Engelleseniz de ç a l ı ş a c a ğ ı z
Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü... Özgür meslektaşlarıma kutlu olsun...
Ey AKP zihniyeti;
İstemeseniz de
Engelleseniz de
Ambargo koysanız da
Akredite etmeseniz de
Yandaşlarınızı destekleseniz de
Gerçeklerin yazılmasına kızsanız da
Kahvaltılara, yemeklere, resepsiyonlara davet etmeseniz de
Saraylarınıza çağırmasanız da
Uçaklarınıza almasanız da
Mahkemelere verseniz de
Silivri'lerde esir tutsanız da
Kitaplara, dergilere, gazetelere vergiler koysanız da
Yılmayacağız, korkmayacağız, ÇALIŞACAĞIZ...
Sadece 10 Ocak'lar da değil 365 gün Çalışan Gazeteciler Günümüzü kutlayacağız...
Ayrıca demem o ki;
O Saraylar, o uçaklar, o resepsiyonlar, o yemekler, o kahvaltılar beybabanızın da sizlerin de değildir.
O mekanlar Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşlarının vergileri ile yapılan kamu mallarıdır...
O uçaklar, helikopterler, araçlar vergilerini kutsal sayıp kuruşuna kadar veren yurttaşların mallarıdır...
O kahvaltılar, yemekler, resepsiyonların ekmeği de suyu da sizlerin maaşlarınızdan değil vergilerimizle oluşan devletimizin bütçesinden harcanmaktadır...
Özgür her gazetecinin bu devlet imkânlarına davet edilmesi devletin asli görevidir...
Ancak Ak değil Kara zihniyet sahipleri bu mekanlara, o toplantılara, o gezilere sadece ve sadece cumhuriyet tarihinde görülmemiş şekilde yandaş medyayı, gazeteci kisvesi altındakileri davet etmektedirler...
Olsun, bizler gerçekleri yazan, doğruları söyleyen fikir işçileri gazetecileriz.
Çalışırız, üretiriz, anayasanın ve yasaların verdiği görev ile koyduğu kurallara sadakat ile bağlı kalırız.
Başımızı öne eğmeyiz, davetler beklemeyiz,
Ellerimize tutuşturulan soruları değil gerçekleri sorarız.
Kalemlerimizi kırar satmayız...
Mesleki etik kurallarımızı çiğnemeyiz...
Yalan, dolan, hakaret, küfür bilmeyiz...
Özgürce çalışırız, gururla yaşarız...
10 Ocak kutlu ve mutlu olsun
Gerçek gazetecilerin, özgür meslektaşlarımın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü kutlu ve mutlu olsun...
"Bu baskılar, bu yasa dışı uygulamalar, bu hapisteki gazeteciler varken çalışan gazeteciler günü kutlanır mı?" Dersiniz, diyebilirsiniz ama...
İnadına kutlarım, baskıları yıkmak için kutlarım, zincirleri kırmak için kutlarım, sinmemek için kutlarım, özgür kalmak için kutlarım, özerk medya yaratmak için kutlarım, ambargoları kırmak için kutlarım, yasalara saygılı olduğumu ispat etmek için kutlarım, genç gazeteci adaylarını yıldırmamak için kutlarım, çocuklarıma, torunlarıma gelecek nesillere örnek bir gazeteci olabilmek için kutlarım.
Bu arada unutmadan da yazayım ki ayıp olmasın, eksik kalmasın.
Devlet Bahçeli, "Ruh Sağlığı Yasası" önerdi... Umarım geç kalmamışsınızdır. Bu yasayı dahi beklemeden ruh sağlığınız için en kısa sürede uzmanlardan tıbbi destek almanızı da öneririm. Allah size ruh sağlığı da sağlıklı ömür de versin, amin... Ve Önerdiğim "Siyasi Ahlak Yasasını" Meclis'e taşıyan İYİ Parti'ye de eminim destek verirsiniz Devlet Bey...
