Beklenen Ege depremi için kötü haber: 'Büyüklüğü 6 olur, İzmir’i yerle bir eder'

Beklenen Ege depremi için kötü haber: 'Büyüklüğü 6 olur, İzmir’i yerle bir eder'

Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Sinan Can Öziçer, İzmir'deki yapı stokunun yaş anlamında miadını doldurduğunu belirterek, 'İzmir'de 6 büyüklüğündeki bir depremin olması bile bu riskler yüzünden bizleri üzücü durumlara sürükleyebilir' dedi

Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Sinan Can Öziçer, İzmir'deki yapı stokunun yaş anlamında miadını doldurduğunu belirterek, "Binaların yer yer alüvyon dediğimiz yumuşak zeminin üzerinde olması ve kaçak yapılaşmanın fazla olması riski artırıyor. İzmir'de 6 büyüklüğündeki bir depremin olması bile bu riskler yüzünden bizleri üzücü durumlara sürükleyebilir" dedi.

Ege Bölgesi'nde son zamanlarda sık sık meydana gelen depremler, akıllara 'İzmir depreme hazır mı?' sorusunu getirdi. Uzmanlar İzmir'deki yapı stokunun hem yaşlı hem de yumuşak bir zeminin üzerinde olması nedeniyle büyük risk içerdiğini söylerken, düşük basınçtaki malzemeler ile üretilen binalarla ilgili uyarılarda bulundu.

İzmir'in aktif bir deprem coğrafyasının içinde yer aldığını ifade eden Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Sinan Can Öziçer, son 120 yıla bakıldığında İzmir'de en yüksek 6.6 büyüklüğünde deprem olduğunu söyleyerek kentte 6 ya da 6.6'lara kadar çıkabilecek büyüklükte deprem beklediklerini ifade etti. Depremi 3 bilinmeyenli bir denkleme benzeten Öziçer, yer, zaman ve büyüklük bilgilerinin önceden bilinemediğine dikkat çekti. İzmir'in 6.6 büyüklüğünde bir depreme hazır olup olmadığıyla ilgili bir değerlendirme yapan Öziçer, "Olası bir depremin Ege açıklarında meydana gelmesiyle yapılaşmanın altındaki faylarda meydana gelmesi farklı sonuçlar doğurur. Karada meydana gelirse risk fazladır. İzmir'deki yapı stoku yaş anlamında miadını doldurdu. Binaların yer yer alüvyon dediğimiz yumuşak zeminin üzerinde olması ve kaçak yapılaşmanın fazla olması riski artırıyor. İzmir'de 6 büyüklüğündeki bir depremin olması bile bu riskler yüzünden bizleri üzücü durumlara sürükleyebilir" dedi.

'ÜZERİMİZE DÜŞEBİLECEK HER EŞYAYI SABİTLEMELİYİZ'

İzmirlilerin de depremle ilgili bilince sahip olmadığını vurgulayan Öziçer, depremin unutulduğunu belirterek şöyle konuştu:

"Herkes evlerinde yapısal olmayan malzemeleri sabitlemeli. Kolon, kiriş, duvar, döşeme haricinde deprem anında üzerimize düşüp bize zarar verebilecek olan her eşya sabitlenebilir. 1999 depreminde yaklaşık bin vatandaşımız yapısal olmayan malzemelerden dolayı hayatını kaybetti. Ufak aparatlarla eşyaları sabitlediğinizde riski yarı yarıya indirmiş olursunuz. Bir sarsıntı hissedildiğinde evlerde sandık ya da bazası olan bir yatak, çamaşır makinesi belirlenmeli. Bir sonraki sarsıntıda sırtımızı o eşyaya dayayıp cenin pozisyonda hacmimizi küçülterek depremin geçmesini beklemeliyiz. Belediyeler vatandaşlara bununla ilgili paneller düzenleyebilir. Öğrencilere temel afet bilinci eğitimi verilebilir. Afet toplanma alanlarıyla ilgili revize çalışmalar yapılabilir. Her yapılaşmadan önce zemin etütleri yapılarak son deprem yönetmeliği incelenmeli. Denetim olmazsa sahte raporlarla o zemine uygun olmayan parametreler verilerek yanlış bir tasarım yapılabilir. Bunu önlemenin tek çözümü her belediyede jeoloji ve jeofizik mühendisleri istihdam edilmesidir. İzmir bu konuda beklediğimiz öncülükte değil. İzmir ilçelerinde en fazla 5 belediyede jeofizik mühendisi çalışıyor. Bu denetimlerin doğru yapılması için eksikler giderilmeli."

'YAPI STOĞU İNCELENMELİ'

İzmir'deki yapı stoku ile ilgili farklı yıllarda oda ve belediyelerle ortak çalışmalar yapıldığını kaydeden Öziçer, binaların eski olduğunu ve o tarihlerdeki yönetmeliğe uygun hazırlandığını dile getirdi. Binaların inşasında kullanılan malzemelerin düşük basınçta ve standartların altında olduğuna dikkat çeken Öziçer, "İzmir'de bir pilot bölge seçerek ilçe ve mahalle bazında binalardan malzemeler alınmalı. Beton kaliteleri ölçülerek çalışılmalı. Sembolik bütçelerle bu çalışmalar yapılabilir. Kentsel dönüşümün doğru biçimde hızlanması ile vatandaşların yaşam kalitesini bozmadan hayatlarına devam etmesi sağlanabilir. Deprem anında binalardan sağlıklı şekilde çıkılsa bile, belli bir birikimle alınan bir evin bir daha oturulamayacak hale gelmesi tüm hayatı etkiler. Bilincin artması, yerel belediyelerdeki denetimin doğru olması gerekir. Biz sivil toplum kuruluşları olarak yapabileceklerimizi yapıyoruz. İstiyoruz ki sorumluluğu olanlar bu görevi yerine getirsin" diye konuştu.