Erdoğan, Bush'la neden gizli konuştu?
Bayaz Saray’daki randevunun toplam süresi 1.5 saat.
Bunun 1 saat 15 dakikalık bölümü Erdoğan’la Bush arasında yapılan baş başa görüşmede geçti.
Heyete kalan süre 15 dakika.
Türk tarafında 7 kişi vardı.
Bu 7 kişi, sadece isimlerini söylese bile bu süre ancak yeterdi.
O zaman sormak lazım, bu kalabalık heyet neden oluşturuldu?
İki lider heyeti güvenilmez buldu da mı kapıları kapattı?
Yoksa bu heyeti oluşturma amacı Türk kamuoyunu etkileyip, yönlendirmek için miydi?
Başbakan görüşme sonrasında hamd-ü senalar etti, lakin hamd’ın ne için olduğu hâlâ meçhul?
15 dakikalık heyetlerarası görüşme bölümünde hamd edecek bir şey yok.
Belli ki kast edilen 1.15 saatlik zaman dilimi.
Ne oldu, ne konuşuldu bu uzun zaman diliminde.
Sakın böyle şeyler, yani baş başa konuşmalar her görüşmede olur demeyin.
Ben benzerlerinden geçmişte 8’ini izledim, olan şudur.
İki lider 5 ile 10 dakika arası bir zaman içinde baş başa konuşabilir.
Konuşur demiyorum, konuşabilir diyorum.
Nitekim iyi hatırlıyorum Demirel 1992’de baba Bush ile konuşmamış, Çiller ise 1994’de Clinton’la 8 dakika konuşmuştu.
Diyeceksiniz ki bunların muhabbeti başka, konuşur da konuşur.
Tamam da orada söz konusu olan Bilal’ın evine ekmek götürmesi değil ki, söz konusu olan Türkiye’nin bekasıdır.
Bush’la yapılan bu konuşmadan sonradır ki Erdoğan Barzani’nin adını adeta unutmuş ya da hafızasından çıkarmıştır.
Kerkük diye bir şey de zihninde yok gibidir.
K.Irak’ın geleceğini adeta adeta hiç mi hiç umursamıyor.
Haksızlık mı yapıyoruz?
Beyaz Saray randevusu sonrasında bütün bunlara dair Erdoğan’dan tek bir söz olsun işiten var mı?
Evet bu 1.15’lik sürede ne oldu da Başbakan susarak hamd etme noktasına geldi?
Bu görüşme bizzat Erdoğan tarafından açıklanmalıdır.
Eğer açıklanmazsa komplo teorileri ve türlü iddialar havada uçuşacaktır.
Mesela Erdoğan’ın K. Irak’ta Bağımsız Kürdistan’a razı olduğunu bile söyleyen olabilir.
Dahası, hamd etmeyi, AKP iktidarına ABD desteğinin sürmesi şeklinde de yorumlar yapılabilir.
Sahi, Erdoğan’ın, “Hamdolsun istediğimiz her şeyi aldık” beyanı ne anlama geliyor?
Öyle ya, sınır ötesi harekat ve Türkiye’nin caydırıcılığı ilelebet güme gitmiş, PKK taraf konumuna yükseltilmiş ve Türkiye adeta K.Irak’taki bütün haklarından feragat etmiş. Peki ama o zaman bu hamd niçin?
Yok yok bu hamd etmenin gerekçesi, kapalı kapılar ardında yapılan görüşmede gizli.
Hayale ve ümide kapılmayın bu hamd Türkiye’den ziyade, AKP’nin bekası adına yapılmışa benziyor... Değilse Başbakan neden hamd ettiğini açıklamalıdır.
NOT: Çok önemli bir ameliyat geçiren dostum Sevgili Mehmet Gül’e Yüce Yaradandan acil şifalar niyaz ediyorum..
