Düşmanla nasıl savaşılır? (28 Şubat 2008)

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin karda-kışta PKK terör örgütüne karşı kahramanca sürdürdüğü sınır ötesi operasyon, Türk milletine güven ve huzur veriyor. Alınlarından öpüyorum. Kutsal kanlarını vatan uğrunda akıtan şehitlerimize de Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum... Vatan sağolsun...

* * *

Saygıdeğer okurlarım, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Kuzey Irak’taki terörist unsurları temizleme amacıyla başlatılan kara harekatıyla ilgili açıklaması, beni yine tarihin derinliklerine itti...
Biz, her zaman yaptığımız gibi yine düne bakıp bugünü anlamaya çalışalım.
Sayın Başbakan, harekatla ilgili olarak Irak Başbakanı Maliki ile görüştüğünü ve yapılacak harekatı anlattığını belirtip, şu eklemeyi yapmıştı: “Daha sonra Cumhurbaşkanımız, Cumhurbaşkanı Sayın Talabani’yi aradı ve bilgi verdi. Gece yarısı sonrasında ABD Başkanı Sayın Bush ile konuştum. Kuzey Irak’taki gelişmeler ile ilgili kendilerine gerekli bilgilendirmeyi yaptım. Bu arada Kuzey Irak yerel yönetimi ile gerekli temaslar da bulunmakta....”
Nitekim, ABD’nin saygın gazetelerinden Wall Street Journal’da yayınlanan Yochi J. Dreazen imzalı bir haberde “ABD’nin Türkiye’nin terör örgütü PKK’ya karşı sınır ötesi kara harekatı planından haberdar olduğu ve buna karşı çıkmadığı” yazıyordu...
Yani, Sayın Başbakan, bahsi geçen şahısları önceden bilgilendirmiş.

* * *


FATİH SULTAN MEHMET OLSA NE YAPARDI?
Farzedelim ki Fatih Sultan Mehmet, bugün yaşasaydı ve Başbakan olsaydı acaba kara harekatını başta ABD olmak üzere herkese bildirir miydi?
İşte cevabı:
“Seferin nereye yapılacağı çok defa aylarca önce Beylerbeyi ve Sancak Beylerine bildirilir, fakat bazen de son ana kadar gizli tutulurdu. Mesela, Fatih, seferin nereye olduğunu gizli tutardı. Akkoyunlular’a karşı Otlukbeli savaşının hazırlıklarının hangi devlete karşı yapıldığı, padişahtan başka herkesin meçhulüydü. Trabzon İmparatorluğuna karşı seferinde de böyle yapmış ve düşmanı pek gafil avlamıştı. Nitekim son çıktığı seferin nereye olduğuna, günümüze kadar tarihçiler karar verememişlerdir. Çünkü seferin daha başında Fatih, ölmüştü. Yavuz da, Mısır seferine çıkarken, İran üzerinde gidildiği propagandasını yaptırmıştı. Sultan İbrahim zamanında, Girit seferine giden Türk Donanması, Malta’ya gidiyor sanılıyordu. Girit sularına iyice yaklaşılırken Kapdan-ı Derya Yusuf Paşa, padişahın mühürlü hatt-ı hümayununu açmış, amiraller, seferin Girit üzerine olduğunu öğrenmişlerdi. Bu gizlilik, yabancı haber alma teşkilatlarına karşıydı. Türkler’in Avrupa’da son derece mükemmel bir haber alma teşkilatı olduğu gibi, Avrupalılar’ın da Türkiye’de aynı işi gören casusları vardı. Fakat Türk haber alması, çok üstündü. Avrupa devletlerinin son durumlarını, bütün teferruatıyla Divan-ı Hümayun’a, yani hükümete bildirilerdi.” (1)

