Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Bugün ve yarın Sudan'ı ziyaret edeceğiz. Güçlü kültürel ve tarihi bağlara sahip olduğumuz dost ve kardeş bir ülke. 15 Temmuz'un hemen ardından bize en anlamlı gelen destekleri verdiler. O gece hem dua ettiler hem de birçok kentte başta Hartum olmak üzere eylemler yaptılar.
Cumhurbaşkanlığı düzeyinde ilk ziyeret olması nedeniyle ayrıca anlamlı. İkili işbirliğimizi ve gündemdeki konuları ele alacağız. Sudan'la Yüksek Düzeyli Konsey oluşturmak için adım atacağız.
Afrika turunun 2. ayağında ise Çad'ı günübirlik bir ziyaret edeceğiz. Yine Çad'a cumhurbaşkanı düzeyinde ilk ziyaret. Ardından Tunus'a geçeceğiz. Tunus Cumhurbaşkanı ile gündemimizdeki konuları,geleceğe yönelik atılacak adımları konuşacağız.
'BU KATİL SÜRÜLERİNİ AFRİKA'DA BARINDIRMAMAKTA KARARLIYIZ'
2005'ten itibaren Afrika kıtasıyla ilişkimiz güçleniyor. Somali'den Senegal'e Cezayir'den Mozambik'e Türk müteşebbisler birçok işe imza attı. Bu ziyaretlerle iş adamlarımızın önünü açıyor, kazan-kazan noktasında ilişkimizi güçlendiriyoruz. Aynı zamanda FETÖ konusunda uyarıyoruz. Hayır, eğitim, diyalog diyerek milleti kandıran FETO'cu alçaklar, Afrikalı kardeşlerimizin ihtiyaçları üzerinden de sömürü çarklarını özellikle döndürüyorlar. 15 Temmuz gecesi yaşananlar tüm dünyada bu örgütün gerçek yüzünü ifşa etti. Birçok Afrika ülkesi darbe teşebbüsünün hemen ardından hem FETÖ'cüleri sınır dışı etti hem de örgüte ait okulları Maarif Vakfımıza devretti. Gün geçtikçe bu sayının arttığını görüyoruz. Daha da artacağına inancım tamdır. Bu katil sürülerini Afrika kıtasında da barındırmamakta kararlıyız.
'TEMENNİ EDERİM Kİ TRUMP DA BİZİ ARASIN'
(ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak kabul etmesi) ABD'ye çağrımızı yaptık yapmaya devam ediyoruz. Temenni ederim ki Sayın Trump da bizi arasın.
Biz bu karar açıklanmadan önce bizi aramalarını beklemiştik. Çünkü dönem başkanıyız. Onun verdiği görevle de Trump bizle bunun istişaresini yapsaydı bu yanlışa düşülmezdi. Kendisini öyle veya böyle yine de tabii ki arayabiliriz ama şu anda bir verilmiş karar henüz yok.
Doğu Guta 400 bin sivilin yaşadığı bir yer. Onların ihtiyaçlarını Sayın Putin'le görüşerek, bu kişileri alıp tedavi ve bakımını yapmak istiyoruz. Rus yetkililerle görüşerek isihbarat, Kızılay, AFAD devreye girerek çalışmalarını yapacak.
'BÖYLE KRAVATLI, HAVALI ELBİSELERLE GELEMEYECEKLER'
(2 yeni KHK ile tek tip kıyafet uygulamasının getirilmesi) Burada zannediyorum şöyle bir şey anlaşılıyor, yani 'Cezaevine girdiği andan itibaren tek tip elbise'. Böyle bir şey yok. Bu sadece duruşmalara gelirken bu insanlar, bu tek tip elbiseleriyle, belirlendiği şekilde gelecek.
Yani öyle kravatlı, öyle çok havalı şekilde duruşmalara gelmeyecekler, tek tip elbiseyi giyecek, o şekilde gelecek. Bayanların giyim şekli çok daha farklı değerlendirilecek. Bu, aslında mağdurların, mazlumların bir talebidir de. Diyorlar ki 'Bunlar benim evladımı şehit etti, bunlar darbeci, böyle nasıl geliyorlar'. Aslında bu sese bir kulak vermedir. Bu sese kulak vermenin de bir adımıdır bu. Bu, Türkiye'nin kendine mahsus bir olay değil. Şu anda ABD bunu uyguluyor, dünyanın değişik yerlerinde bu uygulanıyor. Guantanamo'da tek tip elbise ile yaşam oluşturulmuştur.
Taşeron konusunda da Maliye ve Çalışma bakanımız çok çalıştı. Bizim de biraz burada gayretimiz oldu. Devletle ilgili olan birçok taşeron kurumunda mesala Çaykur filan burada mevsimlik işçi var. Mevsimlik işçi ile taşeron farklı konu. Bundan sonra aracı olmayacak. Cumhurbaşkanlığında taşeron vardı. Belediyelerde aynı şekilde artık taşeron filan kullanılmayacak. Temizlik işçileri mesela. İSTOÇ alacak başka taşerona vermeyecek. Çok daha huzurlu, rahat bir döneme girmiş olacağız.