Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN
Ahmet B. ERCİLASUN

Eğitim ciddi bir iştir

Eğitim konusu bir süre daha tartışılacağa benziyor. Konu, yarım asrı aşkın bir zamandan beri neredeyse tamamen sayı meselesine indirgenmiştir ve neredeyse hiç kimse kalite meselesinden bahsetmemektedir. Okulların sayısını büyük bir hızla artırıyoruz; her yıl yüz binlerce öğrenciye diploma veriyoruz; fakat çocuklarımızın ve gençlerimizin ahlak, bilgi ve kültür seviyeleri ile, davranış tarzları ile asla ilgilenmiyoruz. Durumu keskin bir ifadeyle şöyle anlatabilirim: Köydeki veya gecekondudaki evinden yedi yaşında aldığımız çocuğu, bilgi, kültür, davranış ve dil becerileri bakımından neredeyse hiç geliştirmemiş olarak 11 yıl sonra lise ve dengi okullardan mezun ediyoruz.

Üniversite öğretim üyesi olarak neredeyse her gün yaşadığım birkaç örnekle durumu anlatayım. Üniversite birinci sınıfa gelen öğrencilerin her yıl daha az kelime bilgisine sahip olduklarını görüyorum. “İptidai, mürşit” gibi Arapça kökenli kelimeleri de “değirmi, bön, pars” gibi Türkçe kökenli kelimeleri de bilmiyorlar. Evet, 80 kişilik sınıfta “pars” ın anlamını bilen sadece 4 kişi çıktı. Bahçede öğrenci arkadaşına şöyle sesleniyor: “Zabânan buluşah” . “Sabah buluşalım” demek istiyor. Örnekleri artırmaya her hâlde gerek yok.

Durum budur ve asıl üzerinde durulması gereken nokta da bence budur. “Pars” ın anlamını bilmeyen gence ister İmam-Hatip diploması verin, ister lise diploması; yaptığınız iş eğitim değil sadece aldatmacadır.

***

Geçen haftaki yazımda Fransa, İngiltere ve Almanya’da üniversiteye girebilmek için orta öğretimin sonunda, çok çetin bir sınav vermenin şart olduğunu belirtmiştim. Fransa’da “bakalorya”, İngiltere’de “GCSE” , Almanya’da “Abitur” denilen bu sınavları vermeden üniversiteye girmek mümkün değildir. Fransa ve İngiltere’de meslek eğitimi ancak orta öğretimden sonra başlar; Almanya’da ise dördüncü sınıftan sonra. Ancak Almanya’da belli bir seviyeyi tutturamamış, yani başarısız sayılan çocuklar meslek okullarına gönderilir. Almanya’da şimdi “Gesamptschule” adı verilen birleştirilmiş okullar da açıldı ama hangi okulu bitirirse bitirsin bir Alman çocuğu üniversiteye girmek istiyorsa “Abitur” u elde etmek zorundadır.

Yani:

Nereyi bitirirsen bitir, seni üniversiteye almazlar; “gideceksin, liseyi de bitireceksin” derler; “Abituru kazanacaksın” derler; seni nice hendeklerden atlatırlar ve daha neler neler yaparlar...

***

Amerika ve Avrupa’da bir de kilise okulları vardır; ancak bu okulların bizdeki İmam-Hatip liseleriyle hiçbir ilgisi yoktur. Genel olarak “parochial” adı verilen; din ve mezheplere göre “church school” veya “Katolik, Luteryan, Kalvinist” diye adlandırılan bu okullar din okulları değildir; kiliselerin kurup kısmen finanse ettiği okullardır. Bilindiği gibi Hristiyanlıkta her kilisenin veya papazın ayrı bir cemaati vardır. Belli bir kiliseye, papaza bağlı cemaat veya mahalleye “parish” denir. Kiliseler kendi “parish”leri için okullar (genellikle ilkokul) açarlar ve işte bu okullara “parochial” (kilise okulu) adı verilir. Ancak bu okullar da diğer devlet okulları gibi genel eğitim verirler.

Her Müslüman çok iyi bilir ki bizim dinimizde “ruhban”, yani “din adamı” sınıfı yoktur ve bunun sonucu olarak bir imama bağlı cemaat de Müslümanlıkta söz konusu değildir. Yani camilerin, imamların sorumlu oldukları “parish”leri yoktur; dolayısıyla bizim camilerimizin veya imamlarımızın kendi cami okullarını kurup finanse etmeleri de söz konusu değildir. Müslümanlar, Hristiyan değildir ki, onların yüzyıllara dayalı tarihî gelenekleri içinde yer alan “kilise okulları” na benzer okullar kursunlar. Eğer bazı dinî gruplar, Hristiyanları örnek alıp kendi cemaat okullarını oluşturuyorsa bunu bir daha düşünmelidirler. Elbette devlet de (hükümetten ayrı bir devlet varsa) konuyu enine boyuna düşünmelidir.

Yazarın Diğer Yazıları