Türkoloji, her milletin kendi köklerine, tarihine ve kültürüne dair sorulara yanıt aradığı bir bilim dalı olarak, tarih boyunca birçok kıymetli isim yetiştirmiştir. Bu isimlerin başında gelenlerden biri de Emel Esin'dir. Emel Esin, Türkiye'nin ve dünyanın önde gelen Türkologlarından biri olarak, hayatını Türk kültürü ve tarihi üzerine yaptığı çalışmalarla geçirmiş, engin bilgisi ve inceleme yeteneği ile bu alana büyük katkılar sunmuştur.
Emel Esin’in bilimsel çalışmaları, Türkoloji sahasında bir dönüm noktası niteliğindedir. Onun derin bilgi birikimi, akademik dünyada bir köprü vazifesi görerek, Türk-İslam kültürü ile ilgili yeni yaklaşımlar geliştirilmesine vesile olmuştur. Emel Esin’i anlamak için, öncelikle onun içinde doğup büyüdüğü kültürel ortamı bilmek gerekir. Babası Ahmed Ferid Tek, II. Meşrutiyet sonrası Türkçülük akımının önemli temsilcilerinden biriydi ve Emel Esin’e, millet bilinci, vatan sevgisi ve tarihî mirasın önemi gibi değerleri miras bırakmıştır. Annesi Müfîde Ferid ise Fecr-i Âtî dönemi edebiyatının kıymetli isimlerinden biriydi. Bu aile yapısı, Esin’in entelektüel gelişiminde çok önemli bir rol oynamış, onu daha çocuk yaşta Türk kültürü ve edebiyatına ilgi duyan bir birey haline getirmiştir.
EMEL ESİN’İN ESERLERİ VE TÜRKOLOJİYE KATKILARI
Emel Esin’in en dikkat çekici özelliği, Türk kültürünün geniş bir perspektiften ele alınması gerektiğini savunan yaklaşımıydı. O, yalnızca Osmanlı İmparatorluğu’nun mirasını değil, daha derinlerde yatan Orta Asya Türk tarihini, İslam öncesi dönemleri, Göktürk ve Uygur dönemi sanatlarını inceleyerek, Türk kültürünü bir bütün olarak anlamaya çalışmıştır. Esin’in bu bağlamda en önemli eserlerinden biri İslamiyetten Önce Türk Sanatı adlı çalışmasıdır. Bu eser, İslamiyet’in kabulünden önceki Türk sanatını derinlemesine incelerken, Esin’in sanat tarihi ve arkeoloji bilgisini de gözler önüne sermektedir.
Yine, Esin’in Orta Asya’da Türk İzleri adlı kitabı, Türklerin tarih boyunca Orta Asya’da bıraktıkları izleri ve bu bölgedeki kültürel etkilerini ortaya koyması bakımından önemli bir başvuru kaynağıdır. Emel Esin’in çalışmaları, Türk kültürünü hem Türkiye’de hem de uluslararası düzeyde daha geniş kitlelere tanıtmış ve Türkoloji araştırmalarının derinleştirilmesine büyük katkı sağlamıştır.
SEYFULLAH ESİN İLE EVLİLİĞİ VE TOKYO YILLARI
Emel Esin’in hayatındaki önemli dönüm noktalarından biri, 1941 yılında Japonya’nın Tokyo şehrinde, babasının büyükelçilik görevinde bulunduğu sırada gerçekleşen evliliğidir. Emel Esin, Plevne gazilerinden İbrâhim Edhem Paşa’nın oğlu, sefâret başkâtibi Seyfullah Esin ile bu yıllarda hayatını birleştirdi. Bu evlilik, Emel Esin’in uluslararası perspektifini daha da genişleten bir dönemeç olmuştur. Tokyo'da geçirdikleri süre zarfında, Japon kültürünü de derinlemesine tanıma fırsatı bulmuş ve Asya kültürleri üzerine yaptığı araştırmalara farklı bir bakış açısı katmıştır. Eşi Seyfullah Esin de tıpkı kendisi gibi entelektüel birikimi yüksek bir diplomattı ve çiftin bu özellikleri, birbirlerini daha da ileriye taşımalarını sağlamıştır.
