Ekonomik istikrarın altyapısı: Hukuk
Hukuk, sosyal ve ekonomik yaşamın altyapısını oluşturur.
Rekabetin, ticari ilişkilerin, iş ilişkilerinin, borç-alacak ilişkilerinin, mülkiyet haklarının düzenli bir hukuki altyapısı olmadan, istikrarlı büyüme ve kalkınma sağlayamazsınız. Devlet planlama yapamaz. Belirsizlik artar. Güven bunalımı ortaya çıkar. Mülkiyetin güvence altına alınmadığı piyasa ekonomisi çalışmaz. Kimse yatırım yapmaz. Bunun içindir ki hukukun üstünlüğü evrensel bir değer olarak benimsenmiştir.
Hukukun üstünlüğü, temel olarak hukukun bir toplulukta veya ülkede etkili olduğunu; devlet erkini elinde tutan, siyasi veya bürokrata karşı üstünlüğünü ifade eder. Hak ve adalet üstünlüğü olarak özetlenebilir.
Hukuki güvencesi olmayan insanların geleceği de güvence altında olmaz.
Hukuki altyapısı olmayan ülkelerde insan hakları da olmaz. Bunun içindir ki hangi ülkede olursa olsun darbe dönemlerinde ve dikta rejimlerde insanlar yurt dışında yaşama alternatifleri ararlar.
Başkanlık sistemi ile; Dünya Adalet Projesi, Avrupa Birliği raporları, İnsan Hakları Mahkemesi uyarılarına bakınca; Türkiye''nin hukukun üstünlüğünde dünyada en hızlı geri düşen ülkeler içinde olduğu anlaşılıyor. Aynı zamanda Türkiye insan hakları ve siyasi özgürlükler sıralamasında 2017 yılında kısmen özgür ülke statüsünden, özgür olmayan ülke statüsüne geriledi.
Türkiye''nin bugün yaşamakta olduğu ekonomik istikrar sorunları;
*Siyasi iktidara güven yok. Bu nedenle yatırım ortamı yok. Son iki çeyrektir, yatırımlar geriledi.
*Dünyadan kopmuş olarak çok yüksek enflasyon yaşıyoruz.
*Yüksek cari açık aynı zamanda dış borçlarda temerrüt riskini artırdı.
*İşsizlik kronikleşti.
*Yurt dışına, servet transferi arttı ve beyin göçü hızlandı.
Bu sorunların temelinde hükümetin yanlış ve hatalı politikaları olduğu kadar, demokraside ve hukukun üstünlüğünde geri düşmemiz de etkili oldu.
Gelişmekte olan ülkelerin gelişmesini tamamlayabilmeleri için; Mülkiyet haklarının güvenceye alınması, cinsiyet eşitliğinin sağlanması, ekonomik ilişkilerin düzenlenmesi gerekir. Herkese özgür çalışma hakkı veren, sürdürülebilir geçim imkanı sağlayan, yoksulluğu kaldıran Hukukun üstünlüğü gereklidir. Oysa ki gelişmekte olan ülkelerde despotik yapı, siyasi ayırımcılık, partizan kollama ve popülizm, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığını askıya alan uygulamalar artmıştır.
Birleşmiş Milletler Hukukun Üstünlüğü Deklarasyonunda; ''''Hukukun üstünlüğü, insanlara ve topluluklara daha fazla ses vererek, adalete erişim sağlayarak, gerekli süreci sağlayarak ve hak ihlallerine yönelik çözümler oluşturarak kalkınmayı teşvik eder. Geçim kaynakları güvenli olduğunda ve güvenli barınma ve işleri olduğunda, yoksullar olası insan hakları ihlallerine karşı kendilerini daha iyi savunabilirler. Hukukun güçlendirilmesi, yasal çözüm yollarının katı çerçevesinin ötesine geçmekte ve yoksulların ekonomik durumunun iyileşmesine yol açmaktadır.'''' deniliyor.
Türkiye ''de peş peşe yaşanan hukuk darbeleri; Ergenekon komplosu, gezi parkı ve kavala olayı, seçilmiş milletvekillerinin hapsedilmesi, Dünya Hukuk Literatürüne kötü örnekler olarak geçti.
Şimdi de Ekrem İmamoğlu''na verilen hapis ve siyasetten men cezası da işin tuzu biberi oldu.
Bu yanlışların, AKP için bile kabul edilebilir bir mantığı yoktur. İktidar kaybetme paniği içinde kendi ayağına kurşun sıkıyor.
Bu şartlarda bugünkü iktidar ile ekonomik kriz de derinleşecektir.