Ekrem İmamoğlu, Seyr-i Sabah programında seçim süreçlerini değerlendirdi. Cuma sabahı itibarıyla 18.742 oy farkla önde olduğunu belirten İmamoğlu "Bütün devlet kadrolarının güvenliği ve sürecin organizasyonuna hakim bir pozisyondayken Türkiye tarihinin en şaibeli seçimi denmesi, parti teşkilatının başarısızlığına kılıf aramaktır" açıklamasını yaptı.
AKP yetkilileri tarafından kendisine karşı dile getirilen "Ben mazbatamı istiyorum" söylemine de değinen İmamoğlu, bunu sadece bir kez vurguladığını, ancak her yerde hakkının verilmesini istediğinin altını çizdi:
"BAŞARISIZLIĞA KILIF ARIYORLAR"
"Gerçekten trajikomik bir AA süreci yaşandı. Çok acı bir deneyim oldu Türkiye açısından. Türkiye böyle bir kamu kurumunun bilgi alma konusundaki merkezin manipülasyonu ile karşılaştı. İşin uzamaya dönüşen noktası orası. Burada kasıt şüphesi çok yüksek. AA'yı bu noktada yoğun bir biçimde eleştirdim. Yetkililere de gerekli mesajı ilettim. Beni temsil etmiyor, benim vergilerimle çalışan bir kurumun tarafsız olmadığını dile getirdim.
Bizim çok donanımlı bir zemin hazırladığımızı düşünmemiş olabilirler. 11 saate yakın veri sağlayamadı. Sonrasında itirazlar başladı ve bugüne kadar gelindi. YSK'nın dışında hazırlıklı olmanın ne kadar önemli olduğunu göstermiş olduk. Pazartesi sabah itibarıyla net fark 18.742. 27 bin civarında bir oy oranı açıklamıştık. Maddi hatalar nedeniyle onların oyları 11 bin civarında arttı bizim de 7 bin civarında arttı. Yanılmıyorsam 17 ilçe bitmiş durumda. Bu geçersiz oyların sayımının bitmiş olduğu ilçelerin sonuçlarıdır vermiş olduğum rakam.
Dün gece 02.00 gibi Tuzla raporu geldi. Bize eklenenlerle rakibe eklenenler arasındaki rakam 70. Ortalama oranlar bunlar. Üsküdar lehimize çıktı mesela. Yaklaşık 18 bin gibi bir rakamla sonuçlanır diye düşünüyorum. Bin civarında daha sonucu etkileyecek sayı çıkabilir.
Ben 12 seçim yaşadım. Geçersiz oylarda örnekler nedir diye soruyorum. Mesela bizim seçmenimiz CHP amblemine basmış. Bu hatalar eksikler olabilir. Burada sandık görevlilerinin yorumlaması kadar büyük bir yanlış olamaz. İstanbul'da 31 binin üstünde sandıkta örgütlü hale geldik. Ama en az bizim kadar örgütlü AKP üyesi vardı. Biz onlar kadar iddialı açıklama yapmadık. Bütün devlet kadrolarının güvenliği ve sürecin organizasyonuna hakim bir pozisyondayken Türkiye tarihinin en şaibeli seçimi denmesi tam bir parti teşkilatının başarısızlığına kılıf aramaktır.
"BEN BİR ADAMIN, VAKIF YA DA DERNEKLERİN DEĞİL 16 MİLYONUN HİZMETİNDEYİM"
Herkesin fikrine saygı duyuyoruz ama biz kendi fikrimizi açıklamakla yükümlüyüz. Bizim itidalli dilimizin herkes farkında. Her zaman hukuktan, adaletten, hukuki mücadeleden başka bir şey katmadan süreç yönetimi yaptık. Bu konuda hassasız. Biz 145 yıllık demokrasi mücadelesi olan bir toplumun karakterini yine demokratik kavramlar üstünden yönetmeye çalışıyoruz. Hele toplumun huzurunu kaçıracak bir karmaşa yaratacak süreçlerin en önde karşısında olan kişileriz. Biz adalet çağrımızı yapıyoruz. Elbette hakkımız olan seçimin bize verilmesini istiyoruz. Sürecin matematiği ortada. Bizim talebimiz böyle. Benim sadece bir konuşmamda mazbata cümlesi geçti. Biz aslında hakkımızı istiyoruz. Bundan da taviz vermem. Kim verir ki?
Anıtkabir'deki deftere yazdığım titrimle alakalı çok konuştular. Ama siz bütün İstanbul'u on binlerce afişle donatacaksınız. O gece saat 22.30 gibi üç bin oyla fark açıklayacaksınız, balkon konuşması yapıp kendinizi başkan ilan edeceksiniz. Ama bu arada eleştirileri ben alacağım. Bu sürecin siyasi ve mantık tarafında çok saygın davranmaya çalışıyorum. Şu anda matematiksel süreçlerde ve YSK sayfasında önde olan bir kişi olarak bu kadarı benim hakkım olsun. Adama hizmet dönemi bitmiştir. Burası İstanbul Büyükşehir Belediyesi. Burada çalışanlar 16 milyona hizmet verecek. Bana da etmeyecek. Ben kimim ki? Ben 5 sene sonra gideceğim ama İstanbullular kalıcı. Adama, partiye, gruplara, vakıflara cemaatlere hizmet dönemi bitmiştir."