Egemenlik ve terör!

Her türlü ortamda; bir ülkenin en büyük hassasiyeti, bağımsızlık ve egemenlik haklarına odaklanıyor.
Söz gelimi; ABD’nin AB’nin hatta NATO’nun herhangi bir isteğinin “egemenlik haklarımıza” aykırı, düşmemesi icap ediyor.
Sözde; uzmanlar, ajanların, casusların bir de misyonerlerin Güneydoğu üzerinde oynamak istedikleri, yavaş yavaş su üstüne çıkıyor.
Zaten, bölgede “egemenlik hakkı”, yasa dışı örgütler tarafından yıllarca ihlal edilmek isteniyor.
“Egemenlik hakları”nın ihlal edildiği bir ülkede, yaşamın güçlükleri, vatandaşı da “tedirgin” ediyor.
Kim ne derse desin, Türkiye Cumhuriyeti’nin “egemenlik hakları”nı koruyup kollamak, başta iktidarlar olmak üzere, hepimizin başlıca görevi oluyor.
Ne var ki; egemenliğin, “kayıtsız şartsız milletin” olduğunu da hiç birimizin unutmamasını hatırlatmamız gerekiyor.
“Egemenlik hakları” mızın özellikle terör örgütleri tarafından sık sık tehdit altına alınması da sabırları taşırıyor. Bu durum iktidarları “beklenmedik” ve “umulmadık” hatta “tehlikeli” karar ve girişimlere yönlendiriyor.
Bu arada; İmralı’ya taşan ilişkilerin, tarihe nasıl geçeceği şimdiden tartışılıyor.
Sözü gelmişken; İmralı görüşmelerinin teröre son vermesi için, uzun vadede her hangi bir katkıda bulunacağına inanmak, kesinlikle mantığa uymuyor.
Sadece, “kamuflaj” görevini üstlenen görüşmelerin, belki de aleyhte gelişmelere neden olması bekleniyor.
Aslında; bölücü örgütün gittikçe zayıfladığı nedense görülmüyor.
Oysa; gerek Irak’ın kuzeyinden, gerek terörist yuvalarından sızan haberlerden, bölücü örgütün panik ve endişe içinde olduğu ortaya çıkıyor.
Her şeyden önce, Irak’ın kuzeyindeki oluşumun, elindeki petrol servetini koruyabilmesi için, bu terör örgütünü ortadan kaldırma mecburiyeti gözden kaçırılıyor.
Oluşum, kesinlikle böyle bir şuursuz gücün topraklarında kalmasını istemiyor ve gizli önlemler aldığı belirtiliyor.
Kısacası; Irak’ın kuzeyi artık terör örgütü için emniyetli bir bölge olmaktan çıkmış bulunuyor.
Ayrıca; örgüt, gerek Irak’ın kuzeyinde gerek yurt içinde, uzun süreden beri büyük gruplar şeklinde hareket edemiyor.
Böylece; örgüt içinde kontrol sorunları yaşanıyor.
Haberleşmede, muhabere sistemlerinden ziyade kurye kullanılması örgüte ayrı komuta/kontrol zorlukları getiriyor.
Örgütün lider kadrosu arasında sorunlar hâlâ sürüyor. Örgütün moral seviyesi düşüyor.
Katılımlar, örgütün istediği seviyelere ulaşmıyor.
Kaçışlar devam ediyor.
İkmal faaliyetleri zorlukla yürütülüyor.
Öte yandan; Avrupa ülkelerinin, örgütün Avrupa’daki parasal kaynaklarına ve yönettiği uyuşturucu trafiğine karşı bazı önleyici tedbirleri artırarak alması, örgütü zor duruma sokuyor. Ancak, bu süreci sıkı bir şekilde takip etmek de bize düşüyor.
Nereden bakılırsa bakılsın, bölücü terör örgütleriyle mücadeleyi; kararlı, programlı, bilinçli, koordineli ve kesintisiz bir şekilde sürdürmek milli bir görevimiz oluyor.

Yazarın Diğer Yazıları