Fatih ERBOZ- ANKARA / YENİÇAĞ
Türkiye, Doğu Akdeniz’de ABD ve İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum kesimi kirli ittifakı ile mücadele verirken ABD, Ege Denizi ve Karadeniz’de de baskısını arttırmayı planlıyor. Emekli Korgeneral Erdoğan Karakuş, ABD’nin Rusya’yı Ege denizi ve Karadeniz’de karşılamak istediğini belirterek, “ABD, yaşanan son gerginliğin ardından Rusya ile ipleri iyice gerdi. Ukrayna sınırına Rusların 175 bin civarında asker yığmasının hemen ardından ABD, Yunanistan Sahil Güvenlik Komutanlığı ve ABD Sahil Güvenlik Komutanlığı arasında antlaşma imzaladı. Bunun öncelikli nedeni Rusya’ya gözdağı. Ayrıca, Montrö antlaşması konusunda Türkiye’ye baskı yapmak. ABD, her ne kadar sahil güvenlik amaçlı antlaşma imzalasa da anlaşılan o ki Ege Denizi’nde savaş gemilerini de gezdirecek. Karadeniz’de şimdilik bunu yapamadığı için Türkiye ve Rusya’ya göz dağı verdi. Rusya’ya Ukrayna nedeniyle göz dağı verirken, Türkiye’ye de Montrö antlaşması uyarınca taleplerini karşılamadığı için bu gözdağını vermek istiyor. Bu nedenle zaten Bulgaristan ve Romanya’da da asker sayısını NATO kapsamında da olsa arttırmak istiyor” dedi.
Rusya’nın Ege Denizi üzerinden öncelikli olarak Rusya’ya sert bir mesaj gönderdiğine dikkat çeken Karakuş, şunları söyledi: “ABD’nin, Yunanistan ile geçtiğimiz günlerde Sahil Güvenlik Komutanlıkları ile antlaşma imzalaması zaten bunun açık göstergesi. Sahil Güvenlik dendiğinde elbette öncelikli olarak arama kurtarma, göçmenlerin düzensiz bir şekilde batıya gelmesi, ayrıca kaçakçılık konuları gündeme gelir. Ancak burada kapsamın bu kadar dar olmayacağı belli. Türkiye’nin Montrö antlaşması kapsamında ABD savaş gemilerinin Karadeniz’e çıkmamasına izin vermemesi sonucunda bu antlaşmanın geldiği düşünülebilir. Öncelikli olarak ABD, Yunanistan ile devriye atacaksa bunun anlamı artık Ege Denizi’nde daha fazla ABD savaş gemisinin görüleceğidir. ABD, Yunanistan ile yaptığı antlaşma kapsamında Ege Denizi’nde daha çok savaş gemisi bulunduracak. Rusya’ya verdiği mesaj çok açık. Karadeniz’deki savaş gemisi bulunmasa da Ege Denizi’ne açıldığından andan itibaren ben varım mesajıdır bu. Türkiye’ye açıkçası Montrö kapsamında izin vermiyorsunuz şimdi ben de artık daha çok Ege Denizi’ndeyim mesajı vermiş oluyor. Burada Türkiye ve Rusya’ya açık ve net bir mesaj var. Rusya’nın daha çok kuşatmasını engelleyen ABD, Türkiye’ye de rahat değilsin mesajı vermiş oluyor.”
KAREDENİZ’DE İŞLER KARIŞIYOR
ABD’nin NATO kapsamında Bulgaristan ve Romanya’da daha çok askeri varlık bulundurmak istediğine dikkat çeken Karakuş, “ ABD, Bulgaristan ve Romanya’nın son dönemdeki konjonktürünü de dikkate alarak bu iki ülkede daha çok varlık göstermek istiyor. Özellikle Bulgaristan’da yapılan son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Rusya ile batı arasındaki diyaloğu dengede tutmak isteyen, yani Rusya’yı ihmal etmek istemeyen aday kazanarak cumhurbaşkanı oldu. Dolayasıyla ABD, Bulgaristan’da Rusya’nın etkinliğinin artmasını istemiyor. Romanya ise biraz daha batıya yakın durmayı tercih ediyor. ABD, her iki ülkede de varlığını arttırarak, Rusya’nın etkisini kırıp o bölgelere Rusya’nın girmesini istemiyor” diye konuştu.
RUSYA KARADENİZ’DE BEKLİYOR
Rusya’nın Karadeniz’deki varlığını kırmak için Bulgaristan ve Romanya’daki etkinliğini arttırmak isteyen ABD’nin bunu Karadeniz’e yansıtmakta zorlanacağını belirten Karakuş, şunları ifade etti: “ ABD’nin, Yunanistan ile yaptığı bir antlaşmanın benzerini açıkçası Bulgaristan ve Romanya ile yapmasını beklemek doğru olmaz. Romanya her şeye rağmen bu işe hiç karışmak istemiyor, Bulgaristan ise deniz antlaşması kapsamında ABD’nin ülkesine hiç sıcak bakmıyor Rusya nedeniyle. Her iki ülkede sorun yaşamak istemiyor açıkçası Rusya ile. Romanya ve Bulgaristan’da ABD askeri varlığını kara birliği itibarıyla bulundurabilir ama denizde etkinlik göstermek isterse ciddi sorun çıkar. Bu aşamada böyle bir gerginliği ne Romanya ile Bulgaristan ne de ABD kaldırabilecek durumda açıkçası. Bu nedenle zaten örneğin Bulgaristan kara birliklerinin bulunması konusuna ABD sorun çıkarmasın diye itiraz etmiyor. Karadeniz’de hassas ve kritik bir süreçten geçiliyor. Türkiye ise tam da bu noktada hassas ve acele etmeden bir politika belirlemeli bana göre.”