ettiği beş senatöre Suriye’deki durumu, YPG’nin bir terör örgütü olduğunu ve S400 konusunu anlatma imkanımız oldu.

PATRİOTLARI ALMAYA HAZIR OLDUĞUMUZU SÖYLEDİM

Patriotları almaya hazır olduğumuzu Sayın Trump’a söyledim. F35 programının müşterisi değil ortağı olduğumuzu da kendilerine hatırlattım. Biz NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahibiz. Amerika ile de güçlü ilişkilerimiz var. Fakat savunma kaynaklarımızı çeşitlendirmek de ulusal çıkarlarımızın ve egemenlik haklarımızın bir gereğidir. “S400’ü de savunma sistemlerimizin içerisinde önemsiyoruz. Uygun şartlarda verecekseniz biz Partiotları da alabiliriz” dedik. “Patriotları alırken S400’ü tamamen kaldırma teklifini biz egemenlik haklarımız üzerinde bir tasarruf olarak görüyoruz ve kesinlikle doğru bulmuyoruz. Aynı şeyi Yunanistan için bugüne kadar hiç söylemediniz. Şu anda Yunanistan’da S300 var. Orası için hiç böyle bir ses çıkmadı. Orası için böyle bir adım atmıyorsunuz.” dedik. Dolayısıyla bu konudaki tavrı biz, özellikle egemenlik haklarımız üzerinde bir tasarruf olarak görüyoruz.

Bu kadar ısrarı görünce S400 meselesinin çözümü için dedik ki “Gelin bizim tarafta İbrahim Bey, öbür tarafta ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı O'Brien birlikte NATO’nun koordinatörlüğünde savunma bakanlıklarımızı da devreye sokmak suretiyle bir çalışma başlatalım ve bu çalışmanın neticesinde durumu görelim.” Çünkü diyorlar ki “S400 F35’le koordineli bir savunma sistemi değil.”

HALKBANK MESELESİNİ ELE ALDIK

Zaten F35’i vermiyorsun ki. Bu da ayrı bir olay. 2 milyar 400 milyon dolar bir total fiyatı var. Biz şu ana kadar 1 milyar 400 milyon dolarını ödemişiz ve siz bize daha bir tane F35 vermiş değilsiniz. Hep söylediğimiz şey şu; biz müşteri değil ortağız. Şu anda bu görevlendirmeyi yaptık. Temennim odur ki çalışmalar sonunda olumlu bir netice alırız. Fakat ben burada da yine Trump’ı çok daha olumlu gördüm. Yaklaşımlarında daha yapıcı gördüm. Heyetler arası görüşmede ise özellikle 100 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefine nasıl ulaşacağımızı, Halkbank meselesini ve karşılıklı yatırımların teşvik edilmesi konularını da ele aldık.

Amerika’da ülkemiz aleyhine oluşturulan siyasi iklimin hangi saiklerle yapıldığını ve arkasında kimler olduğunu biliyoruz. Dezenformasyon faaliyetlerine karşı haklı tezlerimizi her platformda anlatmaya devam edeceğiz. Bu hususlar dikkate alındığında ziyaretimizin genel manada olumlu geçtiğini söyleyebilirim. Görüş ayrılıklarını aşmanın yolu, doğru bilgiye dayalı sağlıklı diyalogdur. Bu alandaki çalışmalarımıza da ara vermeden devam edeceğiz.

(TERÖRLE MÜCADELE KİTAPÇIĞI SORUSU)

FETÖ’nün burada (ABD) yaptıklarıyla ilgili ayrıntılı bir kitabı bütün o senatörlere verdik. Döner dönmez senatörlerin tamamına bir set olarak bunların tamamını göndereceğiz ve büyükelçilik vasıtasıyla bunları kendilerine dağıtacağız. Bu videoyu izledikten sonraki tavırlarında, bana göre en önemli hava Sayın Başkan’da oldu. O bayağı etkilendi. Diğerleri de zaten Abdi Şahin olayına farklı baktıkları için onu hala sahiplenmeye çalışıyorlar ve en önemlisi de olaya hala “Türkiye Kürtlere karşıymış” gibi bakıyorlar. Benim parlamentomda 50 tane Kürt milletvekilim var. Olaya bir de buradan bakın.

