Ekrem İmamoğlu kırmızı çizgilerini açıkladı

Ekrem İmamoğlu kırmızı çizgilerini açıkladı

YSK'nın tartışmalı kararıyla mazbatası elinden alınan ve 23 Haziran'da yeniden İBB Başkanı olan Ekrem İmamoğlu, "Her şeyi tartışırız, konuşuruz. Ama milletin, toprakların bölünmez bütünlüğünü, bayrağımızı tartışmayız" dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, merak edilenler hakkında konuştu. Başkanlığa giden süreçte yöneltilen eleştirileri yanıtlayan ve kendisi hakkında bilgiler veren İmamoğlu, yorgun olmadığını ancak kitap okumak gibi şeyleri çok özlediğini söyledi.

Sözcü'de yer alan röportaj şöyle:

– Hayırlı olsun… Çok yorgun olmalısınız…

Yorgun değilim ama bazı şeyleri çok özlemişim… Kitap okumak gibi.

– Siz, orta sınıf değerler bütününü hatırlattınız topluma, hem milli hem dini bayramları kutlayan bir kuşağın çocuklarıyız biz…

Yüzde yüz doğru söylüyorsunuz. Öyle bir ortamda, atmosferde, ailede büyüdük. Ayrıştırıcı mevzular gündem değildi. Maalesef son 16 yıldır kutuplaştırarak siyasette başarı elde etme çabası ortaya konuldu. Bu yaklaşımlar o kadar tehlikeli ki. Ve hatta öyle kalıcı hasarlar bırakabilir ki, bazen tedavisi bile mümkün olmayabilir.

‘SAĞLIKLI POLİTİK DİL'

– Ne tuhaf değil mi?

Ve çok acı. Ben hiçbir zaman bunu tasvip etmedim. İlçem Beylikdüzü'nde kendimce bir felsefe geliştirdim. O dönemde arkadaşlarım tarafından “İktidarı hiç eleştirmiyorsun, böyle ilçe başkanlığı olmaz” cümlelerini duydum. Beni “Sen CHP'li değil misin?” diye bile sorguladılar. Yaptığım şuydu; yok saydım. Benim konum hak, adalet, çözümler, alternatiflerdi. Bu bana iki şey kazandırdı. Öncelikle çok sağlıklı bir politik dil oluşturduk, ikincisi de Türkiye'de var olan hayranlık ve nefret duygularını ilçeme taşımamış oldum. Türkiye'de yaşatılan bu maksimum kutuplaşmanın ortaya koyduğu gerilimi hafifletmek, hatta unutturmak adına, hiçbir strateji oyunu içermeksizin, neysem o bir kampanya yönettim.

‘İLK KEZ YAPMADIM'

– İlk gün odanızda dua ettiniz ve eleştirildiniz.

“Oraya bir imam getirmek laikliğe aykırıdır.” Hayır, o benim kişisel alanımdı. Yaptığım şey; ailemle beraber, dua ile yola çıkmaktı, üstelik bunu yeni yapmadım ki… 2014'te Beylikdüzü Belediye Başkanı seçildiğimde de aynı duayı yaptım.

– Bazıları Atatürk portresinin mesajını 'sert' buldu…

O benim yıllardır yol haritamda bir felsefe; Atatürk'ün yaklaşımı, devlet adamlığı, liderliği. Hiçbir çıkar beklemeden devlete, millete adanmışlık, ürettiklerinizi, yarattıklarınızı tümüyle millete bırakmak… Son yüzyılda kaç lider var onun gibi?

‘BİR KARIŞ TOPRAK BİLE'

– Kırmızı çizginiz nedir?

Kırmızı çizgim elbette var. Toplumsal tüm mevzulara duyarlıyım, her şeyi tartışırız, konuşuruz. Ama milletin, toprakların bölünmez bütünlüğünü, bayrağımızı tartışmayız. Bir karış toprağı bile… Millet olabilme duygusunu sarsacak, sınırlarımızı tartışmaya açacak her konu kırmızı çizgimdir. Ama her insanlık sorununu konuşalım. Adaleti, eşitliği, özgürlüğü, yoksulluğu, demokrasiyi… Bunları çözelim.

– LGBT-İ bireyin sorunu?

