Sabah Gazetesi yazarı Engin Ardıç, Cuma akşamı sokağa çıkma yasağı sonrası yasağa uymayan vatandaşları, “Ayılar, alt tabaka, lümpenler” diye tanımlamıştı. Ardıç, bugünkü köşe yazısında ise aynı insanları “Kumarsız ve mangalsız yaşayamayan cahiller” diye tanımladı. Mine Kırıkkanat ise, 2005 yılında yazdığı benzer bir yazı nedeniyle eleştirilere uğramıştı.
İşte Engin Ardıç’ın ilgili yazısı şöyle:
(…)
Muhalefet, sokağa çıkma yasağı öncesi iki saat içinde sokaklara akıveren lumpenproletaryaya çok acıdı.
(…)
Lumpen proletaryaya ben de çok acıyorum.
Kumarsız ve mangalsız kaldılar!
Kumar oynamadan yaşayamazlar.
Her cahile imlayı yanlış öğreten "iddaa" iki seksen yattı, iddiası kalmadı.
Eh, evde okey oynayıp hanımı ve çocukları "ütecek" halin de yok...
Futbol da yok tabii.
Mangal da yok.
(…)
Ne yapacak bu insanlar?
Tolstoy mu okuyacaklar?
Ya hanımı ya çocuğu dövecekler.
Ya da, hakkında karantina kararı alınmış virüslü hastaya "geçmiş olsuna" ve helalleşmeye gidecekler, sırayla sarılıp öpecekler.”
MİNE KIRIKKANAT HEDEF OLMUŞTU
Mine Kırıkkanat, 2005 yılında, “Halkımız eğleniyor” başlıklı yazısında “Zeytinburnu sahilinde mangal yapanlar”ı hedef almış. Kırıkkanat, faşistlikle suçlanmıştı.
Mine Kırıkkanat şunları yazmıştı:
“Don paça soyunmuş adamlar geviş getirerek yatarken, siyah çarşaflı ya da türbanlı, istisnasız hepsi tesettürlü kadınlar mangal yellemekte, çay demlemekte ve ayaklarında ve salıncakta bebe sallamaktadırlar. Her 10 metrekarede, bu manzara tekrarlanmakta, kara halkımız kıçını döndüğü deniz kenarında mutlaka et pişirip yemektedir. Aralarında, mangalında balık pişiren tek bir aileye rastlayamazsınız. Belki balık sevseler, pişirmeyi bilseler, kirli beyaz atletleri ve paçalı donlarıyla yatmazlar, hart hart kaşınmazlar, geviş getirip geğirmezler, zaten bu kadar kalın, bu kadar kısa bacaklı, bu kadar uzun kollu ve kıllarla kaplı da olmazlardı!”