Prof. Dr. Demir, Oğuz Kağan Destanı için "Güneşin doğduğu yerden güneşin battığı yere kadar bütün dünyanın Oğuz Kağan tarafından fethinin kitabıdır" tespitinde bulunuyor. Oğuz Kağan Destanı üzerine çok önemli bilim adamları, hiç tartışmasız, ciddi çalışmalar yapmıştır. Ancak Türk kültürünün en kıymetli hazinelerinden biri olan destanın, bütün nüshalarının değerlendirildiği ve ortaya koyulduğu, eksiksiz bir metin biçimi mevcut değildi. Prof. Dr. Necati Demir'in büyük bir titizlikle yayına hazırladığı bu çalışmada pek çok nüsha birleştirilmiş ve tam bir metin elde edilmeye çalışılmıştır. "Oğuz Kağan Destanı" diğer adıyla Oğuz-name, gerçek "Türk Kimliği" kitabıdır. Günümüz yazarlarının bin bir kaynağa başvurarak yazdığı bu tür çalışmalardan önce Oğuz-name, binlerce yıldan beri toparlana toparlana ve süzüle süzüle gelmiş; çeşitli yazarların katkısı ile olgunlaşmıştır. Eser tam anlamıyla bir Türk tarihi, Türk dili, Türk edebiyatı, Türk kültürü, Türk sosyolojisi, Türk siyasî tarihi, Türk hukuk tarihi kitabıdır. Oğuz Kağan Destanı'nın Türk destanları ve destan edebiyatı bakımından en önde gelen eserlerinden olduğunu altını çizen Prof. Dr. Necati Demir, çalışması hakkında şu değerlendirmeyi yapıyor:
Günümüzde bile Türk toplumunu yaşadığı ve uyguladığı pek çok gelenek ve göreneklerimizin kaynağı Oğuz Kağan Destanı içerisinde yer almaktadır. Oğuz Kağan Destanı bir başka söyleyişle Oğuz-name, Türk tarihi ve kültürü bakımından çok önemli olmasına rağmen Türk toplumu içerisinde layık olduğu yeri almış değildir. Kesinlikle yeteri kadar okunmuş bir eser değildir. Kazan nüshasını esas aldığımız bu çalışmamızla herkesin okuyabileceği ve kolay anlayabileceği bir eser hazırlamaya çalıştık. Oğuz Kağan Destanı bir başka söyleyişle Oğuz-name, Türklerin kökeni açısından en önemli kaynaklardan biri olma özelliğini taşımaktadır. Hazret-i Nuh'tan itibaren 17. yüzyıla kadar olan Türk tarihi, eserde rivayete dayalı olarak anlatılmaktadır. Eser, Türk-Moğol tarih birliğinden itibaren Türk tarihini gözler önüne sermekte ve Oğuz-Kıpçak, Oğuz-Karluk, Oğuz-diğer Türk kavimleri ilişkisi rivayete dayalı olarak anlatılmaktadır.
Oğuz Kağan Destanı, güneşin doğduğu yerden güneşin battığı yere kadar bütün dünyanın Oğuz Kağan tarafından fethinin kitabıdır. Oğuz Kağan ata yurdu olan Issık Göl çevresinden ordusu ile birlikte hareket ederek bütün dünya üzerine seferler düzenler. Bütün Asya'yı, Avrupa'yı ve Afrika'nın kuzeyini Oğuz ülkesi haline getirir. Bu arada Anadolu'ya da sefer düzenler. Diyarbakır'dan Anadolu topraklarına girer. Daha sonra Batak Şehir adıyla da bilinen ve üç yüz altı kapısı bulunan Antakya'ya gelir. Oğuz Han bu şehri alır. Burada bir altın taht yapar, yani bu şehri geçici başkent ilan eder. Yanında olan doksan bin askerin hepsini, kadın ve çocuklarıyla birlikte götürüp bu şehre yerleştirir. Anadolu'nun tamamını buradan hareket ederek fetheder. Bütün Asya'yı, Avrupa'yı ve Afrika'nın kuzeyini ve bu arada Anadolu'yu da Oğuz ülkesi haline getirir.
Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50
***
Mazideki değerler unutulmamalı
Toplum olarak millî hafızamızın çok güçlü olduğunu söyleyemeyiz. Geçmişi çabucak unutuyoruz. Hâlbuki mazide unuttuklarımız bizim öz değerlerimiz; şairlerimiz, yazarlarımız, bestekârlarımız, ressamlarımız, hattatlarımız, ebrucularımız, düşünürlerimiz! Yani insanımızı ayağa kaldıranlar, bize millet olma şuurunu verenler. Onları hafızamızdan silip atmak büyük vebal.
Edebiyatçı yazar Mehmet Nuri Yardım, Aşina Çehreler'de, ömürlerini bu güzel ülkeye hasretmiş, yıllarını aziz milletimize adamış büyük kahramanlardan bahsediyor. Örnek kişilikleriyle, üstün çatışma ve çabalarıyla nesilleri yoğurmuş ustaları etraflıca anlatıyor. Kitap, bazen bilgi, bazen de hatıra, çoğu zaman ise intibalardan oluşuyor. Aşinaları tanıdıkça, azminiz artıp, ümidiniz çoğalacaktır.
