"Emirle ölüme git" dediğiniz çocuğu neyle suçluyorsunuz?

Devam eden yargılamalar, ne sahici bir "temizlik" yapıldığına, ne de "adalet"in tesis ettirildiğine dair ümit vermeyince, "kurunun yanındaki yaş"ların "imdat" çığlığı dinmedikçe, ümidi azalan, öfkesi artan "mağdur"lar da, muhatapsızlığın acısını bizden çıkarıyorlar zaman zaman.

"İş FETÖ ihraçlarına gelince siz de toptancı bir yaklaşım içindesiniz" eleştirileri alıyorum; üstelik ilk günden bu yana, sadece "FETÖ" değil, benzeri süreçlerin hiçbirinde "toptancı" bir yaklaşım içinde olmadığım, kimsenin ne suçluluğuna, ne masumiyetine dair "kesin ve peşin hüküm" vermediğim ve hep "adil bir yargılama"yı işaret ettiğim halde!

Bu eleştiriler vesile olsun, bugün size "mağdur" olduğu iddiasındaki bir "anne"nin mektubundan daha doğrusu feryadından bahsedeyim.

***

Mektubu yazan Figen Paycı, 15 Temmuz'da, Kuleli Askeri Lisesi'nde "üsteğmen" olarak görev yapan Mustafa Paycı'nın annesi.

Oğlunun neden "FETÖ'cü olamayacağına" dair sayfalar dolusu "gerekçe" sıralamış. Yetmemiş, her birinin altını yine sayfalar dolusu belge, tanıklık vs. ile doldurmuş.

Aktardığına göre;

Mustafa Paycı, Diyarbakır Hava Lojmanları'ndaki Şehit Namık Tümer Orta Okulu'nu birincilikle bitirdikten sonra merkezi Askeri Lise Sınavı'nda %2'lik dilime girerek üstün başarı göstermiş. Ve fakat, sonra o "çok başarılı" öğrenciye birşeyler olmuş. Askeri Lise'de başlayan ama özellikle Harp Okulu'nda yoğunlaşan "ŞOK MANGASI" işkencelerinin etkisi, başarı ve disiplin notlarının haksız biçimde düşürülmesi sebebiyle okulu güç bela bitirebilmiş.

Figen Hanım'ın küçük oğlu Mert Paycı da, yüksek puanla tüm Harp Okulları seçim aşamalarına katılma hakkı kazandığı, ön sağlık testini geçip, beden eğitimi ve fiziki seçim aşamalarını birinci bitirdiği halde her iki denemesinde de mülakatta elenmiş.

Figen Hanım soruyor:

"Oğlum FETÖ'cü olsa okul hayatı burnundan gelir miydi? Mezuniyet ortalaması o kadar düşük olur muydu? Kardeşi, mülakatta elenir miydi?"

***

Gelelim 15 Temmuz akşamına…

Bu kısmı biliyorsunuz aslında;

"15 Temmuz günü Kuleli Askeri Lisesi Komutanı olarak atanan Kurmay Albay Mürsel ÇIKRIKÇI'nın, okulda görevli öğretmenleri yolladıktan sonra çoğu yüzbaşı, üsteğmen, astsubay, uzman çavuş, er ve askeri öğrencilerden oluşan alay personeline, once tatbikat emir verdiğini ardından da "sıkıyönetim ilan edildi" yalanıyla kandırdığını" anlatıyor ve ekliyor anne Yapcı:

"Hiçbir askeri personel "Ben ilan edilen Sıkıyönetim'in Bakanlar Kurulu Kararını ya da Genelkurmay Başkanlığı'ndan gelen asıl emrini görmek istiyorum. Aksi takdirde bu tatbikata veya göreve katılmam" diyebilme cesaret ve hakkına sahip değildir. Emir kendi amiri tarafından verilmekte ve askerler bu durumu (kalkışma) hala anlayabilmiş değillerdi…"

***

Annesinin anlattığına göre, "terör saldırısı" aldatmacasıyla, sivillere ateş açılan Çengelköy'e geldiklerinde darbecilerin zulmüne ortak olmak yerine ateş altında kalan çok sayıda vatandaşın hayatını kurtarmış Mustafa Yapcı. O gece ateş altındayken kurtarıp evlerine kadar götürdüğü bir baba oğul, korumak için kendini siper ettiği bir kadın; hepsi lehinde tanıklık Yapcı'nın...

***

Figen Yapcı'nın "Bu çocuklara askeri okullarda vatan için emirle ölüme gitme bilinci öğretilmiş. Benim oğlum daha 3 yıllık subay ve 26 yaşında idi. Yanında bulunan birçok uzman çavuş ve hatta bazı erlerden bile yaş olarak daha küçüktü. TAYİN OLACAĞI YERİ KENDİSİ SEÇMEMİŞTİ, BAŞINDAKİ KOMUTANLARINI DA KENDİSİ ATAMAMIŞTI" sözlerini, ilgililerin dikkatine sunar, bu çocukların durumunu "kanunsuz emir" bağlamında değerlendirebilmek için "o emrin "kanunsuz" olduğunu fark edebilmişler mi, ne zaman fark edebilmişler ona da bakmak da lazım değil midir" sorusunun cevabını vicdanınıza bırakırım.

***

basliksiz-3-039.jpg

TÜYAP'tayım; beklerim

Beşinci kitap, birinci TÜYAP İstanbul heyecanı...

Bugün ve yarın saat 13.30'dan 18.00'e kadar TÜYAP Kitap Fuarı'nda, 4 No'lu salonda, Galeati Yayıncılık'a ait 4235 numaralı stantta, Birini Asacaklar ve Darbeleri Okuma Klavuzu kitaplarımı imzalamak üzere sizi bekliyor olacağım...

Gelin olur mu?

Sohbet ederiz, hasret gideririz...

Yazarın Diğer Yazıları