En büyük milli güvenlik sorunu AKP’dir
Geçtiğimiz günlerde, teröristbaşı Öcalan’ın önerdiği, “Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı” Diyarbakır’da düzenlenmişti. Bu konferans Öcalan ile yürütülen görüşmeler temelinde düzenlendi. “Kuzey Kürdistan” adı altında Diyarbakır konferansının düzenleneceğinden AKP iktidarının haberinin olmasının da ötesinde izni ve katkısı da vardı.
Konferansta ortaya konulan görüşler sonucunda “Bağımsız Kürdistan” ın yapı taşları birer birer nasıl inşa edileceği belirlendi. İlk aşamada Kürt ulusal kimliğinin inşa edilmesi ardından da özerklik, federasyon ve bağımsızlık hangisine karar verirlerse o aşamalar gelecektir. Son aşamada da dört parçalı Kürdistan üzerinden Pan-Kürdizm hedefine ulaşılmaya çalışılacağı açıkça ifade edilmişti.
Sonuç bildirgesinde “Konferans katılımcılarının Suriye’deki Rojava parçasında kendi öz gücüyle ve kendi özgün siyasetiyle gerçekleşen yapının yanında olduklarını kayıt altına almışlardır” denildi.
Orta Doğu’daki gelişmeler üzerine Türkiye, Suriye, Irak ve İran’da yaşayan Kürtler, gelecekleriyle ilgili ulusal bir birliği oluşturmak için daha önce Ankara, Diyarbakır ve Brüksel’de düzenledikleri Kürt Ulusal Konferansı’nın sonuncusunun Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin başkenti Erbil’de yapılacağı son gelen haberler arasındadır.
Abdullah Öcalan’ın önerdiği bu konferansa, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani de yüksek katılım çağrısı yaptı. Barzani Irak, Suriye, İran ve Türkiye’deki Kürtlerin ve diğer halkların barış ve demokrasi içinde yaşamalarının koşullarının oluştuğunu belirterek, Ulusal konferansın bunun için çok önemli olduğunu söylüyor.
Çok açıktır ki, bu konferanslar AKP’nin “Barış Süreci” adını verdiği projenin bir parçasıdır. Konferansların amacı da Türkiye, Suriye, Irak ve İran’daki Kürtlerin ulusal birliğini sağlamaktır. Daha açıkçası bu konferans “Bağımsız Birleşik Kürdistan”ın kurulmasını amaçlamaktadır. Bu amaçla geçtiğimiz günlerde PYD ile Barzani güçleri arasında meydana gelen çatışma ve gerilimi gidermek de bu konferansın hedefleri arasındadır. Teröristbaşı Öcalan’ın bu itilafla ilgili olarak İmralı’dan Barzani’ye mektup yazdığı da biliniyor.
Çatışmalar sonucunda Resulayn başta olmak üzere Kuzey Suriye’de bazı yerleşim yerlerinin yönetiminin PYD’nin eline geçmesi, bölgede fiili bir durum yaratmıştır. Resulayn’da komuta ve yönetim PKK’nın elindedir. PKK, Kuzey Suriye’de fiilen devletleşiyor. Türkiye’ye karşı PKK, her geçen gün daha fazla güç yığıyor.
Dört parçalı Kürdistan’ın iki parçası fiilen ilan edilmiştir. Geride iki parçası kalmış olmaktadır. Türkiye’deki parçası üzerinde AKP iktidarıyla Öcalan’ın büyük ölçüde mutabakat sağladığı anlaşılıyor. Bu bağlamda Başbakan Erdoğan’ın 2023’te “Kürdistan Eyaleti”nden bahsetmesi nedensiz değildir.
PYD’nin bölgede yarattığı yeni oldu bittiyi PKK’nın, “çözüm süreci” nin en önemli pazarlık konusu haline getireceğinden kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Aslında bu sürecin, AKP ile Öcalan arasında yürütülen görüşmelerin ana konularından birisini meydana getirdiği başından beri biliniyordu.
Bu gelişmeler karşısında AKP iktidarının “eyvallah demeyiz” türünden takındığı tavır da anlamsız, içeriksiz ve geçersizdir. Nedeni de zaten bu şartları PKK ile “çözüm süreci” bağlamında oluşturan AKP’nin kendisidir. Konferansların toplanmasına izin veren, Öcalan’a siyasi bir aktör olarak sahneye çıkmasının bütün yollarını açan AKP’nin çözüm sürecidir. İmralı’daki cani, kendisine “basın toplantısı” yapabilecek şartların oluşturulmasını istiyor. Kandil de “Silah bırakmak için Öcalan’ın serbest bırakılmasını, PKK’nın uluslararası terör örgütleri listesinden çıkarılmasını, Özel Kuvvetlerin lağvedilmesini” talep ediyor. Öcalan, kontrollü bir biçimde taleplerini geliştirirken, Kandil de giderek talep çıtasını yükseltmektedir. Mısır, İmralı, PYD, Asayiş Timleri temelindeki gelişmeler, AKP’nin bizzat kendisinin Türkiye’nin en büyük milli güvenlik sorunu haline geldiğini göstermektedir.