Biz Güneydoğu başta olmak üzere bölgelerin şehircilik anlayışını değiştirdik. Alt yapısıyla, üst yapısıyla buraya bizim iktidar dönemimizde yapılan yatırımı, geçmişten bugüne hiçbir hükümet yapmamıştır. Örneğin Diyarbakır’ın hali bundan 15-20 sene önce neydi, bizim dönemizde ne oldu? Özellikle terör örgütünü def ettikten sonra yaptıklarımızla aynı şekilde Şırnak nereden nereye geldi. Van’a bizim iktidarımız döneminde yapılan yatırım bedeli 26 milyar liradır. TOKİ vasıtasıyla yaptığımız konutlarla bütün buraların havasını, çehresini değiştirdik. Kendilerine de söyledim; “Bir gezin oraları. Kürtlere yönelik olumsuz bir yaklaşım var mı yerinde görün. Görmeden kalkıp terör örgütü mensuplarına ‘bunlar Kürt’ diyorsunuz. Böylece Kürtlere de saygısızlık yapıyorsunuz.”

(TERÖRİST MAZLUM KOBANİ)

SORU: Terörist Mazlum Kobani ile ilgili bir de CIA belgesinden bahsettiniz. Bu ilk defa açıkladığınız bir şeydi? O belgenin içeriği neydi, ona nasıl tepki gösterdiler?

Tabi bu gizli bir belge. CIA Ferit Abdi Şahin’in nasıl bir terörist olduğunu belge ile bizim istihbarat teşkilatımıza gönderdi. Biz de “Buyurun, biz söylemiyoruz, CIA sizin istihbarat teşkilatınız, size onun evrakını veriyoruz” dedik.

SORU: FETÖ’nün ABD tarafından himaye edilmesine son verilmesi konusunda eskiye nazaran farklı bir tutum söz konusu mu, bir değişiklik gözlemlediniz mi?

5 senatöre ve kendisine bu konuyu izah ettim. Zaten basın toplantısında da bütün dünyanın gözü önünde söyledim. Ama şu an itibarıyla hala bizim beklediğimiz noktada değiller. Söylediklerinde elle tutulur bir şey yok. Biz şimdi yine bütün adli deliller ile dosyaları kendilerine verdik. Adalet bakanlıkları arasındaki görüşmeler hala devam ediyor, edecek. Yılmadan usanmadan takip edeceğiz.

SORU: Senatörler ile görüşme nasıl geçti? İkna oldular mı?

Her şeyden önce şunu söylemem lazım; Sayın Trump bana göre çok farklı. Senatörlerin ön kabulleri var. Senatörlerin gelmesi teklifini Trump kendisi yaptı. Onları benim ikna etmemi ve dolayısıyla kendisi de rahatlamak istedi. Fakat işin enteresan yanı şu; ben dedim ki “Sayın Başkan uygun bulursanız ben Kongre’ye hitap edeyim. Kongrede bunu bir konuşalım ki işin aslı nedir, bunu bizzat bizden duysunlar, görsünler. Böyle çok daha isabetli olur.” Sayın Trump “Bu işi geniş bir basın toplantısı ile yapalım. Soru cevaplarla ulaşmak istediğimiz yere ulaşırız. Şimdilik Senato’dan bir grubu alalım. Onlarla konuşmamızda fayda var.” dedi. Buraya öyle geldik.

SORU: Bu ziyarette malum mektubu iade ettiğinizi söylediniz. Tepkileri ne oldu?

