Erdoğan ile Öcalan ikilisi
“Bu kadar cehl ile devlet nasıl olmaz berbad
Sadrı azam umuyor düşmeni candan imdad”
Başbakan’ın da stratejisini belirlerken ilham aldığı liberal kalem erbapları ile hükümet, var güçleriyle cellat başı Öcalan’ın ve terör örgütü PKK’nın imajını değiştirmeye çalışıyor. AKP hükümeti, ölüm oruçları sırasında Öcalan’ın liderliğini ve etkinliğini bilinçli olarak pekiştirmişti. Gelinen aşamada eli kanlı, bebek katili Öcalan’a şu sıfatlar verildi: “Dini bütün”, “Akil adam”, “Barış adamı” ve nihayet “Makul muhatap”.
Muhataplık o kadar çok sıradanlaştı ki Öcalan’ın statüsünü daha da yukarılara çekenler oldu. Ezgi Başaran şöyle yazmış: Erdoğan ve Öcalan’ı birlikte kast ederek “Bu safhada güçlü iki liderin masaya oturması ülkeyi karaya çıkaracaktır”.
Önceki şaşkın siyasiler “Kürt Gerçeğini” tanıdılar, Erdoğan’ın AKP’si ise bir adım öne geçti ve “Kürt Sorunu” nu tanıdı. Giderek sıra terör örgütü PKK’yı tanımaya geldi. Bunun için de PKK terör örgütünün imajını düzeltmek gerekiyordu. O da yapıldı. CHP’li Aygün, kendisini alı koyan ya da kaçıran (!) PKK’lılar için “iyi çocuklar” diyerek yolu açtı. Ardından Arınç ve güdümlü ekip “dağdaki PKK’lılar için ağlamayan insan değildir” diyerek imaj onarımı operasyonuna büyük katkı verdiler.
Nuray Mert, -Mümtaz’er Türköne’den önce davranarak- hedefi doğru koydu ve şöyle dedi: “PKK bir terör örgütü değil... Devletler kendilerine baş kaldıranları ‘terör’ diye tanımlar” açıklamasını yaptı.
Şu sıralarda PKK’nın, TSK’nın muadili bir “kurtuluş örgütü” olduğu vurgusu giderek yaygınlaştırılmaktadır. Bazı duayen (!) yazarlar artık, PKK’ya terör örgütü demiyor. PKK’lı militanlara da medyanın önemli bir kısmı artık, “gerilla” diyor. Uyguladığı vahşi ve acımasız kör şiddetle binlerce insanın kanına giren PKK, bir anda Murat Yetkin’in ifadesiyle “yasadışı örgüt” unvanıyla tarif edilmeye başlanmıştır.
AKP iktidarı, dikensiz gül bahçesi modeliyle hareket ettiği için bazı gazetelerin haber güdüsüyle yayınladığı ‘İmralı Tutanakları’na büyük tepki gösterdi. Hükümet, her şeyi gizli kapaklı bir biçimde yürütüyorken neden “Önder Apo’nun” ifade ettikleri yayınlanmıştı? Hükümet bunu hazmedemiyor. Hâlbuki sızan tutanaklardaki sözler, Başbakan Erdoğan’ın güvenilir muhatap gösterdiği Öcalan’a aitti. Başbakan Erdoğan, bu kadar güvendiği, önem verdiği ve bundan dolayı da devlete muhatap kıldığı adamın sözlerinin dışarıya sızmasından niye korkuyor? Hani Öcalan ile görüşmeler şeffaf bir biçimde yapılıyordu?
Demek ki Başbakan Erdoğan’ın, İmralı’daki terörist başıyla yaptırdığı görüşmelerin halka yansımasını istemediği tarafları var. Türk Milletinin kabul etmeyeceği şeylerin terörist başıyla görüşüldüğü ve halkın bunları bilmesinden hükümetin korktuğu anlaşılıyor!
Başbakan Erdoğan ve iktidar yetkilileri “PKK terör örgütü Türkiye’nin sınırlarının dışına çıkacak ve silah bırakacak. Bunun için Öcalan’la görüşülüyor”, diyerek kamuoyunu yanıltmıştır.
Yayınlanan tutanaklar iyi okunulduğunda Öcalan’ın, çekilmeden daha çok anayasayla ilgilendiği görülür. Öcalan, taktik çekilmeyi bir çok şarta bağlıyor ve çekilme olması halinde, çekilenlerin yerini dolduracak milislerin şimdiden hazırlandığı imasını yapıyor. Öcalan, terörü sona erdirmek değil, dayatmalarının kabul edilmemesi halinde “50 bin kişiyle” yapılacak bir “halk savaşı” ndan bahsediyor. İmralı’daki bebek katili Öcalan, “Tayyip Bey’in başkanlığını destekleriz” diyerek görüşmelerin Öcalan-Erdoğan ikilisinin geleceğine yönelik olarak gerçekleştiğini de söylemiş oluyor.
Terörist canilerle devleti, anayasayı ve milleti tartışmak iktidarı haysiyetsiz bir konuma düşürür. Bu duruma düşen iktidarlar için eskiler şöyle der: “Kendini haysiyetten ıskat eden bir hükümetin ıskatı, farz olur”.