Atabay Paraanaliz''de yayınladığı analizinde Merkez Bankası başkanı Şahap Kavcıoğlu''nun son açıklamalarına değindi. Atabay Kavcıoğlu''nun faiz indirimi mesajı verdiğini vurguladı. İşte ekonomi yazarı Güldem Atabay''ın analizi:
Piyasaların merakla beklediği TCMB yatırımcı toplantısında TCMB Başkanı Kavcıoğlu konuşmasında yeni faiz indirimi sinyalleri verdi.
“Çekirdek enflasyon göstergelerinin yakın dönem eğiliminde yavaşlama görüyoruz” demesi tam da bu faiz indiriminin nereye odaklanarak yapılacağının işareti. Eylül ayında çekirdek enflasyon seviyesinin de yükselmiş olması 21 Ekim toplantısında “belki faiz indirimi yapılmadan geçilir” beklentisi yaratsa da, ana eğilim yılın son çeyreğinde faiz indirimlerinin Erdoğan’ın istediği doğrultuda gerçekleştirileceği. Ekim toplantısı da dahil görünüyor.
DOLAR KURU NASIL HAREKET EDECEK?
Bunun da TL/doları 9,00-9,20 bandına taşıması kaçınılmaz görünüyor- tabi faiz indirimi adımlarının genişliği burada belirleyici olacak. Enflasyonun ise %20’yi taban yapmış olmakta oluşu da kavranması gerekli bir diğer gerçek. Bu ortamda iç talebi aşırı destekleyerek zararlı ısınma dönemleri yaratmaktan öte Türkiye ekonomisinde büyüme potansiyelinin 2022 ve 2023’te %3,0-3,5’e gerileyeceğini de vurgulamak gerekli.
Kavcıoğlu, öncü göstergelerin üçüncü çeyrek iktisadi faaliyette iç talebin de etkisiyle güçlü seyre işaret ettiğini söyledi. “Finansman koşullarına daha duyarlı olan dayanıklı mal talebinde yavaşlama dikkat çekerken, dayanıksız mal talebinde güçlenme görüyoruz” dedi.
MERKEZ BANKASI''NIN FAİZ POLİTİKASI
TCMB Başkanı, soru-cevap bölümünde para politikasında sadece çekirdek enflasyona bakacakları yönünde bir taahhüt vermediklerinin söylerken “Manşet enflasyonu ikinci plana atacağımızı söylemedik” dedi. Manşet enflasyonun yükselmeye devam edişinin faiz politikasında bir değişiklik yaratması açıklamaların geri kalanına bakınca beklenmemeli.
Para politikasının yeterince sıkı olduğunu söyleyen Kavcıoğlu, arz şoklarının sadece faiz kanalı ile kontrol edilemeyeceğini hatırlattı. Kavcıoğlu kurdaki yükselişin doların gücüyle ilgili olduğunu ve faiz artıran ülkelerde de doların yükseldiğini belirtti. Konunun sadece arz şoku değil, talep de kaynaklı küresel ölçekte yükselen enflasyon ve Fed’in faiz politikasında önemli bir değişiklik olduğunu; bu ortamda faiz indiren tek gelişmekte olan ülke merkez bankası olarak TCMB’nin öne çıktığını ve 2020 başından bu yana gelişmekte olan ülkeler içinde en çok değer kaybeden para biriminin TL oluşuna ise değinmedi.
– Yılın geri kalanında cari işlemlerdeki iyileşme devam edecek. İhracattaki güçlü seyir, ithalatta miktar bazlı yavaşlama ve altın ithalatındaki kayda değer düşüş dengede devam eden iyileşmeyi destekliyor.
(Sorunun kaynağı dış finansman girişi eksikliği, cari açığı daraltıyor, dış finansman açısından cazibe yaratamayan hükümet mecburen iç talebi desteklemek zorunda kalıyor, enflasyon yükseliyor; makroekonomik dengesizlikler artıyor)
– Hizmet sektöründeki açılma ve turizmin katkısı ile beraber istihdam piyasasının salgın dönemi etkilerini büyük ölçüde atlattığını söyleyebiliriz.