Tepkileri olmadı. Böyle bir teröristle ABD Başkanı’nın görüşme yapmasını ben yadırgıyorum. Bunu basın toplantısında söylediğime göre ikili toplantıda hayli hayli söyledim. ABD gibi bir ülkenin başkanı böyle bir teröristle nasıl görüşür? Biz bu şekilde uluslararası terörle mücadeleyi nasıl yürüteceğiz? Bir terörist önemli bir devletin başı ile görüşebiliyorsa ve arabuluculuk için de böyle bir terörist teklif edilebiliyorsa bu işin suyu çıkmış demektir. Bu şekilde bir yere varmak mümkün değil. Yani terörü akladılar pakladılar. Tabi Kılıçdaroğlu’na da mektup iade edildi diye bir haber vermek lazım.

SORU: ABD'nin silah verdiği PKK-PYD'nin dışına çekilmesi istenen 32 kilometre hat sonunda PKK-PYD ilişkisi bu hattın ötesinde devam ederse Türkiye’nin stratejisi nasıl olur?

Sayın Trump ve senatörlerle konuşurken kendilerine de söyledim; burada en önemli konu 20 mil yani 32 kilometre derinlik. Sayın Trump 444 km genişlik olarak kendisi söyledi bunu. Biz şu anda Tel Abyad ile Resulayn arası 120 kilometreyi kontrol altına aldık. Tabi derinlikle birlikte alan 4 bin kilometrekarenin üzerinde. “Güvenli bölge teklifini biz Obama’ya yapmıştık. Sizin döneminizde de yaptık. Gelin şimdi şu güvenli bölgeyi halledelim.” dedik. Trump buna yanaştı,“Bunu Avrupa ülkelerine de söyledim” dedi.

Allah nasip ederse 3-4 Aralık NATO Liderler Toplantısı’nda da ben güvenli bölge konusunu gündeme getireceğim. Orada güvenli bölge konusunu gündeme getirdiğimizde NATO ülkelerinin tavrı ne olacak göreceğiz. Bu iş lafla olmuyor. Türkiye olarak biz zaten şu ana kadar yapacağımızı yaptık, yapıyoruz. NATO Zirvesi’nde olumlu yaklaşımlar alabilir ve en azından bir uluslararası donörler ya da NATO ülkeleri donörler toplantısından bir şeyler çıkartabilirsek, zaten bunun plan proje çalışmasını yaptık. İlk etapta kuzeyde bir barış koridoruyla ilgili adımları atabiliriz. Barış koridorunda biz konutlar, sağlık merkezleri, okullar ve kamu binaları inşa ettiğimiz anda buranın havası zaten değişecek.

“Demografik yapıyı mı değiştiriyorsunuz?” diyorlar. Bunun demografik yapıyla ne ilgisi var? Orada oturanlar varsa biz zaten onları direkt kendi yerlerine taşırız. Kim bunlar? Suriyeliler. Oraya onlar gelip oturacak. Diyorlar ki “Siz İdlib’dekileri mi oraya getireceksiniz?” İdlib’deki ile bunun alakası yok ki. Şu anda bizim derdimiz Türkiye’de olanları bir an önce kendi topraklarına kavuşturmak. Gayretimiz bunun için. Yapacağımız iş bu. Bu bizi biraz rahatlatacak. Biz şu anda çadır kentleri neredeyse tamamen kaldırdık. Konteyner kentler var bir de. Bunun dışında şehirlere yayıldılar. Mesela Trump dedi ki “Bunları vatandaş olarak alamaz mısınız?” Dedik ki “Biz zaten şu anda seçici olarak alıyoruz. Bunların içinde doktoru var, mühendisi var, avukatı var, öğretmeni var, ebeler var. Bunlar şehirlerde kendileri yerleşiyorlar. Biz bunları zaten vatandaş yapıyoruz. Fakat bir de bunların dışında çok çok zor durumda olup, kötü şartlarda yaşayanlar da var. Biz istiyoruz ki bunları da buralardan kurtaralım ve onlar da kendi topraklarında çok daha huzur içinde yaşama imkanı bulsunlar. Trump “Bu konuda ben Avrupa ülkelerine gerekli çağrıyı yaptım” diyor. Kendisi “Biz şu kadar veririz” demedi ama ben zorlayacağım.