Koray Aydın eller üstünde
Yüce Divan’ın oybirliği ile aldığı beraat kararı sonrasında siyasette bir Koray Aydın rüzgarıdır esiyor. Dün bir ara Ankara’da siyasetin mabedlerinden biri olan Anadolu Kulübü’ne uğradım. 4 ayrı grubun sohbet içinde olduğunu gördüm. Tokalaştığım 3 sohbet halkasının ortak konusu; sınır ötesi operasyon ile Koray Aydın’ın siyasetteki geleceğiydi. İlginç olan Aydın’la ilgilenen ve onun ne yapacağını merak edenlerin bir kaçı merkez sağda geçmişte bakanlık yapmış önemli isimlerdi.. Zerre abartmıyorum onlara göre bile Tayyip Erdoğan fenomeni, ancak Koray Aydın’ın yarattığı bu müthiş rüzgarla ters yüz edilebilirmiş.. Koray Aydın’a var olan bu ilgi, sadece Ankara ile de sınırlı değil. Beraat kararı sonrasında bütün Türkiye’den günler ve haftalardır kalabalıklar geçmiş olsuna Başkent’e Koray By’in yanına akıyor... Anlayamadığım MHP ya da daha doğru bir ifade ile Devlet Bahçeli’nin; ülkücü fikre mesafesi malum olan bir mahkeme heyetinden Koray Bey için verilen bu beraat kararını neden bayraklaştırmadığıdır. Böyle bir fırsat diğerlerinin eline geçseydi yeri göğü inletir, ortalığı yıkardı.. Bakın tabloya, Yüce Divan’a gidenlerin bir bölümü mahkum olup, bir bölümü afla kurtarırken, bir bölümü de kıl payı sıyrılmıştır. Oysa Koray Aydın, oy birliği ile beraat etmiştir. Bu fotoğraf sadece Koray Bey’in şahsına değil, ülkücü ahlak adına da verilen bir şeref madalyasıdır? Peki ama bu madalyayı halka sunmamak ve bu mağduriyeti seslendirmemek olabilir mi? Yoksa Bahçeli MHP’ye büyük artılar getireceği kesin olan böyle bir kampanyayı Koray Bey’e şahsen yarar diye mi yapmıyor. Eğer öyle ise geçmişler ola.. Rüzgarı tersinden estiremez, mecrasına giren suyu yolundan döndüremezsiniz. Vallahi ben MHP’nin yerinde olsam ülkücü ahlak adına bütün Türkiye’ye Koray Aydın’ın posterlerini asardım... Asılacağı günler yakın mı dediniz?
UYARIYORUM
Nazlı Ilıcak’a yakışmıyor!
Nazlı Ilıcak bizim yıllar yılı dostumuzdur. Onun diklenen tavrı ile kalem kıvraklığına hep gıpta ettik. 12 Eylül sürecinde muhalefetin sembol ismiydi. Güce ve iktidara meydan okuyan bildik tavrını Özal döneminde de sürdürdü.. Ne var ki özellikle FP mebusluğu ile beraber gazeteciliği ikinci plana düştü, siyasi kişiliği öne geçti. Örneğin benim bildiğim, tanıdığım Nazlı Ilıcak kendine olmadık ithamlarda bulunan Ömer Çelik gibilere bu kadar tahammül etmez, bunları yakın izlemeye alırdı. Hiç birini yapmadı... Nazlı Ilıcak şimdi sadece bir şey yapıyor. Boyuna AKP’yi övüyor ve Abdullah Gül’e yaranmak istiyor... Olmuyor Nazlı Hanım hiç olmuyor. Senin kalibrende biri, iki günde bir Abdullah Gül’e böylesine ucuz methiyeler düzmemeli. Yahu sen ihtilale posta koyan, hapis yatan Nazlı Ilıcak’sın. Senin öylesi şeyler yazmaya nasıl ihtiyacın olabilir? Bir inat uğruna girdiğin o camia sende var olan pek çok hasleti de söndürüyor haberin olsun. Bu bir dost uyarısıdır.
TASNİFE HAKKI YOK...
Gül’ün ayrımcılığı sürüyor!
Biz Abdullah Gül 73 milyonun, yani hepimizin Cumhurbaşkanı olsun dedikçe, Abdullah Bey tutum ve tavırları ile, hayır ben 73 milyonun değil, AKP’lilerin Cumhurbaşkanı olacağım demekte ısrar ediyor. Neye binaen mi söylüyorum bunu? Yaptığı ayırımcılığa.. Malum Cumhurbaşkanı büyük bir uçak dolusu bir grupla Azerbaycan’a gitti. Davetli listesine baktım, MÜSİAD’çılar çoğunlukta.. Basında da kendi eski fikir yoldaşları var. Mesela Vakit Gazetesi davetli ama örneğin,Yeniçağ değil. Çünkü Yeniçağ, Vakit gibi onu yağlamıyor, yeri geldiğinde eleştiriyor.. Abdullah Bey farkında değil galiba, o artık RP, FP ya da AKP mebusu değil, Cumhurbaşkanı... Onun tasnif yapmaya hakkı yok.. Ayrıca bu Abdullah Gül değil miydi, TSK’nın yaptığı akreditasyona şiddetle itiraz eden ve TSK’yı eleştiren? Nerede mi yapmıştı bunu? Benim TGRT’de hazırladığım Alternatif Programında... Hey gidi günler hey.. Sayın Cumhurbaşkanı isterse o kasedi kendisine gönderebilirim.. Bir tavsiye; Sayın Gül, basın listesini hazırlarken Fehmi Koru abisine koşan eski Marksist Ahmet Sever’e bırakmamalı, bizatihi kendisi takip etmelidir. Biz Koru, ya da Sezer’in değil, Gül’ün vatandaşlarıyız..