Ekrem İmamoğlu’nun davasına bakan hakim yakınlarına anlattı: Siyasi yasaklı hale getirmem istendi. Barış Terkoğlu açıkladı

Ekrem İmamoğlu’nun davasına bakan hakim yakınlarına anlattı: Siyasi yasaklı hale getirmem istendi. Barış Terkoğlu açıkladı

Gazeteci Barış Terkoğlu, bugün kaleme aldığı yazısında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu‘na açılan davayı ve perde arkasında yaşananları ve önemli iddiaları yazdı.

Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, bugünkü köşesinde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na açılan “ahmak” davasının perde arkasında yaşananları yazdı.

Terkoğlu, davaya bakan hakim Hüseyin Zengin’in yaz kararnamesiyle Samsun’a gönderildiğini ve yerine aynı adliyeden başka bir hakimin getirildiğini hatırlatarak “Zengin, İstanbul’da, sadece bir yıldır görev yapıyordu. Bu yer değişikliği olağandışı görünüyordu.” dedi. 

Terkoğlu yazısında İstanbul’un yargı atamalarında birinci bölge olduğunu hatırlatarak görev süresinin 8 yıl olduğunu aktardı. Terkoğlu’nun aktardığına göre “Hâkimler ve Cumhuriyet Savcıları Hakkında Uygulanacak Atama ve Nakil Yönetmeliği”nin 7. maddesine göre, bazı şartlarda bu yer değişikliği olabiliyor. O durumlar şöyle sıralanmış:

– Bulundukları yerde kendi kusurları olmaksızın herhangi bir nedenle hâkimlik ve Cumhuriyet savcılığının gerektirdiği onur ve tarafsızlık içerisinde görev yapamayacağı veya bulunduğu yerde kalması mesleğin nüfuz ve itibarını sarsacağı anlaşılanlar,

– Görev yerlerindeki işlerin çokluğuna ve çeşidine göre gereken sürat ve başarıyı gösteremedikleri soruşturma ve belgelerle anlaşılanlar,

– Haklarında Hâkimler ve Savcılar Kanunu gereğince yer değiştirme cezası verilenler.

YAKINLARINA ANLATTIKLARINI ÖĞRENDİM

“Zengin’in, güvendiği kimi hâkim ve savcılara neler anlattığını öğrendim.” diyen Barış Terkoğlu, Zengin’in şunları anlattığını aktardı:

“Ben de hükümete destek veriyorum. Hatta eşim, hükümetin desteklediği 2 No’lu Baro’da çalışıyor. Ancak ben hâkimim. Tarafsızlığımı korumak zorundayım. Buna rağmen bazı savcılar aracılığıyla, İmamoğlu’na iki yıldan fazla ceza vererek, onu siyasi yasaklı hale getirmem telkin edildi. Bu suçlara ilişkin daha önce verilmiş kararları inceledim. Vicdani olarak, böyle bir cezanın adaletsiz olacağını gördüm. İmamoğlu hakkında, asgari sınırdan ceza verip, hükmün açıklamasını ertelemenin en doğrusu olacağına karar verdim. Bunu birkaç kişiye de söyledim. Durumdan haberdar olan ve adliyeyi yöneten bir isim, hükümetle görüşerek atamamı yaptırdı.”

“AHMAK” DAVASININ GEÇMİŞİ

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, üç yıl önce, Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nde konuşmuştu. İmamoğlu, burada yaptığı konuşmada İstanbul seçimlerinin tekrar edilmesi dahil, yaşanan sıra dışı olayları eleştirmişti. “Bedel” kelimesini ise şöyle kullanmıştı: “Sadece üç ayda, 13 bin oydan 806 bin oya çıkan bir farkla bedel ödeten bir halk var.” Birkaç gün sonra, İçişleri Bakanı Soylu’nun hedefi oldu: “Avrupa Parlamentosu’na gidip, Türkiye’yi şikâyet eden ahmağa söylüyorum, bunun bedelini bu millet sana ödetecek.” İmamoğlu’nun cevabı ise “31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır.” şeklinde oldu.

İmamoğlu’nun bu sözlerle YSK’yı hedef aldığı söylenerek hakkında Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine karşı görevlerinden dolayı alenen zincirleme hakaret” suçlamasıyla, 1 yıl 3 ay 15 günden 4 yıl 1 aya kadar cezalandırılması istemiyle dava açıldı.

Barış Terkoğlu yazısına şöyle devam etti:

Peki planlanan ne?

Hâkim Zengin’in kabul etmediği senaryoyu da anlatayım:

– İmamoğlu’na hapis cezası verilmesi, cezanın çabuklukla kesinleştirilmesi,

– Ardından TCK’nin 53. maddesine dayanarak İmamoğlu’nun seçme ve seçilme hakkından yoksun bırakılması, infaz tamamlanıncaya kadar milletvekili, belediye başkanı ve parti yöneticisi olamaması,

– Nihayetinde hem İBB’nin muhalefetten alınması hem de İmamoğlu’nun siyasetten tasfiye edilmesi.

Yeni göreve getirilen hâkim, Hüseyin Zengin’in kabul etmediği şartları kabul ederek mi göreve geldi, bilmiyorum. Ancak hâkimlerin siyasi cinayet işlediği bu senaryoda, muhalefetin rıza göstermekten daha fazla yapabilecekleri var. En basiti, HSK’de Millet İttifakı’nın üç üyesi var. Bu yazı bile, konu üzerine müfettiş görevlendirilmesi için gerekçe yapılabilir. İddiaları inceleyen müfettişler, sürecin tüm aktörleri ile görüşebilir. Belki de Hâkim Zengin, her şeyi yalanlayan bir açıklama yapar! Yine de yaşananlar kamuoyu ile paylaşılarak, hazırlanan kumpas bozulmaya çalışılabilir.

Nasar cinayetinin dava dosyasına hâkimin düştüğü not, sanki olan biteni izleyen herkesi anlatıyor: Kader bizleri görünmez kılar. Hikâyenin sonunda “Beni öldürdüler” dememek mümkün. Yeter ki görünmezliği kabul etmeyelim…

İlgili Haberler