SORU: Görüşmenin en önemli maddelerinden bir tanesiydi; Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada Trump’ın ifadesine yer verildi. “Senatörlerle görüşüyoruz, bu sorunu çözebileceğimi düşünüyorum” dedi. Yine açıklamada “Diğer konularda ilerlenebilmesi için S400 konusundaki sorunlar çözülmeli” ifadesi kullanıldı. “F35’lerde müşteri değil ortağız” dediniz. Bu konuda son nokta nedir? Bir de S400’lerin aktive edilmemesi gündeme gelebilir mi?

Bu fakiri biraz tanıyorsunuz. Milletimizi tanıyorsunuz. Dolayısıyla biz kendilerine çok açık söyledik, arkadaşlarımız da söyledi. Bizim şu anda Rusya ile de ikili ilişkilerimiz var. Bu ilişkimizi bozamayız. Ki bunun içinde stratejik ilişkimiz var. Nedir bu stratejik ilişki? Doğalgaz meselesi. Benim bizzat Sayın Trump’a da söylediğim gibi, Dışişleri Bakanımız Mevlüt Bey muhatabı Pompeo’ya söyledi, Hazine ve Maliye Bakanımız Berat Bey muhatabına söyledi, İbrahim Bey muhatabına söyledi. Biz de etraflıca bir markaja alıyoruz. Bizim şimdi Türk Akımı’nı hesaba katmama şansımız var mı? “Hakkınızdır devam edin ama S400’lerin üzerinden de traktörle geçin” gibi laf ediyorlar. Dedik ki böyle bir şeyi yapmak bir defa mümkün değil. Bizim stratejik anlamda bu ürünlerle alakalı bu tür ilişkimizi bir kenara atamayız. Şu anda turizmde Rusya bütün ülkeleri geçti ve bu noktada bir numaralı ortağımız. Bize geçen yıl Rusya’dan 6,5 milyon turist geldi. Bu yıl belki daha da artacak. Diğer ürünlerde ciddi manada bizim ortağımız durumunda. Ticaret hacmimiz 30 milyar dolara doğru gidiyor. Geçen yıl 25 milyar doları yakalamıştık. Bu yıl daha ileri götürmeyi hedefliyoruz. Putin zaten bu konuda kararlı olduğunu ortaya koyuyor. Şimdi böyle bir konumdayken bizim kalkıp S400’ü bırakıp tamamen Patriot’a yönelmemiz gibi bir şey olamaz. “Ama biz Partiot’u da alalım” dedik. Ama S400’ü de alacağız. Çünkü bizim çok yönlü bir savunma sistemini kurma anlayışımız var. Silahlı Kuvvetler olarak kendi programımızı böyle belirledik. Yani elimizde o da olacak, o da olacak.

İhtiyacımız var mı peki?

Bu bizi daha güçlü kılar, düşmanımızı da muarızımızı da ürkütür, caydırır. Mesela, isim vermeyeceğim bir tanesi dedi ki “Rusya mı size düşman ABD mi?” Yani bunlar bu şekilde siyasetçi. Böyle bir siyaset anlayışı olur mu? Ben de tabi burada sadece bir şey söyledim, “Ben düşman oluşturmak istemiyorum” dedim. Amerika da Rusya da benim dostum olsun istiyorum. Bizim gayretlerimiz bunun için. Adımlarımızı da buna göre atıyoruz. Tabi bu da onları biraz rahatsız ediyor. Bizim ağzımızdan illa öyle bir şey koparmak istiyorlar. Şu anda bir taraftan her şeyi kazan-kazan esasına göre bizim üzerimize bina edeceğini söyleyeceksin, bir taraftan da “o mu düşman ben mi düşman” diye soracaksın. Böyle bir şey olamaz. Bu siyaset bitti artık.

