Erdoğan artı Öcalan eşittir yeni anayasa
Barış gelecek, kan akmayacak, annelerin gözyaşı dökülmeyecek söylemleri altında, iktidarın İmralı’daki kitle katliamcısıyla başlattığı görüşmelerin amacı belli oldu... BDP’nin anayasa konusunda desteğini almak ve Güneydoğu’da yerel seçimlerde siyasi avantaj sağlamak.. Erdoğan, partisinin ve Türkiye’nin mutlak sahibi olmak istiyor. Ancak bu şekilde hem Başkanlığını hem de AKP’nin iktidarını garanti edebileceğine inanıyor. Mevcut anayasa ve parlamenter sistemle bunu başarmasının imkânsız olduğunu biliyor. Bu nedenle parlamenter sistem içinde başlayan Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na başkanlık sistemi emrivakisi yapıldı. AKP, “ustalık” döneminde Türkiye’nin değil, uluslararası sistemin ihtiyaçlarının aygıtı haline geldi. Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgelerdeki ülkelerin rejimleri ve idari yapıları bazen Tahrir ve Sorosvari, bazen de iç çatışma ve işgal gibi yöntemlerle büyük ölçüde küresel sistemin ihtiyaçlarına uygun hale getirilmişti. Türkiye’nin uluslararası sistemin ihtiyaçlarına uygun hale getirilmesi operasyonu ise Başbakan Erdoğan eliyle başarıldı.
Erdoğan öncesi Türkiye’nin, Kuzey Irak yönetiminin başı olan Barzani’yle -PKK terör örgütüne tavır almadığı, PKK terörüne destek verdiği için- ilişkileri bozuktu. Türkiye’nin bir Kerkük ve Türkmen sorunu vardı. Hatta Kerkük, Türkiye’nin kırmızı çizgisiydi. ABD, Erdoğan’a önce ‘Kerkük ve Türkmenlere olan desteğini çek, Barzani’yle ilişkilerini iyileştir ve Kuzey Irak’ı ekonomik yönden ayakları üstünde yaşayabilir bir ülke haline getir’ talebinde bulundu.
AKP bütün bu taleplerin daha fazlasını yerine getirdi ve böylece Başbakan Erdoğan, ABD’nin bölgesel stratejilerinin en önemli aktörü haline geldi. Başbakan Erdoğan sırasıyla Barzani’ye, PKK’ya, Öcalan’a ve BDP’ye yüklediği şeytan/Zerdüşt vasfını kaldırdı. Gelinen aşama; Başbakan Erdoğan’ın, “BDP ile sayımız yetmiyor ama referandum noktasında onlarla da müşterek adım atabiliriz” sözlerinde saklıdır. Daha bir ay önce Başbakan Erdoğan, BDP’lileri iradesiz, terör uzantısı unsurlar, terörle aralarına mesafe koymayanlar, teröristlerle kucaklaşanlar diyerek suçluyor, TBMM’ye fezleke sunuyordu. Öcalan için ise “idam” tartışmaları açıyordu. Bu gelişmeler AKP’nin nereden nereye savrulduğunun resmidir. BDP ile AKP’nin anayasa konusundaki ‘birliktelik’ iradeleri aslına bakılırsa tutarsız da değildir. Çünkü Başbakan Erdoğan, teröristlerin başı ile devleti muhatap ederken, kendilerinin de hükümet olarak terörist uzantılarıyla muhatap olmaları doğaldır. AKP’nin yeni stratejisi hem teröristlerle hem de terörün siyasi uzantılarıyla müzakere şeklinde özetlenebilir. Kaldı ki AKP/BDP ikilisinin zihniyetinin arka planı Cumhuriyetin “Kürtleri ve İslamcıları” dışladığı, ezdiği ve yok saydığı ön kabulü ile doludur. Her iki zihniyet de bu nedenle Cumhuriyete ve Türk Milleti kavramına karşı nefret söylemi içinde bulunuyor. AKP’nin kendisine en yakın olarak gördüğü BDP ile işbirliği yapması bu bağlamda yadırganacak bir durum değildir. Son bir yıl içerisinde yaşanan gelişmeler bu süreci doğruluyor. Arena Salonu’nda Barzani için “Türkiye Seninle Gurur Duyuyor” sloganı atıldı. İmralı canisi Öcalan için bir zamanlar ‘dininde/diyanetinde bir adam’ olduğu imajı yaratıldı. Türkiye’nin gündemi “Başkanlık Sistemi” önerisiyle bloke edildi. “Ana dilde savunma hakkı” TBMM’den geçti. Yerel seçimlerin altı ay öne alınması için anayasa değişikliği ile ilgili mutabakat sürerken birden bire “Büyükşehir Tasarısı” yasalaştı. Başbakan Erdoğan, İmralı’daki kitle katliamcısıyla devletin görüştüğünü iftiharla kamuoyuna takdim etti. Sonuç olarak; BDP ile AKP’nin işbirliği içinde yeni anayasayı referanduma götürebileceğini, Başbakan açıkladı. Bütün gelişmeler ‘Öcalan artı Erdoğan, eşittir yeni anayasa’ formatıyla birebir uyuşuyor. Tabii Fuller’in Yeni Türkiye formatıyla da...