Emel Esin’in akademik başarıları ve Türk kültürüne katkıları, yerli ve yabancı birçok uzman tarafından takdirle karşılanmıştır. Türkoloji alanında çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. İlber Ortaylı, Esin hakkında şöyle demiştir:
"Emel Esin, Türk kültür tarihine olan derin ilgisi ve akademik titizliği ile Türkoloji sahasında eşsiz bir iz bırakmıştır. Onun çalışmaları, nesiller boyu araştırmacılar için temel kaynak olmaya devam edecektir."
Bir diğer Türk akademisyen, sanat tarihçisi Prof. Dr. Semavi Eyice de Esin’in çalışmalarına dikkat çekerek şunları ifade etmiştir: "Emel Esin’in Türk sanat tarihi üzerine yaptığı araştırmalar, bu alanda derinlemesine bilgiye sahip olmanın ve inceleme yeteneğinin bir sonucudur. Onun eserleri, Türk-İslam sanatının köklerine inen ve dünya çapında ses getiren çalışmalardır."
Emel Esin hakkında övgüyle bahseden bir diğer isim, ünlü Fransız Türkolog Jean-Paul Roux olmuştur. Roux, Esin’in çalışmalarının uluslararası alandaki önemine dikkat çekerek şunları söylemiştir: “Emel Esin, Türk kültürü ve sanatı hakkında geniş bir perspektif sunarak, Batı dünyasına bu zengin kültürün derinliklerini tanıtmıştır. Onun çalışmaları, Türkolojinin Batı’da daha iyi anlaşılmasına katkı sağlamıştır.”
ÖLÜMÜ VE TÜRK KÜLTÜRÜNE SON MİRASI
Emel Esin, 1987 yılında Ankara'da hayata gözlerini yummuştur. Ölüm sebebi, ilerleyen yaşına bağlı olarak gelişen sağlık sorunları olmuştur. Ölümünden sonra geride bıraktığı miras, yalnızca yazılı eserlerden ibaret değildi. Vasiyeti üzerine, Türk kültürü sahasındaki çalışmaları desteklemek ve yapılan araştırmaları yayımlamak amacıyla, 28 Aralık 1989’da Tek-Esin Türk Kültürünü Araştırma ve Geliştirme Vakfı kurulmuştur. Bu vakıf, Emel Esin’in arzusunu yerine getirerek, Türkoloji ve Türk kültürü alanındaki çalışmalara destek sağlamaya devam etmektedir.
Emel Esin, Türk kültürüne adanmış bu vakıf aracılığıyla, yalnızca kendi zamanında değil, gelecek kuşaklar için de Türk kültürünün araştırılmasına ve geliştirilmesine katkı sunmayı sürdürmektedir. Esin’in bu vizyonu, onun ne kadar geniş bir bakış açısına ve ileri görüşlülüğe sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Emel Esin, vefatından sonra, Ankara Cebeci Asri Mezarlığı'nda defnedilmiştir. Türk kültürüne yaptığı katkılar ve Türkoloji sahasındaki eşsiz çalışmaları, onu unutulmaz kılacak bir miras bırakmıştır. Akademik dünyada ve Türkoloji sahasında, Emel Esin adı her zaman saygıyla anılacak ve onun yaptığı çalışmalar, bu alanın temel taşları olarak varlığını sürdürecektir.
Emel Esin, yaşamı boyunca Türk kültürünü dünya sahnesinde layıkıyla temsil etmiş, yazdığı eserler ve verdiği emekle sadece bir Türkolog değil, aynı zamanda bir kültür elçisi olmuştur. Onun ilham verici hayatı ve akademik başarıları, nesiller boyu Türkologlara ve kültür araştırmacılarına ışık tutmaya devam edecektir.