AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi üzerinden açtığı tartışmalarda Cumhurbaşkanı ve bakanların sözlerini 1994 yılında İBB’yi aldıktan sonraki icraatları tekzip ediyor.
Cumhuriyet'ten Miyase İlknur'un haberine göre, 1994 Martı’nda belediye başkanı olunca kademeli olarak binlerce işçiyi işten çıkarılmasını, memurların ise mobbing uygalaması ile emekli ya da istifa etmelerine neden olan Recep Tayyip Erdoğan, vakıflar konusunda da aynı çelişkili tutumu aldı. 1995 yılında Darülaceze Vakfı belediye zabıtaları tarafından basıldı, eşyalarına el konuldu ve 68 yaşındaki vakıf başkanı zabıtalar tarafından zorla odasından çıkarıldı. Vakfın açtığı iki davayı da kazanmasına rağmen Erdoğan, mahkeme kararlarına uymadı. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun kayyım atanan belediyelerin eski başkanlarını ziyaret etmesini eleştiren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Seçmen belediye başkanlarını benim çöpümü topla, suyumu akıt, başıma bir iş geldiğinde çözmeye çalış diye seçti. Eğer siz kendi işinizin dışında birtakım meselelere girerseniz biz de gereğini yaparız” derken başkanların belediyecilik dışındaki konulara girmemesini öneriyor.
1996 yılında TBMM’de TMY görüşülürken dönemin belediye başkanları Tayyip Erdoğan, Melih Gökçek, Burhan Özfatura gazetelere ilanlar vererek “Ülkeye Milli Şef dönemi geri gelecektir” uyarısında bulunarak halkı milletvekillerini telefon ve faks yağmuruna tutmasını istediler.
ATAMA YETKİSİNİ ALDI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, belediyelerin yetkileri konusunda da 1994 yılında başka 2019’da başka tavır sergiliyor. İstanbul Belediye Başkanı iken 1996’da yaptığı bir konuşmada “Ulus devlet bitti. Türkiye gibi bir ülkeyi Ankara’dan yönetmek artık mümkün değildir. Yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılması, merkezi yönetimin toplum hayatının birçok alanından çekilmesi gerekir” diyen Erdoğan, İstanbul’u kaybedince önce belediye iştiraklerine atama yetkisini başkanlardan aldı, ardından da “Merkezi yönetimle uyum içerisinde olmayanlar kesinlikle oradan iflaslarını ilan ederler. Halkın oy verirken merkezi hükümetle uyum içerisinde olmayan belediyeler kazanırsa bizim halimiz ne olur diye düşünmesi lazım” dedi. Başkanlığı döneminde İstanbul’a göçü önlemek için vize uygulayacağını ve başıboş insanları kente sokmayacağını belirten Erdoğan, 516 bin Suriyeli mültecinin İstanbul’a yerleşmesine karşı çıkanları eleştirerek “Elimizde bir tas çorbamız varsa, o bir tas çorbayı mülteci kardeşlerimizle paylaşarak yolumuza devam edeceğiz” dedi.
1) VAKIFLAR KONUSU
“Koltuğa oturur oturmaz, işe öğrencilere hizmet veren vakıf ve derneklere saldırmaktan başladılar.”- Cumhurbaşkanı Erdoğan
“Vakıflardan çıkan gençler sizin uykularınızı kaçırır.’’ -AKP’li İBB 2. Başkan Vekili Ömer Faruk Kalaycı
NE YAPMIŞLARDI?
18 Eylül 1994’te Darülaceze Vakfı zabıtalar tarafından basıldı. Eşyalara el kondu. 68 yaşındaki Vakıf Başkanı Cahit Özden, zabıtalar tarafından yaka paça dışarı çıkarıldı. 1919’daki Darülaceze Vakfı Nizamnamesi’ne göre Belediye ile bir ilgisi bulunmayan vakfa el konuldu. Vakıf yönetiminin İdare Mahkemesi’ne açtığı iki davayı da İBB kaybetmesine rağmen mahkeme kararını uygulamadı.