Öbür taraftan da petrol falan diyeceksin. Biz dedik ki bizim Suriye’nin petrolünde gözümüz yok. Ama sizin var? Mefhumu muhalifinden denir ya... Zaten orayı paylaşanlar paylaşmış. Kamışlı malum, Deyrizor malum. Bazen gülüyorlar, bazen farklı bir yere doğru savruluyorlar.

SORU: Suriye’nin yeniden inşası için bu petrol gelirinin kullanılması teklif edilebilir mi?

Benim şu anda hafıza kaydımda o var. Amerika’ya ve Rusya’ya gerekirse bizim onu teklif etmemiz lazım. Tabi bir de şu var; gerek Deyrizor’un gerekse Kamışlı’nın petrolünün kalitesi çok düşük. Oralarda kaliteli bir petrol yok. Tabi Deyrizor petrollerini daha çok PYD-YPG alıyor, rejime satıyor ve buradan mali noktadaki imkanlarını elde ediyor.

GRAHAM LİNDSEY DERSİNİ ALDI

SORU: Beyaz Saray’a çağrılan senatörlerden biri Lindsay Graham idi. Türkiye’ye gelmişti, birlikte klasik müzik konseri dinlemiştiniz. Türkiye dostu açıklamalar yapıyordu. Sonra bir anda tuhaf bir dönüş yaptı ve adeta Türkiye karşıtı cephenin sözcülerinden biri haline geldi. Görüşmede bu çelişkiyi kendisine hatırlatıp nedenini sordunuz mu?

Ben kendisine gerekenleri söyledim. Bugün dersini aldı.

SORU: S400 meselesinin çözümü için ABD ile oluşturulması planlanan koordinasyon çalışmasının muhtevası nedir?

S400’ü alıyoruz. Bir parti kaldı sadece. Onlarla görüşülecek olan işin teknik, teknolojik boyutu. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg bu konuda ne diyor? “NATO üyesi ortaklarımızın hangi silahı alacağının ya da almayacağının kararını biz vermeyiz. Bu kendi takdirleridir” diyor. Kayıtlarımızda bunlar var. Onlar da hiçbir şey diyemediler. Tabi İbrahim Bey’in O’Brien ile yapacağı görüşme ve Savunma Bakanlığından katılacak arkadaşların yapacakları görüşmeler neticesinde bizim geleceğimiz yer bundan daha farklı olmayacak. Yine budur. Kaldı ki en sıkı bağlayıcı husus şudur; bizim bu noktada Rusya ile stratejik bazı çalışmalarımız var. Rusya’dan yılda 20-25 milyar metreküp doğalgaz alıyoruz. Şimdi tabi yeni bir şey başlıyor. Avrupa bu hattan bizden doğalgaz çekecek. Putin orada da çok mert bir davranış yaptı. “Türkiye kime olur verirse biz de ona veririz” diyor. Ayrıca geçiş için Türkiye’nin ayrı bir ücret alma şansı var. Bir taraftan Türk Akımı, öbür taraftan da TANAP geliyor şimdi. Doğalgaz Avrupa’nın pek çok ülkesine giderken biz stratejik bir önem kazanıyoruz. Ben şimdi Patriot sebebiyle S400’ü bırakamam ki… Sen bana Partiot vereceksen ver. Yunanistan’a aynı şeyi söyleyebiliyor musun? Söyleyemiyorsun. Peki Türkiye’ye niye bunu söylüyorsun? Orada S300 var. Hadi ona da sat Partiot. Bizim elimizdeki donelerimiz güçlü. Adımlarımızı da ona göre atıyoruz, atacağız.

İlgili Haberler