Düşen, Suriye uçağı mı yoksa AKP mi?
Seçim tarihi yaklaştıkça, Türkiye’yi yönetenlerin, kendilerine yöneltilen suçlamalardan, dikkatleri başka tarafa çekmek için, bir dizi, saçma sapan işler ve açıklamalar yapması bekleniyordu. Allah razı olsun bizi şaşırtmadılar. Ve hatta CHP Genel Başkanı, Genelkurmay’ı, sınır ötesi bir operasyon konusunda da uyarmıştı. Bence Genelkurmay, başkalarına taşeronluk için kaybettiğimiz dört pilot konusunda, hâlâ akıllara yatan bir açıklama yapmadı. Ama beklenen oldu hem de başka şekilde. Görünen o ki Suriye hava kuvvetlerinin yarısını bile düşürtseler, kendi düşüşlerini önleyemeyecek.
Suriye uçağının düşürülmesi olayını uluslararası basın nasıl kullanacak diye dikkatle inceledim. Amerikan basınında görünen, Ukrayna-Rus gerginliği ve kayıp Malezya uçağı, uluslararası gündemin başına oturmuş. Konuyu bir BBC, bir de Alman resmi radyosu DW (Deutsche Welle) işlemiş. O da belli ki devlet politikaları için görülmüş haber. Amerikan televizyonları, konuyu haber olarak bile vermedi. Gazeteleri de bekliyorum, nasıl kullanacaklar bu haberi diye.
Ama ülkeyi, itibarı olmayan, siyaset cahili ve pervasız insanlardan bir takım yönetince, dünyada, ne, nasıl hareket ediyor kimse farkında olmaz. Mesela dünya bir süredir İran ve Suriye ile uzlaşma yolları arıyor. Bizimkilerin umurunda bile değil. Bunda, bizimkilerin kankası, radikallerin giderek tehlikeli hal almasının da büyük etkisi var. Sanırım yakında dünya, Esad’ın Suriye’nin başında kalmasının, yeni muhalif grupların bölgeyi ele geçirmesinden daha emin olduğu sonucuna vardı. Yeni Esad olarak da muhtemelen Erdoğan’ı eleştirmeye başlayacaklar.
Ama bizimkilerin, tüm dünyaya satmaya çalıştıkları, demokrasi havarisi rollerini, buralarda kimseler yemiyor. Benim Twitter veya öteki sosyal medya ile işim pek olmadı, ama bu, benim özgürlüklerime devletin müdahale etme hakkı olduğu anlamına gelmez. İnternet özgürlüğü tüm dünyada tartışılan ve büyük tepkiler toplayan bir konu. ABD bu konudaki tüm kısıtlama çabalarından geri adım attı. Keza Avrupa da.
Bizim ampul takımının anlamadığı, her türlü özgürlük içinde kötüye kullanma tehlikesi vardır. Grip olacak diye, insanları evlerine hapsedemezsiniz. Kavga edebilir diye, çocukların okula gönderilmesi engellenebilir mi. Bizimkilerin anlayamadığı, sorun olan küçük olayları durduracaklarına, tamamını kapatmayı tercih etmelerinin sorunu çözmeyeceği. Hani Tayyip Bey’in sık sık gündeme getirdiği Osmanlı’nın son dönemlerinde İkinci Meşrutiyet zamanı, iki kez Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanlığı) görevi yapan Emrullah Efendi’nin söylediği “Şu mektepler olmasaydı maarifi ne güzel idare ederdim” hesabı. Bizimkiler de demokrasi olmasa, Türkiye’yi ne güzel idare ederlerdi. Hoş demokrasi falan bırakmadılar ama hâlâ birileri ülkede demokrasi olduğuna inanıyor.
Şu anda, tüm dünyada, Türkiye’de iş başında bulunan iktidarın, öteki liderler gözünde, Suriye diktatörü Esad’dan farkı yok. Bunların internet kapatması konusunda, dünya basınında yayınlanan fıkraları burada yazsam, bizim demokrat yöneticiler, dava üstüne dava açarlar. NATO ve arkadaşın İslam dünyasındaki müttefikleri bile, bu yolsuzluk olayları ardından kaşlarını kaldırarak, “Türkiye mi” diye dinliyorlar. Bu gelişmeler seçimin dürüst geçmesi konusunu da gölgeledi haberiniz olsun.
Nisan ayı içinde tam da yerel seçimlerin ardından buradaki Türk derneklerini çatısı altında barındıran Türk Dernekleri Asamblesi geleneksel yıllık toplantısını yapacak. Bu toplantılara Ankara’dan gelecek konuşmacılar var. Bunlardan biri ekonomi çakılmak üzere pikeye geçmişken pilot kabininde bulunan Mehmet Şimşek ile hapisten yeni çıkan CHP’li milletvekili doktor Mehmet Haberal. İki önemli çelişki. Dikkat çeken nokta toplantılara katılan Amerikalı yetkili düzeyi. Programda görünen Büyükelçi Ricciardone en üst düzeydeki Amerikalı yetkili durumunda. Anlaşılan Türkiye’ye öylesine itibar kaybettirmişler ki eskiden Başkan yardımcıları ve Bakanların katıldığı toplantıda bile bürokrat düzeyi düşmüş.
Bu toplantı sırasında Ankara’nın duymak istemediği birçok konunun gündeme getirileceğinden de kuşkum yok. Bu toplantıdan sonra tam da Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Haziran ayı başlarında bu kez Amerikan sermayesini temsil eden örgüt, Türk Amerikan Konseyi Genel Kurul toplantıları var. Bu kez bence eğer o tarihe kadar ülkeden kaçan falan olmamışsa herhalde buraya kaçmamaları gerektiğini söyleyecek Obama yönetiminden bazı yetkililer.