Birgün''den Bahadır Özgür''ün haberine göre, Milas''ta kocaman bir krater açılmış. Boyutlarını anlamak için minicik kalmış kamyonlara ve iş makinelerine bakmak yeterli. Kraterin sahibi Eczacıbaşı. Özellikle Milas’ta orman arazileri içinde geniş bir ruhsat alanı ve sayısı giderek artan maden ocakları bulunuyor. Şimdi buradaki işleme tesisinin alanını 3 katına çıkarmak ve yeni ocaklar açmak istiyor.
Türkiye’de vahşi madenciliğin yol açtığı çevresel yıkım son yıllarda iyice belirginleşti. Ancak feldispat için ayrı bir parantez açmak lazım. Dünyada yerkabuğunun yüzde 40’ından fazlası feldispat cevherinden oluşuyor. Bunun yüzde 15’i Türkiye’de. Öyle fazla değerli sayılmaz. Cam yapımı, boya ve plastik kauçuk üretiminde dolgu malzemesi olarak kullanılıyor.
Esas alanı ise seramik. Artık tamamen bir inşaatçı ve madenciye dönüşmüş Eczacıbaşı için temel bir kaynak yani. Fotoğrafta yer alan krater, Aydın’ın Karpuzlu ilçesinin Arapkırı köyü yakınındaki Eczacıbaşı’nın şirketi Esan Madencilik’e ait Kuşçamı ocağında çekildi.
Feldispat ocaklarının yoğunlaştığı asıl yer ise Milas. Sarıkaya, İkiztaş, Yeniköy, Oymapınar köylerinin civarında çok sayıda feldispat ocağı bulunuyor. Elbette çoğu Eczacıbaşı’nın. Bölgedeki tahribatı Google Earth haritasından bile rahatlıkla görmek mümkün. Eczacıbaşı’nın işleme tesisinin toplam alanı 13,8 hektar (138 bin metrekare). Buna bakarak etrafındaki maden ocaklarının doğada açtığı yaraların boyutunu varın siz hesap edin.
Milas’ın Akkovanlık mahallesi yakınındaki Esan Madencilik’e ait flotasyon tesisi 15 yıldır ÇED dahi almadan faaliyette. 2007’de “ÇED gerekli değildir” kararı almış. Arazilerin büyük kısmı ormanlık, kalanı da şahsa ait tarım arazileri. Kamuya ait orman arazisi için Orman İdaresi, tarım arazileri için de Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü izin vermiş. Tesisin 2013’te kapasitesi artırılmış ve yıllık 240 bin tondan 2 milyon tona yükseltilmiş. Bunun için de yine “ÇED gerekli değildir” kararı alınmış.
Özetle Eczacıbaşı’na ormanı ve tarım arazilerini mahvetmesi için yasalar çiğnenerek, sadece “izinlerle” yol verilmiş durumda. Şimdi de 13,8 hektar alana kurulu tesisini 39 hektara yükseltmek ve yeni ocak açmak için Aralık 2021’de iki adet ÇED başvurusunda bulundu.
Genişleteceği tesisine Milas’taki 3, Aydın’daki 1 ocağından yılda toplam 4,5 milyon ton cevher taşıyacak. Bu ne demek biliyor musunuz?
Eczacıbaşı’nın ÇED başvurusunu yaptığı yeni maden ocağının proje dosyası incelendiğinde ortaya çıkacak tahribat anlaşılıyor. Yeni maden ocağının yıllık kapasitesi 300 bin ton. Bunun sadece 60 bini cevher olacak, kalan 240 bin ton pasa atığı. 1 saatte 83 ton pasa bir kenara yığılacak. Bu hesaba göre Milas’ta milyonlarca tonun doğada depolanacağı anlamına geliyor. Sonra ne yapılacak peki? Şirketin iddiası rehabilitasyonda kullanılacağı. Madenlerin işletme süresi bitince devasa kraterler filan bununla doldurulup eski haline getirilecek!
O devasa kratere bakınca Eczacıbaşı’nın yeni ocağını açacağı ormanlık alanın da kısa sürede ne hale geleceğini tahmin etmek zor değil.
Eczacıbaşı’nın bir başka madeninde pasanın nasıl depolandığına da gösterelim şimdi. Balıkesir’de, Dedeman Madencilik’ten alınan ve yeni açılan galeriden çıkarılan sülfürlü pasa dere kenarına koyuluyor. Pasanın altında herhangi bir yalıtım bulunmuyor ve oluşan asitli suların rahatlıkla dereye karıştığı görülüyor.
Mühendisler madencilikte buna AMD (asit maden drenajı) denildiğini ve çevre mevzuatına göre kesinlikle yasak olduğunu söylüyorlar.
Türkiye’nin en verimli doğasının bulunduğu Muğla ve Aydın bölgeleri gerçekten ürkütücü bir yıkıma uğruyor. Madenciler, enerjiciler, turizmciler, marinacılar dört koldan bölgeyi kuşatmış ve her biri diğerinin yaratacağı tahribatın yolunu açarak ilerliyor.
Madencilik çığırından çıkmış durumda. Bir sanayi kolu olmaktan ziyade etrafındaki her canlının hayatına kasteden bir seri katil kariyeri sergiliyor. İktidarın besleyip büyüttüğü Cengiz İnşaat’la Cumhuriyet’le yaşıt Eczacıbaşı, adeta bu kariyeri parlatmak için yarışıyorlar. Sadece toprağını savunan köylülerin ve çırpınıp duran çevre hakkı savunucularının başa çıkamayacağı; hepimizin hayatını karartacak kadar tehlikeli bir süreç bu.