En iyi müdafaa taarrûzdur!..

Stratejist ve siyâset bilimci değilim. Sıradan bir okur-yazarım! Akademisyenlerin fikirlerini, içgüdümle yoğurdu üflercesine hep üflerim!
İniş-çıkışlarla geçen, sesli-süslü hayatımla deneyimli bir savaşçı olduğumu ise iddiayla söyleyebilirim!
Savaşçılığımdan hareketle savunma ile taarrûz arasındaki farkı hem bilir, hem de anlaşılır şekilde anlatabilirim! Meselâ Pilevne Kahramanı Osman Paşa’nın destanlaşmasını; beklerken yapılan savunmadan ziyâde -yardım gecikince yapılan- hurûç hareketiyle yâni ablukayı yarmak için yapılan taarruzla sağladığını, tarihin anlatımından bilirim!
Büyümek, gelişmek isteyen, yayılmak isteyen devlet de, millet de, tacir de, sanayici de, siyâsetçi de risk alarak taarrûz etmelidir. Hâli muhafaza etmek isteyenlerin yapacağı ise tahkîm edilmiş siperlere çekilerek müdafaadır! Müdafaa, en cesûru bile gererek korkuturken taarruz, korkağı bile atılganlaştırır!
Artık partili-partisiz, sağcı-solcu, ülkücü-devrimci bütün vatanseverlerin; milliyetçi-ulusalcı bütün milliyetperverlerin, devletperverlerin ortak kanaatleri, BOP Eş Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’lı AKP Hükümetinden milleti-devleti-cumhûriyeti kurtarmak şeklini aldı! Bu anlamda; AKP’nin teşkilatlarındaki vatanperver-milliyetperver insanlar hedef alınarak onların ikna edilmesi gerekirken muhalefet partilerinin birbiriyle veya iç çekişmelerle vakit kaybetmelerinin mantığı olabilir mi?
AKP’nin sandık başarıları, ustaca uyguladığı “Soğan Soyma Tekniği” iledir! Milleti kabuk kabuk soyarak soyduğu her kabuğa kendileri girerler, dolayısıyla soğanlaşırlar! Soğan gibi kat-kat ve öze doğru yaklaşıldıkça yumuşayan bu yapıya neden el atılmaz?
Dokuz yıllık AKP döneminde kaybedilen millî değerler, cumhûriyet kazanımları hatırlatılarak bu “eski” sıfatlı millîcilerin vicdânlarına hitâbedilemez mi? Mütedeyyin dindârlara sadece BOP Eş Başkanlığı’nın ve bu projenin ne olduğu ısrarla anlatılarak ortak edildikleri millî vebâl hatırlatılamaz mı?
AKP’den kurtulmanın yolu, AKP deprem çadırını dağıtmaktan geçmez mi? Deprem çadırlarının dağılması, sığınmacıların evlerinin sağlamlaştırılmasına bağlı değil mi? Kırk yıldır; alıştıra-hazmettire aldıkları mesâfeyi; kırk yıl insafsızca kullandıkları “alnı secdeli, türbanlı, imam-hatipli, tarikatli-cemaatli” söylemlerinin, dîne aykırılıkları anlatılarak ispatlanamaz mı? “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” deyip alınan oylarla; dokuz yıllık AKP döneminde Karun’laşanları geçmişleriyle yüzleştirmek; küçük ölçekli esnafın, rençberin, orta direğin yok edilerek yardım paketlerine mecbûr bırakıldığını belgeleyerek anlatmak zor mu?
Çat-kapı girerek vatandaşla sıcak temas, sadece AKP’ye mi serbest?
Kırk yıllık Kürt Ülkücülerle PKK’nın katlettiği insanların kapıları, tek tek çalınamaz mı? Tunceli’deki MHP İl Başkanı ile sıcak irtibata geçilerek bu yürekli millet evlâdı ile birlikte kapı kapı dolaşılamaz mı?
Türklükleri ile övünen, bu özelliklerinden ve Atatürk’e sadakatlerinden dolayı insafsızca saldırılan Alevî Türklerle birebir temâsa geçilemez mi? Kırk yıllık geçmişin hatırı ile bilinen Alevî Ülkücülerle Dede ziyâretleri, Cem Evleri ziyâretleri yapılamaz mı? Bunlar ertelenirse millî bütünlüğü müdâfaa zor olmaz mı?
Allah aşkına çıkın artık evlerinizden!
Zaman; durmak, birilerinin bir şey yapmasını beklemek, sitem ve dedi-kodu ederek pineklemek zamanı değil!
Yolculukta, seferde yol arkadaşı merak edilerek tanınmak istenebilir ama meydanda herkesin gözü hasımda olmalı değil mi?
Küreselcilerle milliyetçiler arasında başlatılan uğraşta; her milliyetçi, ulusalcı, vatansever meydandaki hasma kilitlenerek atağa geçmek zorunda değil mi? Zaman kısa, rakîp emperyalist küreselcilerin de destekleriyle epeyce şımarık vesselâm...

Yazarın Diğer Yazıları