Kimi zaman bir biyografi, kimi zaman da bir portre yazısı olarak okunabilen bu metinlerde, sanat dünyamızın, ilim ve edebiyat âlemimizin tanıdık veya unutulmuş 45 ismine yer veriliyor. Bugün hayatta olmasalar da fikirleri, eserleri ve hizmetleriyle derin izler bırakıp aramızda yaşamaya devam eden abide şahsiyetlerin destansı ömürleri ibret ve derslerle dolu.
Çağrı Yayınları Tel:(0212) 516 20 80
***
Arka bahçe şehirleri
Araştırmacı yazar Prof. Dr. Kenan Ziya Taş'ın "Osmanlının Arka Bahçesi /Bolu Sancağı" adlı kapsamlı çalışmasında Bolu, Düzce, Bartın, Karabük ve Zonguldak'ın 16. Yüzyıl'daki durumlarına ışık tutuyor.
Osmanlı Bolu'su veya devrin ifadesi ile Bolu Sancağı; Kuzeybatı Anadolu'da, batıda Sakarya nehrinden doğuda Sinop'a kadar uzanan ve Karadeniz kıyıları ile hinterlandını kaplayan coğrafya üzerinde yer alır. Tarih kaynakları bu bölgeyi Bitinya ve Paflagonya antik adları ile de kaydeder. Osmanlı devrinde bu bölgede Kocaeli, Hüdavendigâr (Bursa), Bolu, Çankırı ve Kastamonu sancakları yer almaktadır. Bu yöre Osmanlı Devleti'nin kuruluş ve ilk yayılış coğrafyasıdır.
Kâtip Çelebi Bolu'dan bahsederken "Bolu Anadolu eyaletinde miyane payedir, ehalisi Etrakin eşbehidir."; yani orta ölçekte bir yer olan Bolu'nun sakinleri Türk'e en çok benzeyen, Türk tipini en iyi temsil ve remz eden, en iyi, en güzel Türk'tür, demesi bölgedeki nüfusun özelliklerini çok iyi tarif etmekte. Esasen Batı Karadeniz'de 24 Oğuz boyundan birkaçı hariç, diğerlerinin adlarını taşıyan pek çok yerleşim yeri bulunmaktadır.
Bolu Sancağı, Osmanlı Devleti'nin kuruluş döneminden itibaren idarî bir birim olarak ortaya çıkmış ve XVI. Yüzyıla gelindiğinde kapsadığı alan itibarı ile önemli büyüklüğe ulaşmıştır. Bu dönemde Bolu Sancağı, bugünkü siyâsî ve idarî coğrafyamıza göre Bolu, Düzce, Zonguldak, Bartın ve Karabük olmak üzere ayrılan beş ilin tamamını içine alan bölgeye karşılık gelmektedir.
Prof. Dr. Kenan Ziya Taş'ın "Osmanlının Arka Bahçesi /Bolu Sancağı" çalışmasında, Osmanlı Arşivi'nin en önemli belgelerinden olan Tahrir Defterlerinden hareketle Bolu Sancağıyla ilgili yapılmış ayrıntılı incelemeler yer verilmekte.
Post Kitap Tel:(0212) 512 70 20
***
KÜTÜPHANEMDEN
Türk romanında kısa bir yolculuk
Bugün kütüphanemden sizler için "her eve lazım" türünden bir kitap seçtim. Her kitapseverin pek çoğunluğunu okuduğu pek çoğunun da adını duyduğu romanlardan seçilerek okurlara sunulan bir çalışmadan sizleri haberdar etmek isterim. İlk baskısı 1973'de, genişletilmiş 2. baskısı da 1980'de yapılmış "Seçme Romanlar" Refika Taner ile Asım Bezirci'nin ortak bir çalışması. Tanzimat'tan günümüze, Türk romanının temel taşları arasında sayılabilecek 79 romanın özetlerinin yanısıra yazarları hakkında bilgiler verilen kitapta önemli eleştirilerden yargılar aktarılıp romanla ilgili önemli kaynakların dökümü yapılıyor. Ayrıca kitabın sonunda, "Türk Romanı Üstüne Kaynakça" bölümünde okuyucuya zengin bir bibliyografya sunuluyor. Bugün piyasada benzerlerini bulabileceğimiz bu çalışma; öğrenciler, öğretmenler kadar romansever okurların ve yazarların da yararlanacağı kalitede bir kılavuz niteliği taşıyor. Eserin "bazı özellikleri dolayısıyla kendi türündeki öteki kitapların hepsinden üstün" olduğuna dikkat çeken edebiyat eleştirmeni Rauf Mutluay da Refika ve Asım Bezirci ikilisinin eserlerinin yararlı kaynakçasına, her eser için yazılmış eleştirilerine, o kitap üzerindeki değişik yargıların en önemli bölümlerini aktaran kılavuzluğuna vurgu yapıyor.Kitaptan edinmek isteyen kitapseverler haydi sahaflara... İnşallah bulursunuz, hepinize bol şans, rastgele... (Ahmet Yabuloğlu)