Emekli Büyükelçi Uluçevik, Türkiye’nin Ege Denizi’nde Yunanistan’a karşı yapması gerekeni açıkladı. Yunanistan ihlallerine devam ediyor

Emekli Büyükelçi Uluçevik, Türkiye’nin Ege Denizi’nde Yunanistan’a karşı yapması gerekeni açıkladı. Yunanistan ihlallerine devam ediyor

Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik, Yunanistan’ın Ege Denizi’ndeki gayri askeri statüdeki adalara yönelik ihlalleriyle ilgili “TBMM nasıl ki kara suları konusunda 6 mili kırmızı çizgi kabul etmiş, 6 mil ötesine genişleme konusunu savaş sebebi olarak kabul etmişse söz konusu adaların statülerinin ihlalini de savaş sebebi olarak ilan etmesinde fayda vardır bana göre” dedi.

YENİÇAĞ/ ANKARA- Fatih ERBOZ

Yunanistan uluslararası antlaşmalarla hükme bağlanmış Ege Denizi’ndeki gayri askeri statüdeki adalara yönelik olarak ihlallerini sürdürmeye devam ediyor. Lozan Antlaşmasının 12’nci maddesinin Ege Denizi’ndeki adaların aidiyetini ve aynı zamanda askersizleştirilmiş statüsünü hükme bağladığını belirten Uluçevik, şunları söyledi:
“Lozan Barış Andlaşması’nın 13’üncü Maddesi’nde de 12. Madde’de Yunanistan’ın egemenliği altına konulan bütün adalar için geçerli olan genel askersizleştirme tedbirlerine ek olarak hükümler bulunmaktadır. Bu tedbirlere ek olarak Ege’de Anadolu kıyılarına çok yakın olan ve tam merkezinde yer alan Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya adalarında Yunanistan’ın uygulaması gereken askersizleştirme tedbirler üç kalem halinde sıralanmıştır. Bunlardan birincisi söz konusu adalarda hiçbir deniz üssünün kurulamaması ve yine istihkam yapılamamasıdır. Buna karşılık Türk askeri uçakları da bu adalar üzerinde uçmayacak ifadesi yer almaktadır. Üçüncü olarak da söz konusu adalarda Yunan askeri kuvvetlerinin askerlik hizmetine çağrılmış ve bulundukları yerde eğitilebilecek normal asker sayısından fazla asker olmaması gerekir. Ayrıca bunun devamında jandarma ve polis kuvvetlerinin de bütün Yunanistan’daki jandarma ve polis kuvvetlerine orantılı bir sayıda olması. Askersizleştirmenin yanında bu üç ilave tedbirde alınıyor uluslararası antlaşmalarda.”

ANTLAŞMA EMREDİCİ BİR DİL DE KULLANIYOR
İkinci Dünya savaşının ardından 1 Şubat 1947 yılında Paris Antlaşmasında da Askersizleştirme bulunduğunu kaydeden Uluçevik, “Bu antlaşmanın 14’üncü maddesi Oniki ada ile ilgilidir. Bu maddenin ikinci fıkrasına göre bu adalar askerden arındırılacak ve askerden arındırılmış olarak kalacaktır. Burada askersizleştirme ve askersizleştirilmiş terimleriyle kastedilen de açıktır. İlgili topraklarda ve karasularında tüm deniz ve askeri hava tesislerinin tahkimatı ile deniz ve hava askeri hava birimlerinin üstlenmesinin, kalıcı veya geçici olarak yerleştirilmesinin, askeri eğitim ve savaş malzemesinin üretiminin yasaklanmasıdır. Sonuçta bu antlaşma askersizleştirilmiş statü hakkında emredici bir dil kullanmıştır” diye konuştu.

YUNANİSTAN ZIMNEN İHLALİ KABUL ETTİ
Yunanistan’ın 1960’lı yıllardan itibaren antlaşmalara uymadığını ve askersizleştirmeyi ihlal ettiğini kaydeden Uluçevik, “Yunanistan 1990’lı yıllardan itibaren Türkiye’nin buna tepki göstermesi ve tavrını açıkça ortaya koymasının ardından koşullar değişmediği sürece ilkesini kullanmaya başladı. Ayrıca Yunanistan, iki devletin de NATO üyesi olması sebebiyle aynı savunma sistemi içerisinde olduğu bu nedenle Ege Denizi’ndeki adaların ve Oniki adanın askersizleştirilmiş statüde olmasının Türkiye’nin güvenliği ile ilgili gerekçeleri çürüttüğünü de ileri sürdü. 1993 yılında ise Yunanistan adaların askersizleştirilmiş statüsüne ilişkin çatışmanın Uluslararası Adalet Divanı’na gitmesini de engellemeye çalıştı. Divanın yargı yetkisini kabul ederken, ulusal güvenlik çıkarları ile ilgili askeri önlemlerden kaynaklı konulara ilişkin olarak Divanın zorunlu yargı yetkisine çekince koydu. Yunanistan aslında burada antlaşma hükümlerini zımnen ihlal ettiğini kabul etti” ifadelerini kullandı.

ASKERSİZLEŞTİRME STATÜSÜNÜN İHLALİ SAVAŞ SEBEBİ SAYILABİLİR
Gayrı askeri satüdeki adalara yönelik Yunanistan ihlallerinin teknolojiden de faydalanılarak günü gününe Türkiye tarafından belgelenmesinin önem taşıdığını kaydeden Uluçevik, “Bu ihlaller BM Genel Sekreterine ya da BM Güvenlik Konseyi’ne bildirilmesi faydalı olacaktır. Türkiye’nin NATO, AGİT, AB’nin bilgi ve dikkatine bu belgeleri sunması da önemlidir bana göre. Daha önce TBMM nasıl ki kara suları konusunda 6 mili kırmızıçizgi kabul etmiş, 6 mil ötesine genişleme konusunu savaş sebebi olarak kabul etmişse söz konusu adaların statülerinin ihlalini de savaş sebebi olarak ilan etmesinde fayda vardır bana göre. Yunanistan’ın antlaşmalara uymak yükümlülüğü vardır, uymuyorsa sonucuna katlanmayı göze almış demektir” diye konuştu.

İlgili Haberler