(Emek piyasasındaki yapısal sorunlar olduğu gibi durmakta; başta genç işsizlik, kadın istihdamının düşüklüğü ve son dönemde ihracat artışına rağmen sanayi istihdamına sınırlı olumlu etki)
– Finansman koşullarında daha duyarlı olan dayanıklı mal talebinde yavaşlama dikkat çekerken, dayanıksız mal talebinde güçlenme görüyoruz.
(Enflasyonun alım gücünü eritmesi ve enflasyonist beklentilerin artması bu dinamiğin nedeni ve Kavcıoğlu detaylara girmiyor)
– Çekirdek enflasyon göstergelerinde yavaşlama görüyoruz.
(Yaz aylarında artan ihracat, daha iyi bir turizm sezonu ve tabi Fed’in frene basması TL’de yarattığı görece güç bunun nedeni. Eylül’deki faiz indiriminin Fed şoku ile birleşmesi TL’yi yeni zirvelere taşıdıkça çekirdek enflasyon da yeniden dirilecek. 2022’de faiz artışı tartışmalarına kapı açacak şekilde hem de.)
Öncü göstergeler 3.çeyrekte iktisadi faaliyette iç talebin de etkisiyle güçlü seyre işaret ediyor. Kredi büyümesi belirgin yavaşlamaya işaret ediyor.
(Sıkı para politikasından çok gevşek para politikasının iç talebşi desteklemeye devam etmesi durumu hakim. Yüksek enflasyon-zayıf TL ise kerid talebini belirsizlikler üzerinden yavaşlatıyor)
– Enflasyon görünümünde etkili olan geçici unsurların Türkiye’de de etkisini yitireceğini öngörüyoruz.
(Bu cümleden ne dediği tam anlaşılmasa da hissedilen, arz şoklarının zaman içinde gücünü yitireceğini düşündükleri- ki adı üstünde arz şoku- ve faiz indirimleri bu nedenle “şimdi” yapmanın doğru olduğu iması.)
– Para politikası duruşumuzu belirlerken, çeşitli unsurların ayrıştırılmasına yönelik analizleri değerlendirdik.
(Merkez bankası olarak çeşitli unsurların ayrıştırılarak enflasyonun incelenmesi son derece normal ve her zaman için gerekli zaten. Enflasyon Hedeflemesi çoktan hikaye oldu ancak unsurların ayrıştırılmasıyla çekirdek üzerinden politika faizi belirlenmesi oldukça yeni ve riskli))
– Rezervlerimiz 85 milyar dolar seviyesinden 122 milyar dolar seviyesine ulaştı, kararlı bir şekilde rezervlerimizi artırmaya devam edeceğiz.
(Bahsettiği rakamın brüt rezerv olduğuna ve swap hariç döviz rezervinin -39 milyar dolar oluşuna değinmedi)
– Yıl başına göre TL mevduat 300 milyar TL’ye yakın artış kaydetti, döviz mevduatı ise görece sınırlı bir artış sergiledi.
(Döviz mevduatların her hafta yeni rekora ulaştığından ve toplam rezervler içindeki oranının zirvede oluşundan bahsetmedi)
– Manşet enflasyonu ikinci plana atacağımızı söylemedik.
(Şimdilik atılmakta olduğundan, faiz indirimlerinin çekirdek enflasyona bakarak yapıldığından açık olarak bahsetmedi)
– Para politikamız yeterince sıkı.
(İç talebin de etkisiyle 3.çeyrekte iktisadi faaliyetteki güçten bahsetti, bu da başlı başına sıkı para politikası olmadığı için gerçekleşmekte. Politika faizi %18, enflasyon %19,6, çekirdek-C enflasyonu %17 ve büyüme bu sene %9 civarı beklenmekte. Tüm bu rakamlar para politikasının sıkı olmadığının ispatı)
– Arz şokları sadece faiz kanalı ile kontrol edilemez.
(Doğru fakat Fed -ECB para politikasını sıkılaştırırken zayıf TL’nin enflasyonist etkisinden bahsetmedi. TL’yi dizginlemeden enflasyon hiç kontrol edilemez.)