* * *


MUSTAFA KEMAL OLSA NE YAPARDI?
Farzedelim ki Mustafa Kemal bugün yaşasaydı ve Başbakan olsaydı acaba kara harekatını Başta ABD olmak üzere herkese bildirir miydi?
İşte cevabı:
“ 20 Ağustos 1922.
Yarın akşam Çankaya Köşk’ünde Gazi, Ankara’da bulunan siyasi ricale mühim bir ziyafet verecekmiş. Sabah gazetelerinde: “Ağustosun 21’inci pazartesi günü, Gazi’nin Çankaya’da Köşkünde Ankara’da bulunan ricali siyasiyeye bir ziyafet verecekleri ve birçok zevata bugünden davetiye gönderildiği “ bildiriliyordu.
Bu gece Recep Bey (Peker) beni ve İhsan Beyi evine akşam yemeğine çağırdı. Ayağım burkulmuş, alçıda idi. Koltuk değnekleriyle gittim. Gazi Paşa da Refet Paşa’nın evinde imiş. Bizim Recep Beyin evinde bulunduğumuzu haber almışlar. Yaver Muzaffer telefonla beni çağırdı. Kendilerine; intizar etmemizi söyledi.
Gazi, gece yarısından sonra geldi:
-“Vakit geç oldu. Oturamayacağım, gideceğim.”
Dedi ve giderken beni, İhsanı ve Recep Beyi başbaşa getirdi, ellerini omuzlarımıza atarak:
- “Ben doğruca cepheye gidiyorum. Düşmana taarruz edeceğim” dedi. Hepimiz şaşırdık ve telaşlandık.
İhsan Bey:
- “Paşam, ya muvaffak olamazsan?” deyince:
- “Ne?.. Bir hafta zarfında onları mahvedip denize dökeceğim!”
Cevabını verdi ve o gün Heyeti Vekile ile görüşüp günün vaziyeti siyasiyesini mütalaa ettikten sonra kendileriyle mutabık kaldıklarını söyledi ve bu aralık Maliye Vekili Hasan Bey’in taarruz için yaptığı mali kolaylıklardan memnunlukla bahsetti.
Yapılacak taarruzdan hükümetten gayrı hiç bir kimsenin haberi yok.
Sabahleyin işittik ki gece sabaha karşı Gazi kimseye haber vermeden otomobilleriyle Ankara’dan Konya’ya, oradan da Akşehir’e gitmişler.
Herkes onun Çankaya’da vereceği ziyafeti beklerken meğer o şimdi Kocatepe’de kurulmuş olan çadırının içinde, 26 Ağustos 1922 sabahı saat tam beş buçukta ordusuna taarruz emrini vermiş. “
(2)

* * *


Madem usulden oldu, biz de bahsimizi bir şiirle bitirelim;


Gazi
Geç kalmış olanlar da bugün bilmelidir ki:
Gazinin ufuklardan uzanmış elidir ki,
Toprakları tarih ile coğrafyaya soktu:
Bir gün ki vatandır denecek bir köşe yoktu.
*
Gitmişti vatan; gördüğümüz dağdı, denizdi;
Bir natıkamız, koskoca gök nasiyesizdi,
Göklerden o el inmemiş olsaydı, muhakkak,
Fecrin gece göz nuru döküp ördüğü bayrak
Ayyıldızlı göğsünde kararmıştı da bezdi:
Bin fırtına kopsaydı temevvüç edemezdi!
*
Geç kalmış olanlar varsa evet bilmelidir ki,
Gazinin ufuklardan uzanmış elidir ki,
Toptan verilen şeyleri bir bir geri aldı:
Türk’ün koca tarihi bugün yoksa masaldı.
Mithat Cemal KUNTAY

-----------------------------
1 - Hayat Tarih Mecmuası. Yılmaz Öztuna. 1 Ekim 1971. Sayı 9
2 - Kılıç Ali Hatıralarını Anlatıyor. Sel Yayınları. 20 Nisan 1955

Yazarın Diğer Yazıları