2) BAŞKANLARIN SORUMLULUKLARI
“Eğer siz kendi işinizin dışında, dönüp birtakım meselelere girerseniz elbetteki biz üzerimizdeki sorumlulukları yerine getiririz demektir. İstanbul, haziran ayında bir karar verdi. Benim çöpümü topla, suyumu akıt, başıma bir iş geldiğinde çözmeye çalış bir belediye bunun için seçilir. Türkiye’yi idare etmek büyük büyük laflar söylemek için de seçilmez. İşini iyi yapmak için seçilir. Belediyeler önemli işlerdir. Türkiye’yi yönetmeye hevesli olabilirsiniz. Bunu isteyebilirsiniz ama önce işinizi yapacaksınız.”
NE YAPMIŞLARDI?
26 Kasım 1996 günü İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Yozgat ve Kızılcahamam belediye başkanları gazetelere yarım sayfa ilan vererek TBMM’de görüşülen Terörle Mücadele Yasası’nın 8. maddesi aleyhine kampanya başlatmıştı. Erdoğan ve Gökçek’in de aralarında bulunduğu başkanların verdiği ilanlarda “Tasarının kanunlaşması halinde, ülkenin bölünmesine müsait bir ortam sağlanacağı, fikir ve ifade hürriyeti ile vicdan ve adalet hürriyetinin kısıtlanacağı, Milli Şef döneminin geri geleceği” belirtilerek halkı milletvekillerini faks ve telefonla uyarmaya davet etmişledi.
3) ÇIKARILAN İŞÇİLER
“Belediyede kimseyi işten çıkarmayacaklarını söylediler çıkardılar. Bizim de yapacaklarımız var. Ekmeklerinden edilen işçilerimizin mücadelelerine hukuki, sosyal, her türlü desteği biz vereceğiz. Biz böyle bir davanın, böyle bir medeniyetin, temsilcisi olan Ak Parti’yiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan
“Bir mesajla insanların geleceğine ipotek konulamaz. İşçi kıyımı yapılamaz.”
AKP İl Başkanı Bayram Şenocak
NE YAPMIŞLARDI?
Recep Tayyip Erdoğan 1994 yerel seçimlerinde Belediye Başkanı olunca haziran ayında İSTON’dan 139, Suser’den 1200, Metro AŞ’den 45 işçi çıkarıldı.
4) BELEDİYE YETKİLERİ
Ticaret Bakanlığı’nın mayıs ayında yayımladığı genelge ile artık belediye iştiraklerine yönetici atama yetkisi belediye başkanlarından alınarak belediye meclisine verildi. “Merkezi yönetimle uyum içerisinde olmayanlar kesinlikle oradan iflaslarını ilan ederler. Halkın oy verirken merkezi hükümetle uyum içerisinde olmayan belediyeler kazanırsa bizim halimiz ne olur diye düşünmesi lazım.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan
NE YAPMIŞLARDI?
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı sırasında Recep Tayyip Erdoğan 18 Mayıs 1994 günü Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisi’nin toplantısında “Ulus devletler için deniz bitti. Türkiye gibi bir ülkeyi Ankara’dan yönetmek artık mümkün değildir. Yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılması, merkezi yönetimin toplum hayatının birçok alanından çekilmesi gerekir.
5) İSTANBUL'A GÖÇ
31 Mart 1995 günü Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Kulübü’nün düzenlediği “Yerinden Yönetiminin Güçlendirilmesi ve Yaygınlaştırılması” konulu toplantıda konuşan dönemin İBB Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “İstanbul’a başıboş kimseyi sokmam. Ancak İstanbul’a almaya değil, vermeye gelenler girebilir” demişti.
CUMHURBAŞKANI OLUNCA NE DEDİ?
Belediye Başkanı iken “İstanbul’a başıboş kimseyi sokmam, almaya değil vermeye gelenler girebilir” diyen Erdoğan Cumhurbaşkanı olunca İstanbul’a 546 bin mültecinin gelmesini eleştirenlere şöyle seslenmişti: “Elimizde bir tas çorbamız varsa, o bir tas çorbayı mülteci kardeşlerimizle paylaşarak yolumuza devam edeceğiz. Kardeşlerimizin içerisinde inanıyorum ki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak isteyenler var. İçişleri Bakanlığımız oluşturduğu bir ofisle Suriyeli kardeşlerimize bu yardımı, bu desteği yaparak, onlara vatandaşlık imkânını vereceğiz.”