Gazeteciler, siyaset heveskârları, olası bir erken seçimde yüzünü unutturmamak/adını akılda-hatırda tutturma hesapları yapanlar; hepsi Ankara’da...
Başkentin “taze”leri; çiçeği burnunda milletvekilleri temkinli, içlerinde “yerleşik hayat”a geçen neredeyse yok gibi. “Erken seçim” Demokles Kılıcı olmuş sallanıp duruyor, seçildiler seçilmesine ama yine de belli değil siyasi akıbetleri... “Bakan”lık hayalleri kuranların yüzü sirke satıyor; “taban” dediler, “istikrar” dediler, “sermaye” dediler ama ı-ıh... Sürdürülebilir hükümet, dahası bir hükümet kurmak bile Ankara’nın reel politiğine “en uzak ihtimal” gibi duruyor an itibarıyle..
Ve; burada “kulis” diyorlar aslen büyük bir bölümü “boş muhabbet” ... Uzun hararetli konuşmalar, koalisyonu kurması beklenenlerin dahi bilmediği “son”a dair ömrü kelebeğinki kadar bile olamayan bilirkişi tahminleri... İçinde, kırk tilkinin kuyruklarını birbirine değdirmeden dolaştığı şapkadan tavşan çıkarmaya çalışıyorlar hâlâ...
Çıkmaz!
Ey, her şeyi bilen adamlar/kadınlar, yüksek aydınları yurdumun; illa üstünüzü başınızı parçalayarak taraf olacağınız bir başlık lazımsa;
Yer:
Türkiye Büyük Millet Meclisi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş, Türk Milleti’nin kurtuluş savaşını yürüten “Gazi Meclis”.
Millet egemenliğinin “bina” edildiği mekan.
Konuşan:
HDP’li Pervin Buldan.
Ne törpüleme var ne mübalağa, aynen şunu dedi:
- PKK, terör örgütü değildir!
Bunu konuşun, bunu tartışın hadi!
Hemen arkasından Sırrı Süreyya Önder, “Devletle protokolümüz var kardeşim bizim” dedi;
“Biz” öznesinin kardeşi mevzu bahis “ateşkes” olduğuna ve HDP “silahlı bir örgüt” olmadığına göre PKK değilse ne?
Bunu tartışın hadi!
Buldan ve Önder, TBMM’de bu cümleleri kurarken karşılarında iki tecrübeli “haberci” vardı; biri bile “ne diyorsunuz” demedi, “doğru mu duyduk” diye teyit ettirmedi, izleyicinin dikkatini bu “özdeşlik” itiraflarına çekmedi.
Niye?
Bilmek, duymak, öğrenmek “emanet oy” sahiplerinin hakkı değil mi “demokrasi” maskesi düştükten sonra belireni?