Peşinen söyleyeyim; Allah'a şükürleri olsun ki benim ruh sağlığı yasasına zerre kadar ihtiyacım yoktur...
Neden 10 Ocak?
1 Ocak 1865'te yürürlüğe giren "Matbuat Nizamnamesi" ilk yasamızdır.
25 Temmuz 1931'de 1881 sayılı "Matbuat Kanunu" ile gazete çıkarmak için hükümetten izin alma koşulu kaldırıldı.
1950-1960 yılları arasında basınla ilgili yeni yasa hükümleri, özgürlükleri eskisinden daha fazla sınırlandırdı ve sert uygulamalar getirdi.
Türk basın tarihinde gazetecilerin hakları ilk kez 10 Ocak 1961 tarihinde yasal güvence altına alındı.
Bu yasa gazetecilerin iş sözleşmelerinin yazılı olarak yapılması, sözleşmelere işin türü ve ücret miktarının yazılması gibi gazetecilerin sosyal ve yasal haklarını belirleyen hükümleri içeriyordu. Ancak o tarihte bu yasa ile kendilerine yüklenen sorumlulukları kabul etmek istemeyen 9 gazetenin patronları ortaya çıktı. Akşam, Cumhuriyet, Dünya, Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Vatan, Yeni İstanbul ve Yeni Sabah ki bugün Cumhuriyet ve Dünya dışında hepsi iktidarın yandaşı konumunda... 9 medya patronu bir ortak bildiriye imza atarak gazetelerini 3 gün kapattılar...
"9 patron olayı" olarak basın tarihine "kara leke" olarak geçti.
Bu gelişme üzerine gazeteciler, boykot boyunca "Basın" adlı bir gazeteyi 3 gün düzenli olarak yayınladılar.
İşte "Çalışan Gazeteciler Bayramı" bu olayın bir sonucu olarak ortaya çıktı. 1971'de "Çalışan Gazeteciler Günü" halini aldı.
"Darbeci" Kenan Evren 1982 Anayasasına, "Basın hürdür, sansür edilemez" hükmü koydu.
Patronlar da, hükümetler de, darbeciler de, demokrasi karşıtları da gerçek Türk medyasını, fikir işçisi gazetecileri engelleyemez ve engelleyemeyecektir.
İN ALİ, BİN ALİ VE CİN ALİ
"Ayakkabı numaramı dahi sorabilirsiniz" diyor başbakanlığı Boşbakanlık yapan Binali Yıldırım efendi...
Gerçekleri sayfalarına taşıyan Yeniçağ Gazetesi'ni toplantına neden davet etmedin Binali Bey?
Neden korktun Yeniçağ'dan? Güya tarafsız, ve hala istifa etmemekte direnen Meclis Başkanı'sın, ne acı...
İstanbul'u yönetmeye talip olmadığın ve Ankara adayı Mehmet Özhaseki gibi "Emir" ile zorla aday yapıldığın aşikâr.
Maazallah bu zihniyet ile seçilirsen, İstanbulluları da "AKP'ye oy verenler, vermeyenler" diye böler, sana oy vermeyenlere asla hizmet götürmezsin.
Meclis Başkanlığı görevinden istifa etmemekte yerden göğe kadar haklısın, çünkü 1 Nisan'da, "Emrettiler aday oldum, şaka yaptık, görevimin başındayım" diye o koltuğa döneceğini sen de biliyorsun.
"Bin Binali, İn Binali" metodunun iflas noktasıdır İstanbul adaylığın...
Ne de güzel itiraf ettin, "İstanbul 34, İzmir 35" diye hiç kimsenin aklına gelmeyecek formülü İzmir toplantısında açıkladın Cin Ali olarak...
Eskiden köprüden geçenden de geçmeyenden de para alan "Deli Dumrul" idi...
Sense çağımızın köprülerinden tünellerinden geçmeyenlerden de para alma ihalesini bulduğun için "Cin Ali" derim sana...
35 İzmir'i kaybettin, 34 İstanbul'u da kaybedeceğini de istemesen de tescil etmiş oldun...