Emperyalizmin Anadolu cephesi!
Doğrudur; emperyalizm, tarihsel süreç içinde Türkleri Anadolu'dan atamadı!
Çok kez denediler. 1048'de Hasankale önlerinde denendi... 1071 Malazgirt, onlar için çok büyük bir hamleydi; olmadı...
Emperyalizm, iki yüzyıl boyunca Haçlı seferlerinden medet umdu. Bu seferler sırasında Bizans'ı hem tahrip etti, hem de kullandı.
Ne var ki, emperyalizm, 1176'da Bizans'ı yine öne sürdü. Sürdü ama, Avrupa takviyeli Bizans ordusu 2. Kılıçarslan önünde perişan oldu...
Tek amaçları vardı: Türkleri Anadolu'dan çıkarıp, Asya bozkırlarına sürmek!
Yüzyıllar boyu uğraştılar; başaramadılar.
Fatih'ten sonra, Osmanlı'nın çöküşünden medet umdular. 16. yüzyıldan beri, tuhaf biçimde akıl tutsaklığını yaşayan Osmanlı, 'aklı özgürlerin' dünyası karşısında dayanamadı ve çöktü!
Bu çöküşün sonucu olarak; Anadolu toprağı 1453'ten beri ilk kez 1. Dünya Savaşı sonunda emperyalizmin çizmeleriyle çok acı biçimde çiğnendi.
Ne acıdır ki, Fethin büyük nişanı İstanbul, 'küffâr'ın karargâhı oldu!'.
Fırsat bu fırsattı! Fransızlar, İngilizler, Adana, Antep yöresini sahiplenmeye yeltendi.
15 Mayıs 1919'da Yunan askerleri; ABD, İngiliz ve Fransız kruvazörlerinin korumasında İzmir'e çıktı...
O günlerde ABD Başkanı Wilson -Sevr'e temel teşkil edecek olan- Paris Konferansı'na gönderdiği telgrafta, özet olarak şöyle diyordu:
"Türkleri Konstantinopolis'ten çıkarınız. O yaratıkları geldikleri Asya bozkırlarına sürmenin yollarını bulunuz..."
Bu son saldırıda da her yol denendi... Süremediler!
Anadolu'dan Türk'ü çıkartamadılar!
Çıkartamadılar; çünkü yüz yıllardır bu topraklarda sebil olan kanımız hürmetine, kabul etti Ulu Tanrı dileğimizi; Mustafa Kemal Paşa adlı bir önder geçti Türk'ün başına.
Türkler onun arkasından yürüdü...
Ve bu önder, tüm oyunları bozdu!
O büyük Türk, Anadolu'yu emperyalizmin pençesinden çekip aldı. Sonra da, Türk'ün tahtı olan bu okunmuş topraklarda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kurdu. Dahası, Mustafa Kemal Paşa'nın (Atatürk'ün) önderliğinde verilen bağımsızlık savaşı, emperyalistlerin sömürgelerindeki halklara örnek oldu. 20. yüzyılda dünya, bağımsızlık savaşlarıyla da çalkalandı.
Böylece Atatürk, dolaylı olarak, emperyalistlere bir büyük darbe daha vurdu!
İşte sömürgen devletler bu sonucu sağlayan Atatürk'ü ve onun ilkelerini korumak isteyen Türk Ordusu'nu hep gizli gündemlerinde tuttular. Avrupa Birliği (AB) sözcülerinin Atatürk'ten rahatsız olmaları işte bundandır!
Türk ordusuna kendilerince bir ders vermek için ayarlanan -gerçekte bir aşağılama operasyonu olan- o "Çuval olayı" da bundandır!
Atatürk'ün önümüze koyduğu ilkeler ve hedefler, güncelliğini her devirde koruyor ve koruyacak!
Türkler için Atatürk, bir uygarlık pusulasıdır!
Ama Atatürk aydınlığına karşın -emperyalistleri sevindiren- bir zihniyet çöküşünü zaman zaman yaşıyor olmamız da bir gerçek.
Bu ülkede, ihmalin adına 'kader' deniliyorsa; yer altında ölmek 'güzel ölüm' diye övülüyorsa; ve böyle bir zihniyet ülkemizde etkili olabiliyorsa; geleceğimiz adına endişenin de ötesinde, dehşete kapılmamız gerekir.
Gerekir; çünkü böyle bir zihniyetin egemen olduğu toplumlarda -emperyalizmin istediği gibi- akıl tutsaktır!
Akıl tutsaklığı yaşayan bir toplum, uygarlığa hiçbir katkıda bulunamaz; o sadece tüketir ve ancak birilerine çok bir iyi pazar olur.
Dinde yeri olmayan, insanları önlemden uzaklaştıran böylesi 'kaderci' bir zihniyeti Atatürk'ün kesinlikle reddetmiş olması; emperyalistlerin hoşuna elbette gitmeyecekti.
Çünkü diri, dinamik, aklı özgür bir toplum onların işine hiç gelmez!
Emperyalizmin hedefinde Atatürk şimdilik yok.
Sıra henüz ona gelmedi...
Öncelik şimdi Türk Ordusu'nun!
Çünkü Türk ordusundan çok rahatsızlar...
Emperyalizm sanıyor ki, Türk ordusunu bir biçimde kuşatırız...
Onlar Türk askerini, Türk komutanlarını tanımıyorlar!
Binlerce yıllık bir ordunun varlığından habersiz olan o zavallılar, Türk'ün kahraman evlatlarını bilmiyorlar!
Emperyalistler şunu çok iyi bilmelidir ki; Anadolu coğrafyasındaki varlığımız sonsuza kadar sürecek.
Yaşasın Türk milleti!
Yaşasın Türk Ordusu!
Esen kalın efendim...