Enkaz rantı

Bu depremler sadece hayatları almıyor. Bir milletin genetik kodlarını da yerinden oynatıyor Bir ikiyüzlülük, bir yalan, üçkâğıt, talan var ki ortada...
Sormayın!

***


Günlerdir gözlerim, kulaklarım şahit. Donuyorum! Bir çirkin manzaraya, bir insanımıza bakarak...
Kahroluyorum!

***


7.2 yıkmış, Van toprağın altında, bizimkilerde, kibir, caka! Zannedersin her yıkıntıya el atmış. Öyle bir havada! Bu ne ya!
Adamlar telefona sarılmış, “Hemen ekip, arama-kurtarma köpeği, alet, edevat gönderelim” diyor, biz reddediyoruz. Neden?
Köyler, o evler, enkaz altındaki canlar, günlerdir kurtarıcı bekliyor. Çoğu vatandaş, ilk dakikadan itibaren kendi çabalarıyla beton yığınlarına kulağını yapıştırmış, dinliyor, buluyor, çıkarıyor, ama sağ, ama ölü. 4 gün sonra Vali, “2200 konutun kullanılmaz halde olduğu köylerde henüz bir çalışma yok” diyor. Kimi, çaresizliğin sınırında, mesaj atıyor, AKUT’cuları arıyor. Niçin?

***


Hayatta, ayakta kalanlar, soğukta, aç, perişan.
Bizimkilerde bir demeç, bin palavra. Bakan “Yardımlar herkese ulaştı” diyor. Nasıl?
Gecesi, gündüzü şaşmış vatandaş, çaresiz, çadırsız, titriyor. Ayrımcılık iddiaları almış başını yürüyor. Millet, yardım kamyonunun tepesine üşüşmüş, bir pakete iki kişi sarılmış, yere düşeni 3 kişi kapmış, kavga, dövüş gırla gidiyor. Niçin?

***


Hayâsızlığın zirvesi, çalıp, çırpma, satma. Dedikodu at koşturuyor Van’da. Yardım malzemeleri fahiş fiyatla karaborsada diye. Kameralar yakalıyor, insanın içi yanıyor. Neden?
Aklıma, tv’lerde toplanan milyonlarca lira geliyor? Kuşku, içimi kemiriyor. ‘Olmaz, yakışmaz, tenezzül etmeyiz’ diyorum ama ‘eski’ hikâyeler, haberler beynimi zonklatıyor.
Bir yanda kollarında 5 çadır taşıyanlar, bir yanda üstü açık yatanları görüyorum.
‘Acaba’, midemi bulandırıyor! Niçin?

***


Bildik, tanıdık, ’seri katil’den farksız müteahhitlerin yaptığı eksik evler yerle bir oldu.
Taşın altında kalan kaldı.
En az onlar kadar acı olan, taşa sıçrayan kanı kar sananlar, rantını taştan çıkaranlar, elini taşın altına sokmayanlar...
Kim onlar, nerede bunlar...


O İstanbul’u biz de istiyoruz

Yıldız Sarayı, müthiş bir sergiye kollarını açtı: Kızılderililer. Büyük şef Kara Göz de orada, Sioux savaşçısı Demir Fişek de. Hepsi, Sultan 2. Abdülhamit’e Amerika’dan hediye edilen fotoğraflarda yaşıyor! Ama bir de Sultan’ın Amerikalılara hediye ettiği fotoğraflar var ki, inanılmaz. 19. yüzyıl İstanbul’u. O görüntüler başka bir yerde bulunmaz. Biz, Başkan’ın Kızılderililerini açtık, onlar da Sultan’ın İstanbul’unu açsınlar. Mızıkçılık yapmasınlar...


Bu işi çok iyi biliyor

İletişimin, kavramanın, anında karar almanın, uygulamanın adresi kim mi? Hemen söylüyorum: Mustafa Sarıgül. İnanılmazdı; deprem gecesi, özel uçakla Van’a uçtu. Teftişini yaptı, halkla konuştu, gönül aldı. Ekranlardan yardım vaadini patlattı: Bin Vanlı aileyi Şişli’de bir yıl ağırlayacağız. Ertesi gün bir baktım, internetlerde de bir numara Sarıgül. Türkiye’de beğenilen liderler anketinde niçin en üstte çıkıyor, anlaşılıyor. Meclistekilere duyurulur.


Benden söylemesi...

Önce zincire bak! Sonra tut ucundan, çek! Acaba arkasından ne çıkacak? (Çok ilginç) Osman Öcalan, bir ismi hedef gösteriyor. Adamın adı Davud Bagistani. Dohuk’ta yaşıyor. Türk ama doğma, büyüme Suriyeli. İsrail-Kürt dergisinin genel yayın yönetmeni. Görevi ise ajanlık. Meşgul olduğu alan, İsrail-PKK muhabbeti. Suriye doğumlu Türk Davud, İsrail-Kürt dergisi çıkarıp, PKK ile İsrail’i buluşturuyor, teröristler azıyor. Şimdi ’Neden’i anladınız mı?

Yazarın Diğer Yazıları