Erdoğan bakalım ne cevap verecek?

Sayın Başbakan’ın, “Bizim bir de Büyük Orta Doğu Eş Başkanlığı görevimiz” var dediği günden beri kendilerine sorulmasının elzem olduğuna inandığım soruyu CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan sordu:
“-Büyük Orta Doğu Projesi ve Genişletilmiş Orta Doğu Projeleri’nde ’Eş Başkan’olarak dâhil olmanızın yasal dayanağı nedir? Bu ’Eş Başkanlık’görevi hangi uluslararası anlaşma ile Türkiye’ye verilmiştir? ABD ile Türkiye arasında BOP veya GOP için bir anlaşma söz konusu ise bu anlaşma neden TBMM’nin onayına sunulmamıştır?”
Bu sorunun cevabı sürüncemeye bırakılmamalıdır.
Bırakılmamalıdır çünkü; Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu İslâm ülkelerinin sınır ve rejimlerinin değiştirileceği bizzat BOP ve GOP plânlayıcıları tarafından açıkça itiraf edilmiş bir projenin içinde, hatta başında yer alması, Türkiye ve bölgemiz için siyasi ve sosyal yönleri ile 9 şiddetinde bir depreme maruz kalma kadar önemlidir. BOP, bizzat Başbakanı eliyle hayata geçirildiğinde Türkiye artık eski Türkiye olmayacaktır. Hatta olmamaya başlamıştır. Belki, eskisinden memnun muydun ki, yenisine karşı çıkıyorsun düşüncesinde olanlar bulunabilir. “Beter” i eleştirmek, “Beterin beterine razı olmak için” değildir. BOP eliyle dönüştürülmüş bir Türkiye’den kurtulmak için NATO’ya razı olunabilir. Yani ölümü görünce sıtma tercih edilebilir. Amma sıtmadan kurtulmak için bir gökdelenin tepesine çıkıp kendini boşluğa bırakarak intihara kalkışılmaz.
NATO hiç olmaza zahirde Türkiye’nin bütünlüğünden yanadır ve NATO’nun Milli Mücadele ile bir problemi yoktur. Amma Erdoğan’ın Eş Başkanlığını yüklendiği büyük, revize edilmiş adıyla Genişletilmiş Büyük Orta Doğu Projesi, Türkiye’yi alt kimliklere bölmektedir. Bununla da kalmamakta, Türkiye’yi komşularının içişlerine karışan ve komşularını da parçalara ayırarak rejimlerini değiştiren ülkelerin taşeronu haline getirmektedir. NATO’ya bakınca sahte ve riyakârca da olsa Lozan’a saygıyı, BOP’a bakınca küstahça dayatılan Sevr’i görmemek için kör olmak yetmez, nankör de olmak gerekir.
Bizi şaşırtan ve üzen bu kadar tehlikeli bir görevi üstlenen Başbakan’dan kamuoyunun ve siyasi partilerin, “Siz bu yetkiyi nereden aldınız” diye hesap sormayışlarıdır. Grup toplantılarında yapılan hamasî konuşmaların dışına çıkılmamış, mesele hak ettiği ağırlıkta Meclis’e taşınmamış, hukukî yollar denenmemiş, suç duyurularında bulunulmamıştır. Sayın Tarhan’a verilecek yazılı cevap herhalde Erdoğan’ın Eş Başkanlık serüveninden hesap sormada yeni bir rota tayininde yol gösterici olacaktır.
Biz bugüne kadarki tavırlarından biliyoruz ki Sayın Erdoğan, seçimlerde aldığı oylara, anketlerin verdiği desteğe ve Meclis’teki çoğunluğuna güvenerek Eş Başkanlık meselesini bir “iktidar-muhalefet” polemiği içerisinde eritmeye çalışacaktır. Ama bilinsin ki, mesele çok ciddidir ve her “bugünün” bir de “yarını” vardır. Bunun en güzel örneklerini 28 Şubatçılar, 27 Mayısçılar, 17 Nisan’cılar üzerinden kendileri de görmüş olmalıdır. Dünün kasırga gibi önüne geleni silip süpüren generalleri, bugün yön değiştiren kasırganın önünde, dört duvar arasına savrulan çerçöpe dönmüştür. İnsanlar sağlıklı iken hep başkaları hasta olacak zanneder. Minarelerde salalar okunur, hatta cenazeler mezara konulurken insanlar, ölümü hep başkaları için zanneder. Siyaset de böyle bir şey olmalı ki biz iktidarda olanın bir gün o koltukları terk edecek gibi davrandıklarına pek şahit olmadık. Laf olarak “gidiciyiz” derler amma hal olarak hep “kalıcıyız” gibidirler.
“Ürünümüz para etmiyor” diyen çiftçiye “Gözünü toprak doyursun” diyenlerin ve “Anamızı ağlattın” feryadı çekenlere “Ananı da al da git” öfkeleri çekenlerin, kendilerini eleştiren gazetecileri patronlarına kovduranların lafla “gidiciyiz” diyenlerin hâl ile “kalıcıyız” tavırlarıdır.
Bir gün bu millet BOP Eş Başkanının Yüce Divan’da yargılandığını görürse, bu satırları belki bir hatırlayan olacak, böyle bir şey olmayacaksa bu hesap mahşere kalacaktır...

Yazarın Diğer Yazıları