Gayet tabii, o da çözülsün. Tüm tercihlere, yaşam biçimlerine ön yargısız bakabilmek önemli. Tabii ki bireysel alanımda kişisel kırmızı çizgilerim de var.

– Neler mesela?

Yalana, insanları aldatarak siyaset yapmaya, şiddete tahammülüm yok.

– Uzun süredir büyük bir kesim kendilerini çok umutsuz ve çaresiz hissediyorlardı. Sizde de “bir şeyleri uçurumun eşiğinden aldık” gibi bir duygu var mı? Bir rahatlama…

Ben size bir şey söyleyeyim mi; Sayın Cumhurbaşkanı'nın bile Japonya ziyaretinde rahatladığını gördüm ben. Farkında değiller belki ama biz onları bile rahatlattık. Demokrasi öyle bir ferahlık ki… Kendi varlığını ispat açısından sandıktan çıkanın kabulü çok önemli, çok değerli bir şey, nefes gibi. Ben milletin yüzündeki huzuru, keyfi görüyorum. Çocukların, gençlerin enerjisini… Başaramasaydık, bu gençleri kaybederdik Özlem Hanım… Evet, sorunları var bu şehrin… Ama şu anda bir mutluluk var, yaşıyoruz onu.

– Size benzer pek çok aday ya da siyasetçiden neyiniz farklıydı sizce?

Galiba şu; çok adarım ben kendimi, sınırım yok o konuda. Eşimle de bunu çok tartışırız. İlçe Başkanlığı yapacağım; nedir, koltukta oturursunuz, birkaç toplantıya katılırsınız. Ama ben 5 yılımı sokaklarda geçirdim, belediye başkanı oldum, yine aynı… Çok insani olmayabilir, ailenizi yorar… Bir de idealist davranmaya çalışıyorum yol haritamda. Kastım şu; örgüt başkanıyım en başarılısı olmak istiyorum, ilçe belediye başkanıyım en iyisi olmak istiyorum. Şimdi İstanbul Büyükşehir, dünyanın en iyisi olmak isterim.  Son olarak bir de samimiyeti ruhumdan eksik etmem. Bunu çalışkanlıkla birleştirdiğim zaman, sonuç da alırım.

'TOPLUMUN FERAHLAMASI İÇİN O AİLE FOTOĞRAFI GEREKLİYDİ'

– Rakibiniz Binali Yıldırım ile açık oturuma çıktınız. Yıllar sonra bir siyasi tartışma izledik. Siz ne hissettiniz o yayında?

Başından beri o yayını talep eden benim. Orada esas olan, farklı düşünseler de bir arada yaşayabileceklerini hatırlatırsınız. Her şeye rağmen, tüm risklere rağmen, iki tarafın bunu kabul etmiş olması değerliydi.

– Final fotoğraf da çok değerliydi…

Bir aile fotoğrafını özellikle ben talep ettim. Eşler, çocuklar, aile… Çok önemliydi bu görüntü. İyi biliyoruz ki iki kapı komşusu siyasi çekişmelerden dolayı konuşmuyor bu şehirde. İnsanlar birbirlerine selam vermiyor, düşmanlık besliyor… Bu durumdaki bir toplumun ferahlaması için o fotoğraf gerekiyordu. Bunlar kalıcı işler, iyi ki Sayın Yıldırım kabul etmiş. Bu bir seçimi kazanma stratejisi değil… Bu, topluma, demokrasiye hizmet. Bu nedenlerle o yayın çok önemliydi.

– Herkes size “aslansın, kaplansın” dediğinde nasıl tedavi ediyorsunuz ruhunuzu?

Ailem çok büyük şans. Sürekli gaza getiren değil, sürekli yüzleştiren, sorgulayan bir ailem var. Eşim bunların başında geliyor. Çocuklarım da öyle… Annemi koymuyorum bu statüye, çünkü annemin tek konusu şu “Oğlumun sesi niye kısık, dinlendi mi, uyudu mu, kalktı mı?” Bazı aileler vardır, sizin rüzgarınıza kapılır. Bizim evde kimse benim rüzgarıma kapılmıyor! Tam tersine başka bir rüzgara koşuyorlar… Geniş ailemde de bir karar birliğimiz var. Son olarak ramazanda bir iftar yaptık. “Her biriniz sorumlusunuz, en ufak bir hatanız bana yük edilebilir” dedim. Onlar da sağ olsun gayet iyi anladılar.